Ramazan ayı, oruç ayı olması ile birlikte, asıl Kur’an ayıdır. Çünkü, Kur’an Ramazan ayında indirildi. Bu ayda en çok okunan kitap şüphesiz ki Kur’anı Kerim’dir.
On binlerce, yüz binlerce mukabeleler okunur, hatimler indirilir. Bu okumaların çoğu sadece sevap kazanmak ve cenneti elde etmek içindir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) Mü’minlere seslenerek; “Kim Kur’an okur da helâlini helâl, haramını haram kabul ederse, okuduğu kelimelerin her harfine karşılık on sevap verilir” buyuruyor. Bu müjdeye nail olmak için Müslümanlar Kur’anı Kerimi okurlar, hatim indirirler kısa yoldan cennete girmeye çalışırlar.
Fakat, okuma eylemi acaba indirilen milyonlarca hatimle gerçekleşmiş oluyor mu? Peygamberimizin (s.a.v.) vaad ettiği okuma, acaba bu okuma mıdır? Okumak, öncelikle anlamakla ilgilidir.
Birisi size “ben falanca kitabı okudum” dese, ondan bir şeyler anladığı manası çıkmaz mı? Zira okuyan kimse ne okuduğunu, okuduğu kitabın konusunu, verdiği mesajı, gösterdiği hedefi öğrenmiştir ve bu çerçevede düşüncelerine zenginlik, hayatına değişim katmış olur. Değil ise, bu okuyucuya “sen bu kitabı okumamışın arkadaşım” denilir, değil mi?
Üzülerek ifade edelim ki, Kur’an okuyan Müslümanların çoğunun okuması, anlamak, mesaj almak, uygulamak eksenli olmadığı aşikârdır. Yani bu insanlar, okudukları kitabı hiç anlamadan, onunla hiç ilgi kurmadan okuyorlar. Amaçsız, mesajdan habersiz olarak okuyorlar. Hemen en yakınızdan birkaç kişiye, hatta önce kendinize bir sorar mısınız ; “Günde kırk rekat namaz kılıyorsun, yani Fatiha’yı günde kırk defa (hele ramazan geldi teravihle birlikte tam altmış defa) okuyorsun. Acaba “iyyake nağbudu ve iyyake nestaıyn” ne demek?”
Bizleri İslâm’la şereflendiren Allah’ın rızası için, başımızı ellerimizin arasına alarak insaflıca bir düşünelim. Kur’anın ilk muhatabı olan Sahabeler onun manasını anlamadan mı okuyorlardı? Eğer anlamadan okusalardı, beyinlerinde ve bedenlerinde o büyük değişimi yapabilirler miydi? Susuz bir çölden bütün dünyaya temizlik dersi verebilirler miydi? Bütün dünyaya insan hakları dersi verebilirler miydi? Kılı kırk yararcasına hak ve hukuka riayet edebilirler miydi?
Yüreği taştan katı Ömer’i, pamuktan yumuşak hale getiren, sonrada unutulmaz adâletiyle dünyanın en meşhur idarecisi seviyesine yükselten Kur’anın mesajı değil miydi kardeşlerim?
Şimdilerde anlamadan, sadece manevi rant elde etmek için Kur’an okuyan Müslümanların hangi mesajı aldıklarını merak ediyor insan. Hem Kur’an okuyan, hem de başkasını çekemeyen, kıskanan, yalan konuşan, dolandıran, sözünde durmayan, mala taparcasına bağlanan, vermeyi değil, mal yığmayı hayat düsturu sayan, yürüyen Kur’an olmak yerine, neredeyse yürüyen şeytan gibi davranan çağımız Müslümanlarının gerçekten Kur’an okuduklarını söyleyebilir miyiz?
Kur’an okuyan kimsenin, gerçekten Kur’an çizgisi dışına çıkması mümkün mü dostlar. Eğer, hem okuduğunu söylüyor hem de Kur’an çizgisi dışında bir hayat yaşıyorsa burada bir okuma problemi yok mudur sizce? Okumak ve değişmemek… Okumak ve ezilmek… Okumak ve Tağut’un arkasından gitmek… Bunları bir arada düşünmek mümkün değildir.
Bizce Ramazan İslâm dünyasına şu mesajı veriyor: “inanıyorsanız en üstün sizsiniz.” İslâm dünyası en üstün olmadığına göre Kur’an okunmuyor demektir. Kur’anı anlayarak okumanın ibadet olduğunda hiç şüphemiz yoktur. Anlamadan okumanın ise, hayat ve ahiret noktasında ne faydasının olduğunu henüz anlayabilmiş değiliz.
Şunu unutmayalım ki, sahabeler Kur’andan on ayeti okur, ezberler, hayatlarında uygulamaya başladıktan sonra ikinci on ayeti okurlardı. Öyle olunca, Kur’anı Kerim’i hem hatmetmiş, hem Kur’an hafızı, hem de anlamıyla birlikte yürüyen Kur’an olmuşlardı.
Ramazan’ın bize yüklediği en büyük mesaj bence şudur: Müslüman ol, Müslüman öl. Rabbimiz şu mübarek Ramazan vesilesiyle Kur’anı güzel okuyan, anlayan ve hayatına uygulayanlardan eylesin inşallah.