Benim önde görünmem, insanların yerinde durmasındandır.
H. Osman Saraç
“Ömrünüz sona erdiğinde, dünyada kullanasınız diye size verilen yetenekleri hiç kullanmadan geriye götürenlerden olmayın!” H. Osman SARAÇ
Bu hafta aslen Artvin-Şavşat doğumlu olan ve İzmit’te ikamet eden, evli ve bir kız çocuğu babası, kısa adı BAYŞAD olan Bağımsız Şair ve Yazarlar Derneği Başkanı Sayın H. Osman SARAÇ ile söyleşi yapacağız.
Onu bilenler bilir; güler yüzlü, esprili, sivri dilli, haksızlıklara tahammülü olmayan, güçlü bir kalem sahibi. Yazdığı şiirlerle ve köşe yazılarıyla düşüncelerini, duygularını kaleme döken şairimiz, aynı zamanda üç yıldır TV41’de devam ettiği Osman Saraçla Şairin Not Defteri Programı ile şair yazar sanatçılara destek veren bir gazeteci. Dört esere imza atan yazarımız halen çeşitli gazetelerde yazmaya da devam etmekte.
Bunları elbette araştırınca siz de bulabilirdiniz, o yüzden ben daha derinlere inmek adına kendisine rica ettim, sağ olsun kırmadı. Öncelikle kendisine yoğun geçen zamanından bize de ayırdığı için teşekkür ediyorum.
-Sayın Saraç, hoş geldiniz. Osman Saraç adı size yabancı geliyor mu? Bu ismi taşımak hem zor hem gurur veriyor olmalı. Yanılıyor muyum?
Bu soruyu ismi ülke çapında duyulmuş kimselere sormak lazım. Ben henüz zurnada delik bile sayılmam.
-Osman Saraç ile söyleşi yapmak her türlü cevaba hazır olmak demek… Siz aklına geleni korkusuzca söyleyen, hatta kalıcı olsun diye yazan ender kalemlerdensiniz. Doğruları yazmanız, savunmanız her zaman takdir edilmese de siz hiç vazgeçmediniz. Bu konuyla ilgili okurlarımıza neler söylemek istersiniz?
Doğruları söylemek hepimizin görevi. Yani doğruları söylemek sıradan bir şeydir. Sıra dışı olan ise yalan söylemek, kıvırmaktır. Fakat “sıradan bir şey” olanı yapanlar azaldığı için, doğru söylemek “marifet” sanılıyor. Yani demem o ki, benim önde görünmem, insanların yerinde durmasındandır.
-Kaderimi Sevdim başlıklı köşe yazınız şu cümlelerle başlıyor: “Ben 43 yaşındayım Reis! Bana bağırma derdi Can abi… Ben Reis demesine kızardım, o da bağırmama…” Yazınız her zamanki gibi çok akıcı, samimi ve gerçekçi. Düşünülmüş olduğu kesin. Bu yazıda da anlattığınız gibi hayatın çileyle dolu olduğu gerçeği inkâr edilemez. Siz kaderinizi sevmişsiniz. İsra suresinde “Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağladık,” ayetini göz önüne getirip sormak istiyorum. Kader sizce nedir? İnsanın kaderini değiştirmesi mümkün mü?
İnsanoğluna sorulabilecek en zor soru budur. Kader nedir? Kaderi tanımlamak konusunda insanoğlu muhakkak aciz kalır. Ben genelleme yapmak yerine “kendi algımı” ifade etmek isterim. Kısaca şöyle söyleyebilirim, “Değiştirebileceklerimi ben değiştiririm. Değiştiremiyorsam, ona kader derim! Kaderimin kudretli sahibi olan Allah için, kaderimi severim.”
-Osman Saraç şiir yazma teknikleri konusunda seminerler dersler veren bir kalem. Şiirin sadece teknik bilgisiyle olmadığı da aşikâr… Öyle ki şiirleriniz bestelendiğinde de kulağa hoş geliyor. Espri babında “Şiiri otomatiğe bağladık” deseniz de ben inanmıyorum. Bir şiire iyi bir şiir demek için ne özellikler ararsınız?
Şiiri ve şairi tanımlama konusunda herkes pek cüretkâr. Kime sorsanız bu soruyu, mutlaka bir cevap verecek, şiiri ve şairi kendi açısına göre değerlendirecektir. Bu konuda “bilmiyorum” diyen çıkmaz. Hayatı boyunca okunabilecek bir tek şiir bile yazmamış olanlar “bana göre şiir… Bana göre şair dediğin...” diye başlayan cümleler kurmaktan çekinmez. Buna geçmişte yaşamış büyük şairlerimiz de dâhildir. Herkes kendisi gibi olanları beğenip destekler ve diğerlerini eleştirir. O yüzden biz diyoruz ki, “şiir de şair de sübjektiftir.”
Beste ayrı bir konu. Mehmet Ali Yurtışığı besteledi bazı şiirlerimi. Fuat Bahçeci de bir iki şiirimi besteledi. Güzel de oldu. “Battaniyem” adlı şiirimi Bahçeci, yeni albümüne de koyacak. Bu gibi gelişmeler bizi çok mutlu ediyor. Ama beste konusunda fikir beyan edecek donanıma sahip değilim. Beğenip beğenmeme hakkım saklı tabi.
-Derneğiniz BAYŞAD hakkında konuşalım. Başta İzmit’teki ve Türkiye’deki şair yazar dostları buluşturan, Kıbrıs da dâhil olmak üzere birçok yerde temsilciniz olan bir derneksiniz. Beş yıl oldu sanıyorum kurulalı. Nasıl bir yol kat ettiniz ve hedefleriniz nelerdir?
Şairleri bir dernek bünyesinde toplamak çok zordur. Şairler genelde egoları yüksek insanlardır. Önde olmayı, beğenilmeyi, takdir ve taltif edilmeyi pek severler. Derneği kurarken ilk yedi kişiyi bulmakta ve ikna etmekte bile çok zorlandım. Hatır gönül kurduk derneği. Kurulduktan sonra o kadar seri bir şekilde ve o kadar sık etkinlikler yaptık ki, kısa zamanda gündeme oturduk. Öyle ki, ilk bir yılda yaptığımız etkinlik sayısı 76 oldu. Bir yılda 76 etkinlik yapan bir dernek daha yok Türkiye’de. Şiir dinletileri, piknikler, iftarlar, kitap bağış kampanyaları, imza günleri, daha sonra yayınevi, radyo, TV programları derken kurumsallaştık. Şu an BAYŞAD deyince Türkiye’de saygın bir konumda bulunduğumuzu görüyoruz.
-Kendinize bir zamanlar verdiğiniz sözü tutuyorsunuz: “Bir gün imkânım olursa şair ve yazarlara onların tanıtımı için elimden geleni yapacağım,” dediğinizi söylemiştiniz. Osman Saraçlar bu devirde hayli az. Bu kesimde kıskançlık, ben en doğrusunu bilirim, o güzel yazamıyor düşüncesinde olanlar hayli fazla. Siz destek olmak amacıyla şahsınız ya da derneğiniz olarak neler yapıyorsunuz?
Bu konuda mütevazı olamayacağım. Şair ve yazarlara destek vermek için elimizden ne geliyorsa sonuna kadar yapıyoruz. Gazeteler, radyolar, TV programları, yayınevimiz, kitap fuarı, şiir dinletileri, çeşitli etkinlikler ve kurslar… BAYŞAD Yayınevi olarak 24 kitap bastık bu güne kadar. Farklı formatlarda yüzlerce şiir dinletisi yaptık. Çeşitli fuarlara katıldık. TV programları yaptık. Gazetelerde, radyolarda röportajlar… Ve bunların hepsini yapmaya devam ediyoruz. Son derece zahmetli ve yorucu olmasına rağmen, şairlere ve yazarlara hizmet etmekten büyük bir tat alıyoruz.
Kıskananlar bizim doğru yolda gittiğimizin kanıtlarıdır bana göre. Yani başarılı olmasaydık kıskanan da olmazdı. Demek ki iyi gidiyoruz.
-Şiir yazmakla şair olunmaz fikrindeyim. Şair gönlü bol olmalı değil mi? Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz, hep deriz ya şairin gönlü yaşlanmaz, kalemi paslanmaz, sizce şairde kişilik özellikleri nasıl olmalı?
Ben bu görüşe katılmıyorum. Şairin ille de derviş olması beklenmez. Topluma örnek olması bile gerekmez bence. Subjektif demiştik değil mi? Esasında sanatkârların tamamı subjektiftir. Çünkü sanat akılla değil, duygu ile yapılır. Sanatkârlar geniş hayalleri olan kimselerdir. Zaten o yüzden kıymetlidirler. Einstein “hayal gücü akıldan üstündür” diyor. Duygu ve hayal üzerine ömür inşa edenlerden, “örnek şahsiyet” olmaları neden beklensin ki? Esasen yeryüzündeki bütün büyük gelişmeler, sıra dışı insanların eseridir. Ampulün icadından, telefona kadar bilimde, Mozart’tan Itri’ye kadar müzikte, hatta Sultan Mehmet’ten, Atatürk’e kadar yönetimde kim varsa hepsi çağında sıra dışı insanlardır. Başarılarını hayallerine borçludurlar. Şair bu konumdan azade değildir. O nedenle şaire kural dayatılmaz. Örnek şahsiyet olmaya zorlanmaz onlar. Bırakın hayal ve duyguları ile yeni eserler koysunlar ortaya. Bırakın hayatı güzelleştirsinler…
-Şiir, öykü gibi dallarda kitap çıkarmak isteyen ve eserinde BAYŞAD olarak sizin ambleminizi taşımak isteyenler size nasıl ulaşabilir?
BAYŞAD Yayınevinden kitap çıkarmak isteyenler, internet üzerinden bize rahatlıkla ulaşabilir. Adresimiz, telefonumuz bellidir. Gerekli şartları söyleriz. Uygunsa bizi tercih ederler. Uygun değilse, onlardan ricam “güven konusunda emin olmadıkları yayınevlerinin tuzağına düşmesinler”
-Dört esere imza attınız, kitap isimlerinizi nasıl karar verdiniz? İlk kitabınızı elinize aldığınızda neler hissettiniz hatırlıyor musunuz? İyi ki ve keşke dediğiniz birkaç noktayı bizimle paylaşırsanız seviniriz.
İlk kitabımı elime aldığımda, “Tamam” dedim, kendi kendime. “Tamam. Oldu bu iş. Ben artık büyük bir şairim!” Müthiş bir duyguydu. Fakat zamanla, o kadar da iyi olmadığımı anladım. İkinci kitabımda da benzer bir duyguya kapıldım. Zamanla, yine yeterli olmadığımı anladım. Son şiir kitabım “Her Şair Biraz Delidir” adıyla elime aldığımda hissettiklerimi anladınız siz!
Bir de makale kitabım var. “Köşeden Görünenler”. Yıllarca yazdığım köşe yazılarımdan derlenmiş bir eser. Tarihe not düşmek adına yayınladım bu kitabı.
Şu sıralar bir roman yazmaktayım. Sıra dışı bir eser olacağını düşünüyorum.
(Fotograf 8. Kocaeli Fuarında Seminer- Şair Eyüp CÜCE- H. Osman SARAÇ ve söz yazarı Ömer Faruk GÜNEY ile)
-Köşeden Görünenler kitabınızı okudum. Hayırlısı ile romanı tamamlarsınız inşallah. Toplumumuzda bazı insanlar “Ağzım balık yesin ama ayağım suya değmesin” düşüncesindeler. Belki de bu yüzden kültür sanat alanında istediğimiz seviyede değiliz. Bir seminerinizde Kocaali’deki otobüslere kütüphane oluşturulmasının güzel olduğunu dile getirirken yanlış kitapları seçtiklerine dem vurmuştunuz. Basının gücünü bilen ve imkânları olanlar için neler önerirsiniz? Ne yapmalıyız?
Elinizden gelen her şeyi yapın. Toplumun kültür sanat dokusuna hizmet edecek adımların tamamını atın. Asla ertelemeyin, tereddüt etmeyin ve küçümsemeyin. “Ömrünüz sona erdiğinde, dünyada kullanasınız diye size verilen yetenekleri hiç kullanmadan geriye götürenlerden olmayın!”
-Osman Saraç’tan okurlarımız için bir şiir istesek bizimle hangisini paylaşır?
Kendimi canlı yayın konuğu gibi hissettim. Sizin en çok beğendiğiniz şiir hangisi ise onu paylaşırım. Çünkü başkasının gönlünde yer tutmak daha değerlidir.
O halde :ERENLER isimli şiirinizi paylaşalım.
Erenlerin nazarı var,
Dilsiz bile söze gelir.
Gözlerine gözüm değse,
Kirpiklerin göze gelir.
...
Yok sarayları, hanları,
Halk içinde her yanları.
Uzak sanmayın onları,
Her gün size bize gelir.
...
İşaret alıp Yunus'tan
Birisi çıkar fanustan.
Tek başına okyanustan,
İnan yüze yüze gelir.
...
Tövbe eder tiryakiler,
Meylere küser sâkiler.
Dağlarda gezen şakiler
Teslim olur,düze gelir.
...
Tosbaga atlar yüceden
Harfler kaçışır heceden
Yarasa bıkar geceden,
Döner de gündüze gelir.
...
Ömür dediğin tez geçer,
Nefsin içinden naz geçer.
Osman dünyadan vaz geçer,
Bir kaç metre beze gelir.
.
H.Osman Saraç
-Köşe yazarlığı yazarın kalemini dinç tutan, araştırmaya teşvik eden bir alan. Siz de daha çok toplumsal sorunları kaleme alıyor, tabiri caizse “Görüyorum, gelmeyim oraya!” tarzında yazılarınızla dikkat çekiyorsunuz. Gazetelerin hemen hemen hepsinin birbirine benzediğini belirtmiştiniz. İyi bir köşe yazarı olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Tabi ki her zaman daha iyisi vardır. Fakat ben bu konuda da tevazudan yana değilim. İyi köşe yazarlarından birisiyim. Bu yüzden köşe yazılarımdan oluşan bir kitap yazdım. Tarzım karakterimi yansıtır. Bu doğaldır. Ağzıma geleni değil, aklıma geleni yazıyorum. Yazarken de “toplum yararı” dışında hiçbir ölçüyü kabul etmiyorum.
-Günümüz yaşayan şairlerinden kalemini beğendikleriniz, sizin tabirinizle bayrağı ileriye taşıyacak kadar iyi olanlar var mı?
Bayrağı ileriye taşıyacak olanlar her zaman vardır. Onlar biterse, millet varlığını kaybeder. Hangilerinin iyi olduğuna ben dâhil, kimse karar veremez. Buna halk karar verir. Bunun için de zamana ihtiyaç vardır. Halk zamanla bunları süzgecinden geçirir ve hak ettiği yere koyar. ”Yunus Emre zamanında padişah kimdi?” diye sorsanız, kaç kişi bilecek? Fakat Yunus Emre deyince herkes biliyor. Nasıl Yunus Emre’yi yüzyıllar sonrasına taşımışsa halkın yüreği, inşallah bizleri de taşır.
Kalemini beğendiğim şairlere gelince… İlk aklıma gelen şüphesiz Eyüp Cüce olur. Eyüp Cüce, ben dâhil birçok arkadaşımızın hocası konumundadır. Biz ona “BAYŞAD hece sultanı” deriz.
Aramızda gerçekten çok güçlü kalemler var. Bu arkadaşlarımızı isim isim sayarsak hem uzun olur hem de mutlaka bazılarını unuturuz. Bu durumda şairlerimiz alıngan davranabilir. Bu nedenle isim isim saymak yerine size BAYŞAD Antoloji kitaplarımıza bakmanızı tavsiye ederim.
-“Hayatınızı güzelleştirin” isimli köşe yazınızdakileri yapabilsek çok mutlu, ağzı kulaklarında bireyler olacağız, acaba yazının sahibi bunların ne kadarını yapabiliyor? Osman Saraç’ı mahallede birkaç kişiye sorabilseydik tahmininizce ne söylerlerdi?
“Köşeden Görünenler” adlı kitabımdan bir makale. Orada söz ettiğim ne varsa, aynen yapıyorum. Bundan hiç şüpheniz olmasın. Öptürme kısmı hariç tabi…
-Son olarak yakın projeleriniz hakkında bilgi almak istiyorum. Hani siz “geleceğin geleceği kesin değildir” dersiniz ama ben yine de Osman Saraç bundan on yıl sonra nerde olmak istiyor, sormak istedim.
Hayatımın devamında, Allah’ın bana ne takdir ettiğini merak ettiğim için yaşıyorum…
Fatma Hanım, son olarak ben de size bir soru sormak isterim.
Gece gökyüzüne baktığınızda gördüğünüz yıldızlar, gerçekten oradalar mı?
Bizi ayakta tutan iman ve inançlarımız… Görmediğimiz halde o kadar çok şeye inandık ki. Kısacası hayal dünyamın sınırlarını zorlayan yıldızları konuşmaya bile gerek yok.
Vakit ayırdığınız için teşekkür ediyorum Başkanım, habername.com ailesi olarak Allah yolunuzu bahtınızı açık etsin demek istiyorum.
Kültür sanat faaliyetlerine hizmet anlamı taşıyan bu gibi tanıtım ve röportajlarınızın devam etmesini arzu ederim. Başarılar dilerim.
Teşekkür ederim Osman Başkanım, müsaadeniz olursa bir de Eyüp Cüce ile atışmanızı paylaşacağım okurlarla...
H.OSMAN SARAÇ ve EYÜP CÜCE KARŞILIKLI GÜZELLEME
Sevgilim bırakıp gittin ya beni,
O gün bu gün, ağlayamam, gülemem.
Kime verdin baş koyduğum sineni?
"Gel" desen de bundan sonra gelemem... (SARAÇ)
............
Sana gelen tümsek bana dağ olsun,
Bir elin bal, bir elin de yağ olsun,
Şiir yazdım, dedim "Canı sağolsun"
Yazdım işte gülüm, yazdım, silemem. (CÜCE)
...........
Senden sonra düştüm hep derde, gama,
Ne sabaha baktım ne de akşama...
Ben bu uçurumdan atlarım ama,
Seni öpüp koklamadan ölemem... (SARAÇ)
...........
Gözyaşları sever beni sen yokken,
Üzüntüler över beni sen yokken.
Çocuk bile döver beni sen yokken,
En zayıfın ayağını çelemem. (CÜCE)
............
Sen koyun olmuşsun, kime ne derim?
Osman'ım, gönüllü bedel öderim,
Kellemi kasaba teslim ederim;
Kuzu gibi ardın sıra melemem... SARAÇ
Sen varken hayata tuttuğum kafa,
Cüce'ye bir ömür sürdürür sefa.
Vefasızlık doğmuş işte bir defa,
Bebe olmuş, kundaklamam, belemem. CÜCE
(Fotograf- H. Osman SARAÇ, Üstad Cemal SAFİ ile TV 41 Şairin Not Defteri programından)