Saadet insan hayatında ciddi yer tutan bir şeydir. Özellikle “şey” kelimesini kullanıyorum çünkü saadetin tam olarak ne olduğu konusunda net bir tarif yapmak oldukça zordur.
Çocukken asgari şartlar karşılanması halinde kolay elde edilen ancak yaş ilerledikçe elde etmesi zorlaşan bir his, bir vakıadır. Bazen elde ettiğimizi düşünürken bir anda elimizden kaçan, hiç beklediğimiz bir zamanda elimize gelen bir şeydir. Bazen saadet diye tutunduğumuz şey hüzünle sonuçlanabilirken bazen de tersi olabilmektedir.
Nedir bu saadet peki? Bu meyanda manidar bir alıntı yapmak istiyorum. Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi’nin A’mak-ı Hayal kitabından özetle bir nakil yapalım.
“Hayali bir ulular meclisine adı beşeriyyet olan bir şahıs gelir. Üstü başı perişan bir haldedir ve der ki;
-“Ey Ulular! Bu saadet denen ne menem bir şeydir ki bizim hanemize uğramaz. Bana söyleyin ki ben de onu bileyim ve ondan nasipleneyim.”
Oradakilerin bazıları şunları söylediler:
Hz. Adem: -“ Saadet, şeytana uymamak ve Havva’yı aldatmamaktır.’’
Hz. İbrahim: -“Saadet çalışmak, kazanmak ve kazanılanı başkalarıyla paylaşmaktır.’’
Hz. Musa: -“Saadet, nefsini Firavun gibi ihtiraslardan kurtarmaktır.’’
Hz. İsa: -“Saadet, geçmişi unutmak, içinde bulunulan zamanı iyi değerlendirmek, geleceği düşünmemekle mümkündür.’’
Konfüçyüs: -“Bir tencere pirinç pilavına bütün lezzetleri sığdırmaktır.’’
Platon: -“Daima yüce şeyleri düşünmektir.’’
Aristo: -“Mantık! İşte saadet!’’
Zerdüşt : -“Saadet, karanlıkta kalmamaktır.’’
Brahma: -“Saadet mi? Herkesin zannettiği şeyin tersidir.’’
Lokman Hekim: -‘’İnsanlar bu kelimeyi bütün dertlerini bir sözle ifade etmek için icat etmişlerdir.’’
Hz. Hızır : -‘’Saadet, ihtiras ve arzuların giremediği gönüllerde aniden görülen bir hayalettir.’’
Bu sözler üzerine Buddha öfkeyle ayağa kalkıp :
-‘’Ey Beşeriyet! Saadet, yok olmanın güzel isimlerindendir. Nirvana! Ey Beşeriyet! Nirvana!’’ dedi.
Beşeriyet yorgun bir halde yere düşüp kendi kendine :
-‘’Of! Hangisi? Hangisi?...’’diye mırıldandı.
Bunun üzerine ulular meclisinin reisi (yazar burada isim vermese de reis olarak Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e atıfta bulunur) ayağa kalktı ve dedi ki: -''Ey Beşeriyet! Saadet, hayatı olduğu gibi kabul ettikten sonra, insana yüklenen yüklere rıza gösterip bunun daha iyi olması için çalışmaktır.''
Bunun üzerine beşeriyyet; -“ Ey Uluların Reisi, muhakkak ki en doğrusunu sen söyledin” dedi ve dönüp meclisi terk etti.”
Bizden bu kadar seçim size kalmış.
İki cihan saadeti dileğiyle…