SAFİYANE
İnsan gelişimini tamamlamış, kabiliyetinin ulaştığı nokta olarak ve akıllı bir varlık olarak dünyanın tek ve yegâne sahibidir.
Ulaşmış olduğu medeni hak ve özgürlükler ile birlikte yaşama alanı oluşturduğu çevrede adalet sahibi olmak gibi bir ödevi de üzerine almış durumda ve uygulayıcılık açısından ayrım yapmadan her bireye ulaştırmakla fert olarak yükümlü bulunmaktadır.
Bu meyanda gelinen son durumda gelişimini tamamlamış olan insan bu gelişimin ne kadarını kullanma kabiliyetine sahiptir sizce?
Bizim kabiliyetimiz ne kadardır? Bu kabiliyeti ne ölçüde kullanabiliyoruz? Sürdürülebilir medeni hayatımızı ne kadar yaşayabiliyoruz?
Etrafımızda ki insanlarla iletişimimiz, tavırlarımız, bulunduğumuz konum bizi, altımızdaki veya emrimizdeki kişilere olan davranışlarımız bizim gelişimimizi ne kadar yansıtıyor?
‘’Çingeneye krallık verilmiş önce babasının başını kestirmiş’’
Maalesef etrafımızda bulunduğu makamı hak etmeyen, oturduğu koltuk kendisine büyük gelen birçok makam sahibi insancıklar bulunmaktadır.
Bu kişiler birde kendilerine bir takım yaftalamalarla kendilerini vasıflandırdıkları inanç örgülerine ettikleri zarar akla ve izana sığmamaktadır.
Sorduklarında ne kadar mütedeyyin olduklarını ve ne kadar muhafazakâr olduklarını anlatırlar ama emri altındakilere çektirmedikleri zulüm yoktur.
‘’Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu’’
Deyimi bu insancıklar için kullanmak tam yerinde olsa gerektir.
Utanmaz, arlanmaz, yüzsüz, aşağılık insancıklarla gelinecek son nokta adalet herkes için var ama önce bu insancıklar için varmış gibi bir algı oluşturursan geldiğin son nokta hiç hoşuna gitmeyen bir duruma evrilir farkına bile varamazsın.
Böylece önüne konan yemeği yağsız, tuzsuz, çiğ bir şekilde yemek zorunda bırakılırsın ama iş işten geçmiş olur.
Elindeki değerleri paylaşmayı bilmezsen, alınır ve dağıtmasını bile bilmeyen kişilerle sofranı paylaşmak zorunda bırakılırsın.
Seçenekleri ne sen seçiyorsun, nede belirlemekte yetkin ve etkin var.
Adalet herkes için olursa, sende olursun!
Vesselam. Kalın sağlıcakla…