RAMAZAN KULLUĞUMUZUN 'YOL HARİTASI' DIR

Ulvi SEVECEN

 

Ülkemizin, hatta bir çok insanın tabiri ile dünyanın en güzel şehirlerinden biridir İstanbul.Yeditepe üzerine kurulan, her bir tepe üzerinde ayrı ayrı kültür dokusuna sahip insanların yaşamlarını paylaştıkları, din, dil, ırk ayrılıklarının konuşulmadığı başka bir dünya... Bu dünyanın diğer bir parçasını oluşturan adeta cennetten bir köşe Boğaziçi. Bu büyülü mekan içerisinde gözlerimi dünyaya açtığım, sahil boyunca sarp kayalıklı tepelerin üzerinde kurulan şirin bir yer Kuruçeşme.Tarihi ve kültür dokusuyla bir birinden ayırt edilmeyen Arnavutköy ve Bebek’le birleşen bu şirin yer, çocukluk ve gençlik dönemlerimde bana unutulmaz hatıralar yaşama fırsatı vermişti. Özellikle Ramazan'ın her yönüyle dolu dolu yaşandığı o günleri unutamamanın verdiği özlemle, bu hafta sonu iftar sonrası, daha önce okuma fırsatı bulduğum Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Kırık Testi adlı eserinde mevcut “Ramazan ve Disiplin İnsanı” yazısından esinlenerek, bazı partları (bölüm) da direkt kaleme alarak yazmaya çalıştığım bu yazıyla Ramazan'ın lahuti atmosferinde duygu ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim.

Büyük bir arzu, ısrarlı bir heyecanla beklediğimiz onbir ayın sultanı Ramazan, tüm coşkusu ve müjdeleriyle tekrar çıka geldi, gönül köşemizde yerini aldı. Minarelerden yayılan ve etrafı aydınlatan kandiller, bütün şehri Ramazan'ın rengine bürüdü adeta. Dışa yansıyan bu yönü yanında, iftarları, teravileri ve sahurlarıyla, iç dünyamızı yansıtan şefkat ve merhametin de kapılarını açtı. Mü'minler, aralarında hiç bir ayrım gözetmeksizin genci yaşlısı, fakiri zengini, memuru amiri ile akın akın camileri doldurmaya başladı. Her Ramazan sonrası “Ya Rabbi bizleri gelecek Ramazan'a da ulaştır.”dualarıyla birlikte veda ederiz bu mukaddes aya. Şimdilerde ise, yeni bir Ramazan'ı yaşama fırsatını bizlere nasip eden Rabbimize şükrediyoruz.

Bu yıl Ramazan yaz mevsimine denk geldi.Bundan sonraki 7-8 yıl boyunca aynı zaman diliminde devam edeceği aşikar. Kulluğumuzun yol haritasını çizdiğimiz bu kutlu mevsimle alakalı olarak yazılacak çok şey var mutlaka. Her şeyden evvel akla gelen en önemli başlık, “her bir inanmış ferdin hem Rabbine karşı kulluğunun, hem de sosyal hayatta birbirleriyle ilişkilerinde duygu ve davranışlarının O'nun tarafından istenilen seviyede yaşanabilmesi için Ramazan'ın katkısının ne olması" gerektiğidir.

Ramazan'ın kendine benzetme (ramazanlaştırma) ve insan nefsinin arzu etttiği şeyleri disipline etme özelliği var. Bu ay boyunca tutulan oruç, mü'minlere hem beden, hem de ruh sağlığına zarar verecek şeylerden uzak olma konusunda temrinat (alışkanlık edinme) kazandırmaktadır. İsraftan kaçınır, midesini tıka basa doldurmaz, haram-helal dengesine özen göstermeye başlar. Bu alışkanlıkla nefsin istekleri karşısında kalp ve ruh dünyasına yönelir, onu manevi duygularla zenginleştirir.Vicdanı harekete geçer, iradesi güçlenir, tam bir disiplin insanı olur.

Ramazan'da bu irade ve disiplini alan mü'minler, seviyesi nisbetinde Rabbine karşı bir sadakat ve vefa insanı olur. O'nunla olan münasebetinde zirvelere ulaşır. Bu münasebetin en önemli göstergesi ise, Kur'an okumak, Rabbe dua dua yalvarmak, evrad-ı ezkarlarımızla devamlı teveccüh (yönelme) halinde bulunmaktır. Tüm bunlar maalesef ancak Ramazan'da daha yoğun yapılabilmektedir. Çokca Kur'an-ı Kerim okuma ve Evrad-ı Ezkar disiplini kazandıran bu kutlu ayda inanmış ruhlar, sadece belli zaman dilimlerinde O'na kullukta koşuşturan bir insan olmayla yetinmeyip, her an ibadet ediyor olma duygusuna sahip olur. Kullukta ufuklara yürür, bütün gününü bu şuurla değerlendirir.O, artık dünyevi istek ve cismani arzulardan sıyrılmış bir hale bürünür.

Bütünüyle bu duygulardan sıyrılmiş bir insanın, Cenab-ı Hakk'a adanma şuuru belilir önünde.”Allah için düşünme,Allah için konuşma, Allah için muhabbet duyma,Allah için çalışma” perspektifinde bakar hayata ve her zaman bu hedefe ulaşmanın denemelerini yapar. Nerede olursa olsun,hangi şartlarla karşılaşırsa karşılaşsın, gönül verdiği imani hakikatleri herkesle buluşturmak için vesileler arar. Durmak,ahestelik ve mesuliyetten kaçma onun düşünce dünyasında söz konusu olamaz. Zira, "Bahar gelsin, hava ısınsın, çiçekler açsın, bülbüller ötmeye başlasın... işte o zaman ben de şakırım!" şeklindeki bir düşünce bir disiplin insanının mülahazası olamaz. O kışda da şakımalıdır, yazda da; baharda da güle türküler söylemelidir güzde de. O, her mevsime ve her döneme göre bir dil ve üslup tutturmalı, dilbeste olduğu hakikatleri terennüm etmekten asla geri durmamalıdır.”

 

Allah'a karşı sadakat ve vefa hislerine sahip insana gelince,  zamanla ailevi ve sosyal hayatında da tam bir " vefa abidesi" durumuna yükselir. Bu duyguyla diğer insanlarla münasebetlerinde daha samimi ve istekli olur. Sıla-i rahimi gözetir, herkese yardım elini uzatır, zekatını ödemekten asla kaçmaz, hatta sadaka ve infaka hiç doyamaz.   

 

Ulaşılması zaman alan böyle bir disiplin ruhuna sahip olmak tabii ki kolay değil. Bu ufka ulaşmak zaman ve iradi istek gerektirir. Ramazan ise ilk adım, çok bereketli bir ekim mevsimidir. Bu ayda yeme-içme, ibadet-i taat, evrad-ı ezkar adına kazanılan bu disiplinin mutlaka Ramazan sonrasında da devam ettirilmesi gerekmektedir. Her gece uykusunu bölüp, sahurun bereketinden istifade eden ve bunun yanında alınlarını secdeyle buluşturup vuslat yaşayan müminler, bundan sonra da senenin her gecesini bir buluşma koyu bilmeli, hiç olmazsa bir kaç rekat teheccüd namazıyla aydınlatmalıdırlar.

Otuz günde kazanılan bu hasletleri hayatlaları boyunca devam ettirmeyi bilenler, burada aç ve susuz kalmaya bedel ötelerde “Kullarım sizleri çok defa renginiz kaçmış, benziniz sararıp-solmuş ve avurtlarınız çukurlaşmış olarak görüyordum. Bana benim için katlanıyordunuz. O geçmiş günlerde takdim ettiklerinize bedel, haydi bu gün afiyetle yiyin, için...” hitabını duyacak ve işte asıl iftarı yapacaklardır.

Gelin bu sene, zamanın bu altın dilimini, biz inanmış müminler için hususi bir öneme sahip bu kutlu ayı, eğlence ve kültür buudundan uzak, iç dünyamızda derinleşme, kulluğumuzda zirveleri yakalama gayreti içerisinde geçirelim.

Ötelerde ancak bu yönümüzle Rabbimizin sürpriz ecir ve mükafatlarına ulaşabiliriz.

ulvi_sevecen@hotmail.com

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.