90'lı yıllardan önce bir tarihte Hamidiye'ye yolum düşmüştü. Binanın ilk girişinde uzun merdivenlerin başında dikelirken birden merdivenlerin başında Erbakan Hoca belirdi. Hızlıca merdivenlerden aşağı indi. Öyle ki, hem ayakları merdivenin her basamağına basıyordu hem de inişinin hızından nerdeyse ayakları görünmüyordu. Gelde deme biz dünyadan gider olduk, kalanlara selam olsun, bizim için hayır dua , edenlere selam olsun diye. Geldiler gittiler, geldiler gidiyorlar, geldik gidiyoruz, gelecekler ve gidecekler. Başka yolu yok. Merdivenleri o derece hızla inebilen hayatımda bir de Al Pacino'yu In Heat filiminde görmüştüm. Al Pacino mesleğine aşık bir polis şefidir. Çete ele başısını yakalamak üzere iken üvey kızı intihar girişiminde bulunur. Hastaneye kaldırırlar. Hastane koridorunde esiyle beklemeketedir ancak kalbi işinde atmaktadır. Karısı durumu anlar istersen git der. Al Pacino hastanenin asansörünü kullanmaz, aynı Erbakan Hoca gibi merdivenleri hızlıca inerek uzaklaşır hastaneden.
Belediyelerdeki başarılı hizmetlerinden dolayı millet bir ara iktidar kapısını usulca, azıcık aralayıverdi. Hepsi o. Bir daha iktidar yüzü görmedi Hoca. Keşke o dinamik haliyle iki dönem iktidarda kalabilseydi. Çok şeylerin farklı olacağına inanıyorum ben. Onun iktidar olduğu 11 ay TC tarihinin ekonomik yönden en parlak donemidir. Çiftçiler, memurlar, askerler, her kesim o 11 ayda en iyi dönemini yaşadılar kanaatindeyim. Erbakan'ın kendine özgü pastayı çoğaltma becerisi olduğuna inanıyorum ben. Kendine özgü unique birisiydi Hoca. Türk siyaset tarihinin yetiştirdiği hem de İslamcı birisiydi. Türk İslam siyasetinin babasıydı. Ne Özal gibi batı medeniyeti karması bir usulü ne de Recep Tayyip gibi dersini iyi talim etmiş bir talebe usulü vardı. Başka bir usulü vardı. Unique'di Hoca.
Neden hiç iktidar olamadı?
Nice paygamberler gelmiş bir tane dahi inananı olmamıs. O peygamberler haşır meydanında tek başına bulunacaklarmıs. Hoca' da aynen öyle tek başına gelecek belkide. Belki de iktidar olmak gibi bir zorunluluğu da yoktu. Ancak şunu söyliyeceğim, geçen gün bir arkadaştan Oğuzhan Asiltürk'e ait bit anektod dinledim. Asiltürk diyormuş ki, bizim millet yere biraz ekmek kırıntısı dök, haram diye başına üşüşür, toplamaya başlarlar. Biz şöyle şöyle size hizmet yapacağız diye bas bas bağırırız oralı bile olmazlar. O ekmek kırıntısının arkasına milleti toplayan Allah'in Halili, İbrahim Peygambere olan muhabbet olduğuna inanıyorum ben. Söylediği küfür söze rağmen Muhammedi Arabinin ehli sünnet vel cemaat tarafından kabul ve muhabbet görmesinin sebebi kendi mesleğine olan muhabbetidir. Buna rağmen İbni Teymiye'yi ehli sünnet vel cemaat dışına atan da kendi mesleğine muhabbet yerine başkalarına olan adavetidir. Saadet Partililer ekmek kırıntısının arkasına toplanan millete kızacağına kendi mesleklerine muhabbeti esas almalıdırlar. Ekmek kırıntısının arkasına toplanan millet onlardan iktidarı niye esirgediğinin cevabını bulabilmeli Numan Kurtulmuşlar. Ona göre bir usul yol belirlemeliler. Ak Partiyi inişe geçiren fenomen de bence aynısı: Kendi ülvi yolarına olan muhabbeti CHP'ye indeksli kavga siyasetine çevirmeleridir.
Hasılı, Numan Kurtulmuşlar ekmek kırıntısının arkasına toplanan milletin kendilerinden iktidarı niye esirgediklerinin cevabını bulabilmeliler. Ona göre bir yol belirleyebilmelidirler. Hem belirleseler ne olur, belirlemeseler ne olur? Her şey olacağı yere varır. Laf başı geldi bir şeyler söylüyoruz. Siz de söyleyin. Başkaları da söylesinler. Laf ortaya düşsün, muhabbet olsun. Dostlar alışverişte görsün. Madem Allah var gerisi tefarruat. Öyle olsa da olur böyle olsa da olur. O'ndan gelip O'na gidiyoruz.