“Yıllar önce, Kadıköy sahaflarından birinde 1982 yılında Türkiye Rotaryenlerince hazırlanmış bir kitap bulmuştum. “Rotary International 243. Bölge Türkiye” antetiyle yayınlanmıştı. Kitabın takdimini “Roteryen sevgi ve saygılarımızla” diyerek bitiren kişi Rtn. Hanefi ULUTEKİN. Tarih: Kasım 1982. Önsözünü ise, 15 Aralık 1982 tarihini atarak, 243. Bölge Guvernör’ü imzasıyla Ünver EĞRİKAVUK isimli bir başka rotaryen yazmıştı!. Kütüphanemde özenle saklıyorum bu büyükboy ciltli kitabı... Benim için birçok açıdan mühim; ilham verici olduğu kadar, uğrunda çalıştığım davâ için tesir edici, azim aşılayan bir kitap oldu...”
“ROTARY” isimli bu kitabı okumakla, masonluk hakkında bilgimi arttırmak yanında, müslümanlar olarak ne kadar zavallı olduğumuzu da anlamak imkânını buldum.
Herşeyden önce Dünya çapında mükemmel bir teşkilat yapısı kurmuş adamlar... Azim ve kararlılıkla tavizsiz çalışarak neredeyse imkânsız olanı başarmışlar. İnanın kızmaktan ziyade gıbta ettim, ve müslümanlar adına ise, birhayli hayıflanmıştım...
Toplantıları, istişareleri, istişareye çağırdıkları üyeler, gençlik faaliyetleri, hanım (kadın kolları) faaliyetleri, yemekli toplantılar, bağışlar, aidatlar, ticari münasebet ve yardımlaşmalar, üyelerin seçiminde gösterilen hassasiyet, aranan nitelikler, üyelerin istim üzerinde tutulabilmeleri için düzenlenen envayı çeşit faaliyetler, bu faaliyetlerin cinsleri ve yöneldiği kitleler, yardım ve hizmet kampanyaları, afetlere yardım fonları ve ilâ ahir.. (Biz bir Deniz Feneri’ne bile sahip çıkamadık, yeri gelmişken...)
Tüm faaliyetleri tam bir mükemmellik ve disiplin içinde... Üstelik son derece yetenekli insanlara görev verilerek hiçbir aksamaya da sebebiyet verilmiyor. Bizdeki gibi “şu benim benim kadim cemaat arkadaşım, bunu öne çıkarayım, şu da yeteneksiz ama hemşehrim ne de olsa, onu da öne çıkarmak lazım” anlayışı yok adamlarda... Adamlar hedeflerine kilitlenmiş ve tek ölçü olarak “vasıf (nitelik, kaabiliyet, uygunluk)” aramışlar...
Bütün bunları okuyup, acaba demeden itimad etme sebebimin, adamların yaptıklarının ve aldıkları neticelerin hepimizce ma’lûm tezahürleridir. Olup bitenler insanı; İslâm ve Müslüman adına derin düşüncelere, endişelere sevkediyor. İster istemez hayıflanıyorsunuz.
Bakınız kitabın başında yer alan ve tüm rotaryenlerce tatbik edilmesi bir teşkilat emri ve prensibi haline getirilmiş, “Dörtlü Deney” adını verdikleri bir uygulamaları var ki, itiraz etmek kabil değil. Zira “Dörtlü Deney”de yer alanlar esasen bizlerin modernleşirken çöpe attığımız kendi malımız..
“Düşündüğümüz, söylediğimiz veya yaptığımız” şeyler:
1) Gerçeğe uygun mu?
2) İlgililerin hepsi için adil mi?
3) İyi niyet ve daha iyi karşılıklı anlaşma doğuracak mı?
4) İlgililerin hepsi için hayırlı mı?
İşte “Dörtlü Deney” dedikleri uygulamaları bu.. Bu dört prensibten İslâm adına itiraz edebileceğiniz, dahası eksik bulduğunuz madde var mı?
“Gerçeğe uygun mu?” Bunu, “Hakk’ka, hakikate, İslâm şeriatine uygun mu” şeklinde ifade edin siz... Özüne itiraz edilemez bir madde...
“İlgililerin hepsi için adil mi?” İsterseniz bir kelimeyi değiştirip daha hoşunuza giden hale getirebilirsiniz ama, aynen kalmasında hiçbir mahzur yok.. Meselâ, “tarafların hepsi için âdil mi?” şeklinde alın bunu. Aynı şekilde hiç itiraza mahal yok...
“İyi niyet ve daha iyi karşılıklı anlaşma doğuracak mı?” hadi buna da bir tashih yapalım: “Samimiyet ve uzlaşma sağlayacak mı?” Özü aynı, yani itiraza yine mahal yok...
“İlgililerin hepsi için hayırlı mı?” Ne kadar güzel bir tesbit... Buhârî hazretleri (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) ünlü Sahîh’inde ravi Enes b. Malik’ten (r.a) naklettiğine göre, Hz. Peygamberimiz (Salat ve selâm olsun O’na) şöyle buyurmuşlar: “Hiç biriniz kendisi için arzu ettiğini, (mümin) kardeşi yahut komşusu için de istemedikçe (gerçek mânâda) inanmış olmaz.” (Hadis numarası: 26; Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 64)
Bir başka Hadîs-i Şerîf’te ise, “Müminler birbirini sevmede, birbirlerine acımada ve merhamette bir vücut gibidir. Bir organ rahatsız olduğunda diğer organlar da onunla birlikte ateşlenir, uykusuz kalırlar.” (Buhari, edeb 27, VII, 77 – 78) buyurulmaktadır.
Teşkilât faaliyetlerinde yahut teşkilâtlı, yani organize faaliyetlerde, devlet işlerinde, parti işlerinde mutlaka tatbik edilmesi gereken son derece güzel, hayırlı prensibler değil mi bunlar?
Ebu Hüreyre (r.a)’den rivayet edilen bir Hadîs-i Şerîf’lerinde, Resûlullah (s.a.v) buyurdular ki: “Hikmetli söz (ilim, bilgelik) mü`minin yitiğidir. Onu nerede bulursa, hemen almaya ehaktır.” O halde hiç gocunmadan alın ve tatbike başlayın hemen.. Korkmayın, sizi mason falan yapmaz, bilakis daha kâmil müslümanlar olursunuz.. 05 Nisan 2009