'Şahane Standartlar' Enstitüsü

xxx444

Doğan Medyası, beş yıl önce gayrı meşru Irak Savaşı'nı “Amerikancı tezler doğrultusunda” canla başla desteklemişti. Tezkere reddedildiği için neredeyse bunalıma girmişlerdi. Hala daha mazi kalplerinde yaradır.

Son dönemde ise, Ergenekon yapılanmasına toz kondurmadılar; darbeci örgütün üzerine gidilmesinden duydukları rahatsızlığı açık eden yayınlara imza attılar.

Ergenekon'u doğrudan veya dolaylı bir biçimde savunmaya yönelik politikalarını özenle sürdürüyorlar.

*

Başka?

Hükümeti IMF'ye yazmak için bir süredir büyük çaba sarf ediyorlar. “Anlaşmanın eşiğindeyiz” beyanları geldikçe “Ha gayret, çok az kaldı” diyorlar.

İki buçuk yıl önce, ABD'nin Türkiye'de kriz çıkarmaya yönelik –başarısız- bir “ekonomik suikast” tertiplediğinden habersiz olmaları mümkün değildi. Türkiye'yi o esnada ve sonrasında ekonomik krizden kurtaran “inceden inceye” lobisini yaptıkları IMF değil, “körfez sermayesi” idi. Bu gerçeği itiraf etmeleri, elbette söz konusu dahi olamazdı.

Özelde Suudi Kralı'nın veya Kuveyt Emiri'nin Ankara ziyaretlerinden, genelde körfez sermayesinin Türkiye'ye yönelmesinden acayip rahatsız olmuşlardı.

Ankara'nın “kırk yıl sonra gelen” Suudi Kralı'na “durup dururken?” neden “madalya” taktığına -bir ara- fena halde takmıştı, Doğan Medyası'nın “Leon”ları…

Kral Abdullah, ABD'nin arka plandaki tüm engelleme girişimlerine rağmen iki kez Türkiye'yi ziyaret etmişti.

Asıl “sorun” buydu, galiba!

*

Türkiye'nin Suriye ve İran'la ilişkilerinin hiçbir dönemde olmadığı kadar ilerlemesi de Doğan Medyası'nı ifrit ediyordu.

Başbakan'ın nükleer silahlarla ilgili son açıklamaları, Milliyet başta olmak üzere Doğan Grubu gazetelerini hareketlendirdi.

Kabzasında “İran'ın elinde nükleer silahın olması Ortadoğu için de yerküremiz için de tehlikedir!” yazan Sam Amca imalatı “kılıç” anında kınından çıkarılıverdi.

Emekli büyükelçilerin NATO'cu demeçleri öne çıkarıldı; bunu “iliştirilmiş” kalemlerin Amerikan ağzıyla konuşup “İran Tehdidi”ne vurgu yapan yazıları izleyiverdi. Ardından “Başbakan'ın nükleer silah konusunda hükümetiyle ters düştüğü” yollu haberler geliverdi.

*

İsrail, bugüne kadar BM'nin nükleer silahlarla ilgili sayısız kararını çiğnemişken ve kırk yılda resmen bir “nükleer cephanelik” geliştirmişken; Türkiye için neden zerre kadar tehdit unsuru olmuyordu, acaba?

Doğan Medyası, İran'ın nükleer silaha sahip olma ihtimalinden bile nefret ediyordu:

Gelgelelim, İsrail'in “nükleer cephaneliği”ni yıllardır tek kelime dahi problem yapmıyor, İsrail'e toz kondurmuyordu.

Nükleer çifte standart da; her bir fırsatta ABD ve İsrail yanlısı tezleri sütunlarında pişirmek de şahaneydi!