“Var olduğundan nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?” /Mr. Nobody (2009)
Tecrübe, herhangi bir şekilde başa gelen bir olayın bıraktığı yaşanmışlığa işaret eder. Arabada yolcusunuzdur, bir kaza olur yaralanırsınız, araba hasar alır, yardım bekler zorluk çekersiniz; bu bir yaşanmışlıktır, tecrübedir. Deneyim ise adı üstünde denemekten gelir; o, bilinçle gerçekleştirilen bir eylem neticesinde edinilen tecrübedir, kazanımdır. Kılgı, klasik Türkçemizin sayfalarında unutulmuş bir ifade: Teorik olan bir bilgiyi, düşünce alanından uygulama alanına geçirip gerçekleştirme işi, harekete ilişkin olan, uygulamalı, amelî, tatbikî, pratik, maksada uygun, gerçeklere uygun, kullanışlı…
İçinde yaşadığımız toplum bizden bilgilenmemizi, bilgili olmamızı ister. Bol bol okunması gereken kitaplar vardır, sınavına canhıraş hazırlanılarak girilen okullar, çeşit çeşit kurslar, sertifikalar…Bilmeniz, bilgili olmanız istenir; risk almanız pek önerilmez. Dillere pelesenk olmuş bir soru: “çok okuyan mı bilir çok gezen mi?” 30 yıl öncekinden farklı olarak bugün baktığım pencereden kesinlikle “çok gezen” cevabını verebilirim. Muhakkak çok kıymetlidir, üstündür düşünce düzeyindeki bilginin kuvveden fiile geçmesi; bildiğini paylaşmak ve dokunmak için gezmek, görmek, deneyimlemek, kalıcı kılmak.
Ömrünü kitaplar içinde geçirmiş, mütemadiyen okuyan fakat sosyal yönü zayıf kalmış bir kişiyi düşünelim; çok bilgilidir, her konuda fikri, her sorunuza cevabı vardır. Karsındakini çok iyi çözümler, bilgelerden/filozoflardan alıntılar yapar, mütemadiyen düşünceli bir haldedir… Ancak gerçek hayat hiçte böyle değildir; hayatın savaş emri kaçınılmazdır. Neyi ne kadar düşündüğünüzün, neleri bildiğinizin bir önemi yoktur. Paylaşılmadığı, pratiğe dökülmediği sürece en güzel fikir bile havada asılı kalan buhardan ibarettir. Seni ya da paylaştığın kişileri harekete geçirmeyen bir hayal, bir fikir, bir düşünce, bir teorik bilginin ne faydası var? Çok iyi bir yazarın en güzel kitabını da okusak altı ayda unutacağız. Hayat denilen serüven deneye deneye, dolu dolu yaşandıkça kıymet kazanır. Deneyimlemeler olmadan geçen bir hayat sürmektense, sonunda müteessir olunan bir hayat yeğdir; çünkü gerçekten yaşanmıştır!
Kazanıp kaybedeceğiz, düşeceğiz tekrar kalkacağız, belki yeniden düşeceğiz, inanıp aldatılacağız, bazen doyup bazen aç kalacağız, bazen gururla dik yürürken bazen itibarımız yerle bir olacak, bir dönem sağlıklıyken, bir dönem hastalıklara duçar olup belki öleceğiz ama yaşamış olacağız; hayat budur zaten! Hayat kan-ter içinde tırnaklarınla tutunarak dağa tırmanmaya çalışmaktır, kitap yerine paylaşılmaya değer anı biriktirmektir hayat… Eski dönemlerde insanların bilgiye erişimi bugünkü kadar kolay olamadı. Ancak atalar ile bir ortak noktamız var ki o da deneyimlemek, tecrübe etmek, kılmak! Öteden beri bolluğu ve kıtlığı yaşadık, hem savaştık hem barıştık, hem güldük hem ağladık, hem kovaladık hem kaçtık, hem göçtük hem konduk, hem güvendik hem de aldandık; fakat insan olarak Hay’dangelen hayatı sürerken mütemadiyen deneyimledik. Deneyim bizim algı dünyamızı alabildiğine genişletti, yaşadığımızın farkına onunla vardık, anladık/anlamlandırdık.
Sütten ağzı yanan ayranı üfleyerek içer mi acaba? Belki… Ama asıl olan hangi sütü içerken üflemek gerektiğini bilebilmektir deneyim…İçinde yaşadığımız çağda bilginin işe yarar hale gelmesinde ana tamamlayıcı unsur deneyimdir. Başarıya ulaşmak adına bize çizilen yoldan gitmektense, kendi yolunu çizmeyi hedefleyenler için deneyimin tartışılmaz üstünlüğü vardır. Bilgiye dayanan, tecrübelerden istifade eden ama başarmak için illa cesaretle deneyimleyen bir aklın üstünlüğü!.. Günümüzde inovatif olma yetkinliği denilen şey de tam olarak deneyimlemeye dayalı; bu yetkinlik sizin deneyimle öğrenmenizi sağlar, size yeni fikirler ve kazanımları hayata geçirmek adına cesaret yükler. Birdenbire başarılı sonuçlar almak önemli değil; mühim olan yeni deneyimler edinmeye odaklanarak bizi geliştirecek kazanımlar elde edebilmektir.
Aldığı yığınla teorik eğitim olmasına rağmen bir pilota ehliyet kazandıran şey, uygulamadaki yani aylarca devam eden uçuş denemelerindeki yeterliliğidir. Deneyimle birlikte kıymetlidir onun teorik hesaplama bilgisi; yoksa uçması için kıymet-i harbiyesi olmayacaktır yığınla okuduğu kitapların. Birikim anlamındaki tecrübe ile denemekten gelen deneyim çok farklı şeyler…Bu bakımdan onun zamanla kazanılacağını söylemek yanılgıdır; o kesinlikle zamanla değil, cesaretle elde edilebilen bir kazanımdır. Tecrübeli insanları dinlemek, onlara çıraklık etmek elbette çok önemlidir; nice badirelerden geçmiş ustaların birikim ve deneyimlerinden yararlanmak bize çok şey katar; ama asıl olan bizzat denemektir.
Bizi bitkilerden ve hayvanlardan ayıran en önemli fark anlamlandırmaktır. Anlamlandırmak, özgüvenle bilgiyi deneyimlemektir. Sorumluluk alarak hata yapma pahasına cesaret göstermeden kazanılan rastlantısal başarılar mutlaka yarım kalacaktır. Deneyim sürecinde yapılan hataların belki de en büyük kazanımı, yanlış aşamalardan geçerek varılan noktayı görebilme şansıdır. Girişimci olacaksan bilgi ve malzeme toplarken aynı zamanda girişeceksin, deneyeceksin, hata yapmaktan korkmayacaksın, deneyimleyeceksin ve yola çıkma cesaret göstereceksin! Hayat inanmak ve harekete geçip mücadele etmektir…
Tahsili daha düşük kişiye karşı üstün değiliz; üstünlük sadece hayat yolculuğunda karşımıza çıkan engellere verdiğimiz tepkilerin kalitesi ile ilgili… Tamam bilgi önemlidir, cahillik felakettir; ama bilgiye dayalı deneyerek yaşamak bilgi edinmekten daha önemli ve kıymetlidir. Kitaplar muhakkak değerlidir; ancak teorik bilgiyi cesaretle deneyimleyerek taçlandırmak çok daha kıymetlidir.
Peyami Safa ile bitireyim: “Yaşlanarak değil, yaşayarak kemâle erilir; zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır. Yapmadıklarımdan ya da yapamadıklarımdan değil, yaptıklarımdan pişman olmayı tercih ederim.”