Başımıza Tuğ yaptık Türk-İslam Ülküsünü,
Kızılelma süslüyor hissimi, hevesimi,
Ölmek var dönmek yoktur, dünya duysun sesimi,
Kızılelma Mefkurem, Kızılelma hedeftir,
Kızılelma sevdası bana göre şereftir.
Vefalı yüreği, çalışkan kimliği, ciddi duruşu ile edebiyat dünyasında bir isim; Eşref Azğın Türkeri.
İskenderun’da çıkardığı dergiler, vatan sevgisi ile yazdığı eserleri ile tanınan şairimizi henüz tanışamamış olanlar için tanıtmak için söyleşi isteğinde bulundum. Sağ olsun kırmadı beni…
Önce kısaca biyografisine göz atalım.
Eşref Azgın Türkeri, 1960 Belen İlçesi Kıcı Köyü doğumlu olup, Hatay ili, İskenderun ilçesinde ikamet etmekte. Kendisini; “Vatan, millet, hürriyet için her şeyimi feda edebilecek şuur ve düşünceye sahibim; Türklüğün ve Türkiye’nin kara sevdalısıyım” diye tanıtmakta. Eserlerinde genel manada vatan sevgisi duygusu hâkim olan şairimizin eserlerinde mısralarına yansımış ateşi görürsünüz, hisseder ve yaşarsınız. Bugüne kadar Vatan Sevdası, Gönül Ateşi, Şehitten Mektup ve Kızılelma isimlerinde dört esere imza atan şair, birçok programa katılmış, birçok yarışmada derece almıştır. Şair Memduh Şenol, “Yaşayan şairler arasında vatan sevgisini en iyi dile getirendir” diyerek Türkeri’de Mevlana’dan,Yunus’tan, Yasevi’den esintiler bulabileceğimi söylemiştir.
Eşref Hocamız anlatmakla bitmez, şiirlerinin hayranı olan ben Hatay’da düzenlediğimiz şiir dinletimize teşrifiyle onur duyduğum, bir yazar olarak “iyi ki tanıdığım dediğim insanlardan birisi. Bu işe gönül verenlerin elinden tutan bir güzel yürek…
Bakalım, neler konuşmuşuz?
Eşref Üstadım, hoş geldiniz. Eşref Azgın Türkeri, edebiyat dünyasında saygı duyulan bir isim… Her şaire nasip olmaz vatan için şiir yazmak, oysa sizin bütün olarak bakıldığında daha çok bu tarz şiirlerinin mevcut. Eşref Türkeri’nin bu şiir sevdası nasıl oluştu?”
Sevgili hocam, öncelikle kıymetli vakitlerinizi ayırdığınız ve bu inceliği gösterdiğiniz için size çok teşekkür ediyorum. Sizin gibi dost yanlısı, dost canlısı gönül insanıyla tanışma fırsatı verdiği için Rabbime şükrediyorum.
Şiir sevdası yürekten geldiği gibi, Türk insanının hasletinde vardır. Cenazelerimizde ağıtlar yakar acılarımızı, üzüntülerimizi dile getiririz. Düğünde, bayramlarda türküler söyler, kahramanlıklarımızı destanlarla, şiirlerle dile getiririz. Bende özüne, kültürüne, geleneklerine bağlı biri olarak, vatana, millete, bayrağa olan sevgimi şiirle pekiştirmeye çalışmaktayım.
Kimisi bir gül yüzlü güzele meftun, kimisi bir ceylan bakışlıya mecnundur. Bazısı dünyaya kanmış, bazısı mala mülke aldanmıştır. Bense Vatanıma ve milletime şiircesine sevdalanmışım.
“Şiir yazmak hayatınızın ne kadarını ele geçiriyor? Sizin için ne ifade ediyor?”
Şiir hayatımın her anında vardır. Bana göre ekmek gibi, hava gibi, su gibidir. Günümün ayrılmaz bir parçasıdır. Bazen gece uykumdan uyanıp iki mısra yazdığım, bazen trafikte yol alırken aracı durdurup karaladığım çok olmuştur. Ruhta şekillenir, yürekte coşar, dilden mısra mısra kaleme dökülür. Yazdığım her şiir benim için kıymetli, çıkarmış olduğum her kitap evlat gibi değerlidir. Şiir benim için olmazsa olmazımdır.
“Bir dönem öğretmenlik, ardından eczacılık teknisyenliği ile iştigal ettiğinizi biliyoruz. Sizce mesleğin şiir ilhamına etkisi var mıdır? Yoksa edebiyat sevdası vatan sevdası gibi insanda doğuştan mıdır?”
Öğretmenlik bana göre kutsal ve ulvi bir meslektir. Bence etkisi olmuştur. Ama her öğretmen şair olacak, şiir yazacak diye bir kural yoktur. Edebiyatı, şiiri sevebilir ancak yazamaz. Doğuştan gelen bir kabiliyetin olması lazım. Eczane teknisyenliğine gelince, sürekli hastalarla, rahatsız, çaresiz insanlarla iç içe olduğunuzdan dolayı durumları şiir yazmak için ilham kaynağı olmuştur.
Kalkamıyom artık yelden sızıdan, Türkeri’yim kafam ermez asıra,
Romatizmam azdı bire doktorum. Bir hatam olursa bakma kusura,
İğnenin, ilacın faydası olmaz, Eczacıya birde yazsan pusula,
Taa kalbimde benim yara doktorum. İlacı hayrına vere doktorum.
“Uzun süre dergi çıkardınız, “Esinti” Hatay’ın kültürel açıdan birçok eksiğini kapattı. Dergi işinin zor olduğunu biliyoruz. Hem maddi hem de manevi anlamda oldukça büyük sorumluluğu var. Çıkardığınız dergiler hakkında bilgi alabilir miyiz?”
Kültür Edebiyat ve Şiir Dergisi olan ESİNTİ’Yİ 2001 yılında sahibi ve yazı işleri müdürü olarak yayın hayatına başlattık. Üç ayda bir olmak şartıyla 2012 tarihine kadar ufak tefek aksaklıklar olsa da aralıksız devam ettirdik. Destek olanınız, sahip çıkanınız olmasa da, bana göre meşakkatli olduğu kadar zevkli bir iş. Fakat severek ve isteyerek yaptım. Şiirlerini yayınladığımız birçok arkadaşımız kitap bastırdılar. Buda benim için ayrı bir mutluluk tabiî ki. Dergi aracılığıyla çok değerli şair ve yazar arkadaşlarla tanışma imkânım oldu. Hatta hocam sizinle tanışmamız bile dergi aracılığıyla tanıdığım Yozgatlı Gazeteci Yazar Ahmet Sargın hocamın aracılığıyla olmuştur. İyi ki olmuş, iyi ki sizin gibi candan bir dostla tanışmışız.
Sevgili hocam, edebiyat, şiir ve kültür yayınlarına karşı insanlarımız çok duyarsız. Bunun içerisine mülki amirleri, iş adamlarını da dâhil edebiliriz. Yapmak istediğim birçok etkinlikte destek yerine köstek olunmuştur. Böyle olunca da maalesef yerel dergilerin yayın hayatı çok da uzun olmuyor ve yarı yolda kalıyoruz.
“İlk okuduğum eseriniz üçüncü kitap olan Şehitten Mektup gerek kapağıyla gerek içeriği ile can acıtıcıydı. Yalın ve samimi dille yazdığınız mısralarınızda vatan, millet, bayrak aşkıyla yanıp tutuştuğunuza şahitlik etmemek mümkün değil. Şehitten Mektup kitabınızın yayın aşaması hakkında bilgi veriri misiniz? Nasıl hazırlandı, okura nasıl sunuldu?”
Diğer kitaplarda olduğu gibi, ‘Şehitten Mektup’ adlı şiir kitabımın hazırlanışında hem kapak, hem de içeriği ile ilgili ince eleyip sık dokuduk. Kapak fotoğrafında mektubu okuyan benim annem. Mektup okurken resmini çektiğimiz sırada, çok duygulandı. Resmen hıçkırıklara boğuldu. Belki yarım saat teselli etmeye çalıştım. Şiirleri içim acıyarak yazdığım gibi, kitabın kapağını hazırlarken de içim daha çok acıdı. Bende öyle bir ananın oğlu olduğuma göre, şiirlerimi içten ve samimi bir hava içerisinde yazmaya çalışıyorum. Vatan sevgisi, bayrak ve millet sevgisi konusunda duygu ve düşüncem tartışılmaz. Vatan ve toprak sevgisinin anne ve baba sevgisi kadar doğal olduğu inancındayım. Buda vatan deyince, bayrak deyince, şehitlik deyince millet olarak ne kadar duyarlı olduğumuzun göstergesidir. Şehitlerin cennetle müjdelenmiş olmasına rağmen, bu acıyı Allah’ım kimseye yaşatmasın ailelerine ve yakınlarına sabır versin. Ruhları şad mekânları cennet olsun.
Kitabın yayın aşamasına getirmek ayrı bir uğraş ve emek istediği gibi, ondan sonrası da ayrı bir mücadele istiyor. Okurlara kendi imkânlarımızla ulaşmaya çalıştık. Sağ olsun bu konuda duyarlı dost ve arkadaşların katkıları oldu tabiî ki. Bir kısmını elden birebir satışa sunduğumuz gibi, bir kısmını da belirli satış noktalarına bıraktık. Yerel basında tanıtımı konusunda desteklerini esirgemeyerek, bana gönülden destek verdiler. Gelirini muhtaç öğrencilere hibe edilecek olması her kesimin hoşuna gitti. Bundan da büyük haz ve mutluluk duyduğumu belirtmek istiyorum.
“İmzalı gönderme nezaketinde bulunduğunuz “KIZILELMA” isimli eserinizi teslim eden dosttan İskenderun’un dost kokan, edebiyat kokan selamını da aldım. Bunun için binlerce teşekkür ederim. Eserinizi elime aldığımda zekice düşünülmüş kapağı ve üzerinde oldukça çalışılmış ve bir derya seli olduğu gözden kaçmayan içeriği ile çok beğendim. Bu eserin diğerlerinden farkını okurlarımıza anlatabilir misiniz?”
Sevgili hocam, bende sizlere binlerce teşekkür ediyorum. Elinize ulaşan KIZILELMA Şiir kitabımın hem kapak, hem de içerik olarak beğenmeniz beni fazlasıyla onura etmiştir. Beni duygulandırdınız. Çalışmalarıma şevk kattınız, mutluluğumu arttırdınız, umutlarıma umut kattınız.
Benim için her eserimin değerli ve kıymetlidir. Fakat eser çoğaldıkça tecrüben artıyor, eksiğini, gediğini görüyor ve her defasında üzerine bir şeyler ilave ediyorsun. Onun için önceki eserlerime göre daha hoş olduğunu söyleyebilirim.
Diğerlerinden farkına gelince, ismi bile ağırlığını ortaya koymaktadır. Kızılelma bir hedeftir.
Türk Cihan Hâkimiyeti ülküsüdür. Kızılelma; üzerinde düşünüldükçe uzaklaşan uzaklaştıkça
câzibesi artan ülkülerdir. Kızılelma ulaşmak istenen bir hedef, kat edilmek istenen bir yol, adil yönetim kurma arzusudur. Bu anlamda gençlere ve yeni nesillere milli şuuru, birliği, dirliği, bütünlüğü, millet aşkını, memleket sevdasını gücümüzün yettiği, dilimizin döndüğü kadarıyla anlatmaya çalıştım. ‘Kızılelma’nın’ gelirini de Bayır-Bucak Türkmenlerine bağış yaptım. Rabbim hayrımızı kabul etmiştir inşallah.
“Saklarım yollarsan bir tutam saçın,
Sebebini sorma, deme ki niçin?
Saklayıp cebimde koklamak için,
Yine bana mektup yolla sevdiğim…
Sevdiğim şiirinden bir kıta paylaştım okurlarımız için. Aile bireylerine yazdığınız samimi şiirleri saymazsak lirik şiirler sizin kaleminize fazla uğramıyor. Sebebi bu konuda çok yazılması mı diye sormak istiyorum.”
Aslında lirik (aşk ve sevgi üzerine) şiirler ağırlıklı olmasa da aralara serpiştirilmiştir. Ama bu tür şiirler genelde milli ve manevi ağırlıklı şiirlerin gölgesinde kalmıştır. Önce Vatan desek de yürek kıpırdamalı, gönül sevmeli, buram buram sevda kokmalı. Bana göre sevmeyen bir yürek saman çuvalından farksızdır. Sevgi olmayan kalpte farklı düşünceler, farkı şeyler gizlidir. Mesela Gönül Ateşi adlı şiir kitabımda lirik şiirler daha bir göze çarpmaktadır. Diyeceğim, ‘Beni söylediklerimde arama, ben söylemediklerimde gizliyim’ der şair. Bende mecnundan Leyla’dan sorma, Vatanıma, bayrağıma, mukaddesatıma sözlüyüm, diyorum.
Türkeri’yim mest eyleyen kokuya,
Hayal eder kapılırım duyguya,
Cibril kapısından Cennet Bakiye,
Varmadan öldürme beni Yarabbi,
Diyerek bitirdiğiniz “Öldürme Beni” isimli şiiriniz gibi birçok şiirinizle de gönüllerde taht kurdunuz. Mevla’ya seslenişleriniz beni çok duygulandırdı. Allah aşkı hakkında konuşalım istedim, neler söylemek istersiniz?
Allah aşkı, aşkların en yücesi, en ulvisidir, en zorudur. Onsuz çarpan kalpte kubur doludur, curuh yığınıdır, çamurlaşmıştır, katılaşmıştır. Doyum noktası orasıdır. O aşk ki, hem yakar, hem huzura mutluluğa erdirir. İlahi aşk, ateşten bir denizi mumdan kayıkla geçmektir. Yanıp kül olmadan asla geçemezsiniz. İşte o gerçek Allah aşkı zaman zaman şiirlere de yansıyor tabiî ki.
Yağmurunda ıslandığı bir yağmur vardır, adı aşktır. Ateşin de yanıp kül olduğu bir ateş vardır, adı aşktır. Diyeceğim ki, aşkında âşık olduğu bir aşk vardır, oda ilahi aşktır. Dünyada malın da mülkünde boş olduğunun idrakine varmamız, kendimizi geçici hayattayken, gerçek aleme hazırlamamız lazım. Onun için; Hakka yönelmekten, Hakka sığınmaktan başka bir hedefimiz olmayacağı gibi, başka bir güvencemizde yoktur. Sığınacağımız liman orasıdır. Hayatımız boyunca rüzgarda eğilen fidan gibi değil, fırtınada dik duran çınar gibi olmalıyız.
“Eşref Azğın Türkeri, Türkeri mahlasını kimden aldı? Mahlas taşımak zor mu?”
Tercüman Gazetesi yazarlarında rahmetli Ahmet Kabaklıya bir şiir yollamıştım. Oda şiirimi beğenmiş ve köşesinde yayınlamıştı. Böyle bir şiir yazan kişiye Azğın soyadının yakışmadığını mümkünse değiştirmemi öneriyordu. Veyahut soyadını gölgede bırakacak bir mahlas kullanmamı tavsiye etmişti. Bana ya İskenderuni ya da Türkeri arasında seçim yapmamı istedi. Bende o gündür bugündür soyadımı değiştiremesem de şiirlerimi Türkeri mahlasıyla yazmaktayım. Kendisine Allahtan rahmet diliyorum. Ruhu şad mekânı cennet olsun diyorum.
Mahlas taşımanın zorluğuna gelince, kendimi hep mahlasın anlamına uygun yaşamak zorunda hissediyorum. Aynı zamanda da mahlası isim babasına söz getirmemeye emanete sahip çıkmaya çalışıyorum. O bakımdan omuzlarımda yükünü hissetmiyor değilim.
“Eşref Hocam, bundan sonraki projeleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz?
Sevgili hocam; ömür vefa ettiği müddetçe herkesin olduğu gibi, tabi ki benimde plan ve projelerim var. Hayata geçiremeseniz de hayalini kurarsınız. Benim şu an baskıya hazır Şiirlerle Hatay adlı şiir kitabımı yılın ilk yarısında okuyucuyla buluşturmayı amaçlıyorum.
Akabinde lirik şiirlerin ağırlıklı olduğu yine bir şiir kitabımı Rabbim kısmet ederse edebiyat dünyasına kazandırmayı düşüncesindeyim. İnşallah Allahın ve dostların yardımıyla hedefimize ulaşırız.
“Okurlarımız için sizden bir şiir paylaşmak istesek hangisine müsaade edersiniz?”
Sevgili okuyucularla aslında mümkün olsa tüm şiirlerimi paylaşmak isterdim. Buradan bir şiirle yetineceğimize göre benimde hoşuma giden ŞAİR adlı şiiri beğenilerine sunuyorum..
ŞAİR
Işığıyla aydınlanır geceler
Ağzından ölçülü çıkar heceler
Başları dik, Kaf dağından yüceler
Tanrı dağı gibi uludur şair.
Toplar harman eder yeşili, alı
Süzerek çıkarır petekten balı
Misk-i amber gibi kekik havalı
Ilgıt ılgıt seher yelidir şair.
Sevdalanır âşık olur güzeller
Etrafında eksik olmaz yarenler
Dostu olur evliyalar, erenler
Cıvıl cıvıl hayat doludur şair.
Güneş olur ham meyveyi yetirir
Geçmişten yük ile selam getirir
Sevgi sarayına geçer oturur
Gönül bahçesinin gülüdür şair.
Milli duyguların olur öncüsü
Mazlumların koruyucu, gözcüsü
Âşıkların, gariplerin sözcüsü
Ozanın sazının telidir şair.
Türkeri kimsenin sazını çalmaz
Azimsiz, sabırsız; olanı sevmez
Elbette insandır, hatasız olmaz
Nihayet Allah’ın kuludur şair.
“Okurlarımıza iletmek istediğiniz bir husus var mı?”
Sevgili okuyucular; şairler milletin öz be öz kendisidir. Türk insanının yaşantılarını, gelenek ve göreneklerini nesilden nesile taşıyarak günümüze ulaştıran nadide insanlardır. Yaşadığı yörenin güzelliklerini yansıtır, milli duyguları nakış nakış işleyerek, dert ve tasaları dile getirirler. Herkes şair olamaz. Çünkü o bir Hak vergisi olduğu gibi, omuzlarınıza ağır bir yük yüklemektedir. Taşıyabilmek zordur. Şairlik aynı zamanda hissetme, duyma, işitme, gözlemleme ve araştırma sanatıdır. İnandıklarını ve düşüncelerini korkusuzca söyler, söylediklerini ise eksiksiz yaşarlar. Her zaman birleştirici, bütünleştirici ve tamamlayıcıdırlar. Şairlerin olduğu ortamda hava kirlenmez, varlıkları bütün kirlere karşı filtredir. Hiçbir zaman eksiklerinizi irdelemez, manevi yaralara merhem sürer. Kulakla değil sürekli kalple dinlerler.
Hassas bir kalbe sahip oldukları gibi, ince ve zarif ruh halleri vardır.
Okuyuculardan bu nezih gönül insanlarına sahip çıkmalarını gönülden diliyorum. Onlar hiçbir zaman maddi olarak beklenti içerisinde olmazlar. Beklentileri sürekli manevi anlamdadır. Hatırlanmak, aranmak, hal hatır sorulmak onların engin gönüllerini coşturur, neşelendirir. Dünyaları bağışlamış kadar mutlu eder, sevince boğar.
Ayrıca okuyuculardan yerel olarak çıkartılmakta olan Kültür, Edebiyat ve Şiir dergilerine sahip çıkmalarını istiyorum. Çünkü şiirin ve şairin okulu yoktur. Şiiri sevdiren, yazmaya teşvik eden, gün yüzüne çıkaran bu dergilerdir.
Başta siz sevgili hocam olmak üzere, tüm şiir sever, gönül dostlarına şiir tadında sevgi ve selamlarımı iletiyorum.
“Vakit ayırdığınız için teşekkür ediyor saygılarımı sunuyorum.”