Bir yıldız parladı bu gece karanlığın bağrına,
Bir rüzgar esti bu gece putların batağına,
Bir seda yükseldi bu gece sağırların kulağına,
Bir Nebi doğdu, alemler nura gark oldu.
Meryem SAV (İ.H.L Öğrencisi)
Mevlid kandili günü derste öğrencilerimle Peygamber Efendimizin iklimine daldık. Çocuklara Efendimize muhabbeti, aşkı anlatan birkaç şiir okudum. Sınıfça kandili idrak etmeye çalıştık. Dersin sonunda öğrencim, yukarıya aldığım şiiri kağıdının kenarlarını da güzelce süsleyerek bana verdi ve kandilimi tebrik etti.
Doğrusu müthiş bir sevinç yaşadım aynı zamanda da gurur duydum. Çünkü hem Efendimizin alemlere teşrif günü idi, hem de öğrencim bu sevince kendi şiiriyle katılmıştı. Güzel gönülden dökülen dizeler, satırlarda harflerden inci olmuş, o inciler alemlerin nuruyla buluşmuştu.
Bizim medeniyetimizin en önemli neşvelerinden biridir şiir. Bu medeniyette nice şairler yetişmiş ve nice doyumsuz eserler ortaya konmuştur. Bizim ne güzel manilerimiz, ağıtlarımız, ninnilerimiz vardır.
Ve bizim ne güzel türkülerimiz vardır bağırları yakan, ne güzel şarkılarımız vardır gönülleri açan.
Bir dörtlük mani bir meseleyi ayan beyan ortaya koyar. Bazen bir dize şiirin ifadesini bir kitap dolduramaz. Çocuğun kulağına fısıldanan bir ninni, onun gönlünü ısıtır da bir ömür boyu ışık olur.
Tabi şiir bir ilham, bir kabiliyet işidir. Ben de şiir yazacağım diyen her insan şiir yazamaz. Ama şiir duyguların en güzel, en hoş ifade edilme biçimidir. Şiirde hasretli gönüllerin, yanık yüreklerin, ulvi düşüncelerin dizilişi vardır. Öyle şiir vardır ki ok gibi saplanır yüreğe. Yine öyle şiir vardır ki yüreğe saplanan oku eritir kelimelerinde.
Ben çok ciddi bir şekilde şiirle meşgul olamamaktan muzdaripim. Hele divan şiirini ve o yüce duygusunu anlayamamak da beni üzüyor. Hacı Bayram’dan, Eşref Oğlu Rumi’den, Şeyh Galib’den, Yunus Emre’den, Niyazi-i Mısri’den, Yahya Kemal’den, Fuzuli ve Baki’den Yaman Dede’den…bir şiir okuduğumda kendimden geçiyorum. Ama o büyük gönüllerin harika kelime hazinesini ve kelimelerin derin manalarını, bu gün bizim neslimizin anlaması çok zor maalesef. Nasıl olmuş da geçmişimizden, köklerimizden kopmuşuz ya da koparılmışız anlamak mümkün değil.
Bizim medeniyetimizi tiyatronun çok fazla ifade edemediğini düşünüyorum. Onun için bu alanda çok fazla eserler oluşmamıştır. Roman ve hikayecilikte ve sinema alanında da aynı kanaati taşımaktayım. Ama harflere şekil veren o hat sanatında ve tezhibte, aynı zamanda kelimeleri ahenkli ve anlamlı dizen şiirde, doğrusu medeniyetimiz çok verimli eserler ortaya koymuştur. Hakiki şiir bir sanattır ve sanat eseri olmak bir ürün için en güzel haslettir.
Hani denir ya “İyi insanlar iyi atlara binip gittiler.” Acaba şiirimizi yaşatanlarda atlarına binip bizi terk mi ettiler? Artık divan sahibi büyüklerimiz, hoca efendiler, şeyh efendiler ve güfte yazan, beste yapan devlet adamlarımız olmayacak mı?
Şüphesiz ki şiirimize gönül veren şairlerimiz var, olmaya da devam edecektir. Ama gönül arzu ediyor ki edebiyat fakültelerimiz, kadim medeniyetimizin eserlerine gereken ihtimamı göstersin. Liselerimizde çocuklarımız halk şiirini, divan şiirini bihakkın öğrensin. Divan şiirini, gazeli, natı anlayan ve yazan şairler yetiştirsin. Yine arzu ediyoruz ki vakıflarımız, derneklerimiz ve belediyeler kültürel faaliyetlerinin içine divan şiirini de katsınlar. Gençlerimizin ağzında küfür yerine şiirler çıksın. Kahvelerde insanlar şiir dinlesinler. Televizyonlarda ucube diziler yerine divanlar birer birer okunsun.
Toplumun şiirle veya sanatın çeşitli alanlarıyla ilgilenmesi o toplumun seviyesini göstermesi açısından önemlidir. Kıymet bilen insanlar, kıymetli şeylerle uğraşır. Memleket insanımızın sosyal ve eğitim hayatına yön verenlerinden beklentimiz, insanımızın ruh iklimine ve marifetine yatırım yapmalarıdır. Bu eğitim sistemiyle sanata, irfana, şiire, muhabbete, saygıya sahip bir nesil yetiştirmek çok zordur. Gençlerimizin hayatı maalesef ta ilkokuldan itibaren yarış atı gibi geçiyor. Dershaneye git, test çöz, sınava hazırlan. Üniversite hedefi olanlar dershanelerden ve testlerden başını kaldıramıyor, üniversite hedefinden geri düşenler ise günlük eğlenceden ve internetin sanal dünyasından kendini alıkoyamıyor.
İşin bir yönü daha var. Üniversite son sınıfta olup, ben okulumu bitirince KPSS’den yeterli puan alamazsam, benim halim ne olacak diye depresyona girip tedavi gören kişiler tanıyorum. Aynı sıkıntıların fazlasıyla ortaöğretimde olduğu da muhakkaktır. Stres ve bunalım artık insanımızın en önemli problemlerinden oldu. Onun için diyoruz ki ahlak, irfan ve sanat eğitimi şarttır.