Dünya hatır üzerine kuruludur. Sadece insanın insanda hatırı yoktur; şu kuşun, şu ağacın ve gökyüzünün de üzerimizde hatırı vardır.
İşte bu hatırı yıkmamak, kırmamak, ayrıca emeğe ve ekmeğe hürmet etmek, birinci vazifemiz olmalıdır.
Bütün hayatını ve fikriyatını İslam Kardeşliği üzerine bina etmiş insanların, kendi aralarındaki ilişkilerde daha dikkatli olmaları gerekir. Bunun aksi olursa, seyreden veya takip edenler, "meğer hepsi yalanmış" noktasına gelebilirler. Bunun da büyük bir vebal olduğunu düşünüyorum.
21 Ağustos Cumartesi akşamı itibariyle, hayatımın uzun bir bölümüne son noktayı koymuş bulunuyorum: 1987-2010.
"Kur'an okunurken susuyor herkes / Geçiş üstünlüğü onundur çünkü" diye şiir yazmıştım.
O akşam, Kur'an'ı bile susturdular.
Bunu, bir avuç kendini bilmezin yaptığına inanmıyorum. Her şeyden önce, avuç ya da el, parmaklardan oluşur: Baş parmak, işaret parmağı, küçük parmak vs.
Dememiz o ki, insanda is yapar böyle bir hesap!
Seyrani "Gübreliğe inip konan kargalar / Has bahçede gül kadrini ne bilsin" der. Şimdi burada, karga kim, gül kim diye yorumlarda bulunmayacağım. Nasıl olsa herkes kendini biliyor.
Türk şiirine arkadaşlığı İsmet Özel, kardeşliği Cahit Zarifoğlu sokmuştur. Türk siyasetine kardeşliği getiren ise Milli Görüş'tür. 21 Ağustos akşamı, işte bu kardeşliğin yara aldığına şahit olduk. En kutsal kavramlar ve en mümtaz şahsiyetler dâhil, önlerine gelen herkesi ve her şeyi yuhalayan, sadece tabakları değil, kalpleri kırmaktan, hatırları yıkmaktan çekinmeyenler; kardeşlik hakkına çok büyük zarar verdiler.
İnsanoğluna mahsus bütün incelikleri dışarıda bırakıp da salona girenler, salonda başka nelerini bıraktıklarının elbette farkında değiller. Kırk yıl boyunca bütün söyleminizi İslam kardeşliği üzerine kuracaksınız, sonra da kalkıp kardeşliği zedeleyici ne varsa, hepsini aynı anda yapacaksınız.
İftar sofrası, Allah'ın sofrasıdır. Allah'ın sofrasını dağıtan o kimseler, haberlerde kendilerini seyrettiklerinde, neye bakıyor olacaklar?
Ezan okunurken dahi düdük çalanlar, hangi tencereye kapak olduklarının farkındalar mı?
Bir Müslüman, başka bir Müslüman'ı mahcup etmek üzerine plan kuramaz.
O akşam orada, misafirlerin ve basın mensuplarının önünde, Saadet Lideri mahcup edilmeye çalışılmıştır. Böyle bir kötü niyetin karşısında olmak, doğruyu söylemekle mükellef olan herkesin vazifesidir.
Şair Osman Konuk, "Kahvaltıdaki Risk" başlıklı şiirinde, 'tuzluğun kan kaybetmesini' ve 'peynire doğru kanamasını' anlatıyor. Protokol masasına fırlatılan bir tuzluğun, Pakistan büyükelçisine gelmek üzere olduğunu görünce, işte bu şiiri hatırladım. Beraberinde, bir başka şairin şu dizesini de: "Herkesin ruhuna biraz tuz!"
Milli Görüş fikriyatı, kırk yıl boyunca, daima suya sabuna dokunduğu için, hem temiz kalmış hem de şimşekleri üzerine çekmiştir.
Bu yazı vesilesiyle, biz de suya sabuna dokunmuş olduk. Dokunmasaydık, temizliğimiz konusunda şüpheye düşerdik.