Öncelikle bir hakkı teslim edelim: “Ak Parti’nin hem üst yönetiminde hem de tabanında üstüne toz konduramayacağım erdemli insanların bulunduğunu yakından biliyor ve bunların hem çoğalmasını hem de duruma hâkim olmalarını diliyorum.” Yukarıdaki tespit, Hayrettin Karaman Hocamız tarafından Yeni Şafak Gazetesi’nde 28.11.2014 tarihli yazısında dile getirilmiş. Okuyucularımın; AK PARTİ’NİN AHLAK İLE İMTİHANI başlığını verdiği yazının tamamını okumasını tavsiye ederim. Zannediyorum, Hayrettin Karaman, bazı noktalardaki içler acısı halimizi ya dile getirmek istememiş ya da özel toplantılarda yetkililere anlattığını düşünerek, alenen yazmaktan vazgeçmiştir.
Yazıda; Ak Parti’ye daha giriş aşamasında meşru olsun olmasın şahsi çıkar peşinde koşturmak için intisap edenlerden şikâyet şu şekilde dile getirilmektedir:
“Bu gruba dâhil olanlar ister bürokrat olsunlar ister başka bir yerde ve işte olsunlar kendileri gibi olanlarla işbirliği yaparak partiye ve ülkeye şu kötülükleri yapıyorlar: Parti teşkilatında, belediyede, bürokraside ve iş âleminde ehil, layık, faziletli kişilerin önünü bir şekilde tıkayıp kendi takımdaşlarını öne çıkarıyorlar.
Dindarlıkları gevşek olanlar helale harama bakmadan, dindarlıkları az çok etkili olanlar ise işi bir şekilde kitabına uydurarak ve partideki konumlarını kullanarak menfaat sağlıyorlar.”
Yakında bir seçim dönemine daha gireceğiz. Ak Parti, kurulduğu günden bu tarafa en önemli seçim sınavını verecek. İlk defa, her siyasetçiye nasip olmayan halk desteği ve sevgisi ile karizmatik liderliğini birleştiren ve girdiği bütün seçimleri kazanmasını bilen Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip ERDOĞAN’dan yoksun olarak seçim kampanyası yürütecekler. Bu seçim Başbakan ve Ak Parti’nin geleceği için belirleyici etkiye sahip olacak.
On iki yıllık Ak Parti iktidarı, ateşle imtihan dediğimiz birçok dönemeci geride bıraktı. Fakat asıl imtihan arada kaynamamalı. Hayrettin Karaman’ın söylediği tipteki insanların Ak Parti’deki varlıkları ve bu varlıklarına bağlı ağırlıkları bu seçimin belirleyici unsuru olacaktır. İnşallah aday seçiminde partinin üst kesiminde hâkim olduğuna inandığım akl-ı selimin galip geleceğine inanıyorum. İçimizdeki çürükleri ayıklayamazsak, bir çuval incirin berbat olacağını bilmemiz gerekir.
Artık, korkularımızın değil, ideallerimizin öncelikleri ile hareket etmeliyiz. Kişisel zafiyetlerden kaynaklanan sıkıntıları bir tarafa bırakıyorum. Özellikle kadın konusundaki müptezellikleri Allah’a havale ediyorum. Zaten böyle rezillikleri işleyenlerin er veya geç gerçek yüzleri ortaya çıkmaktadır. Magazin yönü ağır bastığı için bu tip pespayelikler görsel basında kendisine daha çok yer bulmasına karşın, asıl, Ak Parti’yi ahlak konusunda bekleyen en büyük sıkıntı, rüşvet konusudur. Rüşvet pisliğini temizlemenin bir yolu mutlaka bulunmalıdır.
Bu sinsi hastalığın şöyle bir yansıması dikkatimi çekiyor: Üst düzey yönetici kadrolarından daha çok, o yönetici adına iş yapan veya belli bir alanda kendisine yetki verilen insanlar, kimsenin ruhu duymadan sanki üst yöneticinin talebiymiş gibi bu çirkin işleri tezgâhlamaktadır.
Bir örnek vereyim: Geçtiğimiz Kurban Bayramı arifesi eskiden beri müvekkilim olan, kendi yağı ile kavrularak kasaplık yapan bir dostuma uğradım. Dokunsan ağlayacak gibiydi. Sormama gerek kalmadan anlattı. Kurban için memleketinden hayvan getirmiş. Esnaflık yaptığı ilçenin kurban sahasından bir çadır alabilmek için 20 bin TL rüşvet vermiş. Bana;
-Akşam evime gitmek nasip olmasın, iki çocuğumun ölüsünü öpeyim, vallahi billahi bu parayı ödemeden yer alamadım. Avukat bey, yemin ederek söylüyorum, araya adam soktuğum için en az rüşveti de ben verdim.
İnanasım gelmedi. Ama bir insan yalan yere de böyle yeminler niye etsin? Söylediklerini kabul etmedim, belediye başkanı ile şahsi dostluğum olduğunu, gözümle görsem böyle bir şeye alet olabileceğine inanamayacağımı söylediğimde kasabın yüzünde beliren acı tebessümün içimi nasıl burktuğunu kelimelerle ifade etmem zor.
İlk fırsatta, uygun bir ortamda olayı başkanla paylaştım. Gerçekten de meseleden haberi yoktu. Kasabı hemen çağırttı. Olayı bir de ondan dinledi. İsim ve miktarları ondan öğrendi. Bir hafta geçmeden söz konusu kişinin belediyedeki işine son verildi. Hukuki olarak bir işlem yapılıp yapılmadığını bilmiyorum.
Bu bir örnek, genelleme yapmak yanlış kabul ediyorum. Ama Türkiye’de partinin merkezde veya taşrada ileri gelenlerinin haberi olmadan (benim içimizdeki çapulcular diye adlandırdığım) böyle bir çarkı döndürmeye çalışanların varlığı herkesin malumu.
Mayıs veya Haziran 2015’te yapılacak olan seçimlerde aday seçiminde kıstaslar ne olmalıdır? Allah nasip ederse haftaya devam edelim…