Rotamız Filistin başlıklı yazıma yapılan yorumlar sonrasında bir cevap yazmak ve okuyucuların kafasını karıştıran bazı olumsuzlukları açmak niyeti ile bu yazımı hazırlamak ihtiyacı duydum. Hasseten, uzunca yorum yazan Ömür Bey nazarında diğer okuyucularım da merak ettikleri cevapları bulabilirler.
Evet; Sayın Ömür Bey Rotamız Filistin yazım için yaptığınız yorumlarınıza cevap istediğiniz için aşağıdaki konularda cevaplarımı bildiriyorum.
· Bu yazı benim şahsi kanaatlerim ve yorumlarımdır. Benim yazdıklarımın Hükümetin uygulamaları veya uygulamamaları ile hiçbir alakası yoktur. Benim gibi düşünenlerin sesi olmak ve hem Hükümete hem de İsrail’e mesajlarımı iletmek istedim.
· Yorumlarınız alel - acele yazılmış izlenimi verdiği için maalesef bazı konuları anlayamadım.
· İsrail ile yapılan 3 tane ana başlıklı anlaşma var ve AKP hükümetinden çok önce yapılmış sözleşmelerdir. (1996 Refah-Yol Hükümeti dönemine aittir)
· Bu sözleşmelerde Hükümet tek başına karar almaz. Pek çok konuda olayın muhatapları devreye girer ve görüş bildirirler. Askeri anlaşmaların teknik sorumluluğu büyük ölçüde TSK’ya aittir. Çünkü Hükümet TSK’nın teknik olurunu almadan böyle bir anlaşmaya uygunluk vermez. Yapılan anlaşmalardan 2 tanesinin askeri anlaşma olduğunu biliyor olmalısınız.
· Tank ve F-16 ihalelerinde pek çok sivilin bilemeyeceği detaylar var. Bunu açıklamam doğru olmaz. Benim biliyor olmam açıklayacağım anlamına gelmez. Bu konular çok devleti ilgilendiren son derece stratejik konular ve sizinde bilmeniz gerekmiyor.
· Bu konularda TSK cevap verir mi onu bilemem. Pek çok şey yazılıp çizildi, hatta yolsuzluklardan bahsedildi fakat işin detayları Hükümeti ve TSK’yı ilgilendirdiği için girmek doğru değildir. Burada kişilerin üzerine düşen bildiklerini yetkili makamlara iletmektir. Yetkili makamlar konunun üzerine nasıl gidileceğini veya nasıl bir uygulama yapılacağının kararını kendileri verirler.
· OECD üyeliği konusu İsrail’in saldırısından önce gerçekleşmiş bir olaydı. Henüz sıcaklığını korurken Mavi Marmara gemisine yapılan saldırılar birbirini takip etti. İsrail’in OECD üyeliğini pek çok yazar gibi bende tasvip etmiyorum fakat bu sadece AKP hükümetinin tek taraflı kararı değil, diğer ülkelerin de oyları ile alınmış bir karardı. Maalesef İslam ülkelerinin karşı oyuna rağmen diğer ülkelerin oy çokluğu ile alınış bir karardır. Bu konuda da bilgi eksikliğiniz mevcuttur.
· Ticari anlaşmalarda hükümetler ticari ilişkiler ve Pazar paylarına göre hareket ederler. Yıllarca Orta Doğu ülkelerine maalesef İsrail ve Yunanistan üzerinden ihracat yapılmakta idi. Bu konu da AKP hükümetinden çok önce alınmış kararlara ve sözleşmelere veya ilişkilere dayanmaktadır. Ülkeler ile ticaret yapmak ayrıdır, askeri işbirlikleri veya stratejik işbirlikleri yapmak ayrıdır. Bu konuları karıştırmayın. Gelinen süreçten sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı muhakkaktır.
· İslam ülkelerinin maalesef bu güne kadar Türkiye ile iyi ilişkiler içinde olamamalarının pek çok şartı var. Arap alemi ticarette maalesef Türkiye’ye çok fazla güvenmedi. Bunun sebebini biliyor musunuz bilemem ama hayali ihracatlar yapmakta üzerimize rakip yoktu. Dünyaya hayali ihracatı bizler öğrettik. Araplara hep kötü mallar satmaya çalıştık. Ticaretimizi baltaladık. Yalan diyen bir adım öne çıksın.
· Bizim mallarımızı Arap alemine Yunanlı ve İsrailli tüccarlar sattılar. Nedense Arapları kazıklamayı marifet saydık. Araplar elbette ticareti bilen insanlar ve bunun bedelini bize pahalıya ödettiler. Uzun yıllar Arap alemine mal satamadık.
· Araplar petrolden kazandıklarını neden ABD ve AB ülkelerindeki bankalara yatırdılar da Türk bankalarına yatırmadılar. Buradaki kusur sadece AKP hükümetinin mi, yoksa Türkiye’nin anlayışının ürünümü bunu lütfen iyi analiz edin.
· Yorumunuzda çok fazla heyecan gördüm. Asabi fikirler ile doğru ya ulaşmak mümkün değildir.
· Bu konular hem iktisadi, hem askeri, hem siyasi hem de tarih bilgisi ister. Sadece siyaseten tarafgirlik ile bu konulara cevap bulmanız yetmez.
· Hükümetin bu güne kadar duruşunu hep birlikte izliyoruz. Burada Türkiye tek başına hareket etmek yerine BM’ e üye ülkelerin ve özellikle de Filistin’de ambargonun kalkmasını isteyen 50’ye yakın ülkenin de desteğini almak zorundadır.
· Hükümetin Başlangıçta dile getirdiği söylemlere aynen katılıyorum. Bir önceki yazımı okumuş iseniz bunun cevabını da bulabilirdiniz. İHH’dan çok önce diğer ülke vatandaşları ve kuruluşları bu ambargoları delmeyi denediler fakat başarılı olamadılar. Rachel Corrie bu konuda canını feda etmiştir. Fakat dünya ve başta ABD bu olaya sessiz kalmıştır ki Rachel Corrie ABD vatandaşı idi. Bu bilinç maalesef Türk Milletinde yeni yerleşmeye başladı. Artık bu zulüm bitmeli idi, yapılmak istenen de buydu. Bunları görmezden gelmek olayı anlamamak demektir.
· Bu hareketin başında Türkiye taraf olarak fiili bir yaptırıma kalkışması mümkün değildi. Eğer biraz siyaset biliyorsanız bunu anlamalıydınız. Ama İsrail yapmış olduğu saldırıda Türkiye’yi hedef aldığı için olayın seyri değişmiştir. Bunun hafife alınır tarafı kalmamıştır. Bunu gözden kaçırmayın.
· Olayın başında Türkiye ve Dünya siyasetindeki söylemlere dikkat edin. Pek çok söylem zamanla yerini farklı fikir ve söylemlere bırakmış durumdadır. Burada AKP hükümetinin söylemleri ve atacağı adımların öneminin ne kadar etkili olabileceğini zaman gösterecektir.
· Aslında burada maddeler halinde kısaca özetlediğim konular çok ciddi konular ve üzerinde kitap yazılacak kadar uzundur. Şimdilik kısaca açıklayıp detaylarını gelecek günlerde açıklamak isterim.
· Son madde cevabım Murat Bey’e olacak. Bu yardımların arkası kesilmeyecek, gerekirse zorla; ama, inşaallah bu ambargo kalkacak ve mazlum, masum insanlar ölmeyecek.
Ahmet TÜRKAN – HABERNAME