Ramazan Kur'an ayıdır. İnsanlar Kur'an'ı okudukları kadar yaklaşırlar, yaklaştıkları kadar anlar, anladıkları kadar da güzel Müslüman olurlar.
Allah resulüne (SAV) Hira Mağarasında inmeye başlayan Kur'an ayetleri müminlerin gönüllerinde yer buldu ve yeşerdi. Okunan ayetlerle ilmek ilmek insan ruhu örüldü. Okunan ayetler ezberlendi, yazıldı ve en önemlisi de anlaşılıp hayatta uygulandı.
O günün Müslümanları Kur’an ayetlerini bizzat Allah resulünün (SAV) mübarek sesinden dinlediler. Bu ayetlerin uygulanışını kendi gözleriyle gördüler. Anlayamadıklarını sordular. Bu Kur’an sesi o kadar önemliydi ki Kur'an tilavetinin o lahuti sesini gizlice dinlemek isteyenler Allah resulünün (SAV) evinin çevresine gelirdi. Kendi yasaklarını delen ve söz vermelerine rağmen dinlemenin zevkinden kendilerini alamayan Mekke müşriklerinin durumu komik de değildi.
Mekke müşrikleri Hz Ebubekir’e (RA) gelip özel bir istekte bulundular “Ya Ebubekir! Sen bizim için saygın bir insansın. Seni kaybetmek istemeyiz. Ama senden özel bir ricamız var. Ne olur sesli Kur'an okuma. Değilse bizim kadınlarımız ve kölelerimiz elimizden kaçacak.”
Anlıyoruz ki Kur'an-ı Kerim’in lafzını okumak bir ibadettir. Mesela bu konuda Buhari’de yer alan şu hadisi şerifi bir daha hatırlamakta fayda var.
Abdullah İbn-i Mesut (RA) der ki: Nebiyyi muhterem (SAV):
– “Bana Kur’an oku” buyurdu.
–“Ya Resulallah! Kur’an sana indirilmişken ben sana nasıl Kur’an okurum?” dedim.
– “Ben Kur’an’ı başkasından dinlemeyi gerçekten çok severim” buyurdular. Bunun üzerine ben kendilerine Nisâ süresi 41. ayetini okudum. “Her ümmetten gerçek bir şahit, seni de bunlara hakkıyla şahit getirdiğimiz zaman halleri nice olur” anlamındaki ayete gelince:
– “Şimdilik yeter” buyurdular. Kendisine dönüp baktım, iki gözünden yaşlar boşanıyordu.
Hadisi şeriflerde meleklerin okunan kuran ayetlerini dinlemek için nasıl geldiklerini öğreniyoruz. Yine Buhari’den bize ulaştırılan şu hadisi şerif çok önemlidir.
Medineli bir sahabe olan Üseyd bin Hudayr (RA) şöyle anlatıyor:
Bir gece Bakara Suresi’ni okuyordum. Atım da yanı başımda bağlı olduğu halde duruyordu. Bir ara at şahlanmaya başladı. Okumayı kestim; at sakinleşti. Tekrar okumaya başladım, at yine şahlandı. Hatta oğlum Yahya’yı atın çiğnemesinden endişe ederek yanıma aldım.
O esnada semaya baktığımda üzerimde kandillere benzer bir şeyler olduğunu gördüm. Sonra onlar göğe doğru yükselip gözden kayboldu.
Sabahleyin, olup biteni Rasulullah’a (SAV) anlattığımda bana:
“–Oku ey Üseyd, oku!” buyurdu... Ve sonra:
“–Ey Üseyd! O gördüklerinin ne olduğunu biliyor musun?” diye sordu.
“–Hayır.” dedim.
Allah Resulü (SAV):
“–Onlar, senin Kur’an tilâvetini dinlemeye gelen meleklerdi. Eğer sen okumaya devam etseydin, sabaha kadar seni dinleyeceklerdi. O melekler, insanlara gizli kalmayacak, insanlar da onları görebileceklerdi.” buyurdular.
Rabbimizin Kur'an ve zikir meclislerini takip eden, onları ihata eden, onların yaptığı bu güzel amellerin müjdesini Rabbimize ulaştırmakla görevli olan melekleri vardır. Bizim Kur’an-ı Kerimle olan ünsiyetimiz Ramazan ayında bir kat daha artar. Anadolu'nun geleneğinde mukabele önemli bir yer tutar.
Burkina Faso başta olmak üzere Mali gibi Afrika'nın diğer ülkelerinde de Müslümanların Ramazan ayındaki bu Kur'an aşkına bizden farklı bir güzellik ilave ettiklerini görmüştüm. Bunu da daha önce kaleme alıp Türkiye'deki Müslümanlarla paylaştım. Hatta yetkililerin dikkatini çekmek istedim. O da Ramazan'daki tefsir dersleriydi. Bugün Afrika'dan her bir yerleşim merkezinde ay boyu devam eden tefsirli mukabele dersleri vardır.
Burkina Faso’nun uzak bir köyünde Salih isimli bir Hoca Efendi ile tanışmıştım. Aynı zamanda yatılı bir Kur’an kursu olarak kullandığı evinde çay içmenin çok özel bir tadı olduğunu söylemem gerek. Bu şahıs yıllardır Ramazan'da tefsir dersi yaparmış. Her yıl ramazan ayında farklı bir camide veya köyde gün içinde saatlerce süren bir ders halkasıyla Kur’an meal / tefsir çalışması bitiriliyordu.
Bu uygulama benim için çok güzel ve hayran olduğum bir gelenekti. Tabii yerel dili anlamadığım için kısa süreli bulunsam da hiçbir tefsir dersini de sonuna kadar takip edemedim.
Bunun Türkiye'de başlanılması ile ilgili arzumuzu defalarca dile getirdik. Ramazan'ın başında Sayın Diyanet İşleri başkanımızın “Ramazan hazırlıkları” ile ilgili açıklamalarını dinlerken duyduğum bir cümlesinde neredeyse sevinçten havaya uçacaktım. O da “şehirlerimizin belirli camilerinde tefsirle mukabelelerin yapılacağı” haberiydi. Buna Elhamdülillah dedim. Elbette Böylesi bir güzellik biz söyleyip hatırlattığımız için yapılmamıştır. Ama bu güzel ameli dile getirmiş olmanın mutluluk ve hazzını yaşıyorum. Bunun için de Rabbime hamt ediyorum.
Müslümanların Kur'an-ı sadece lafızdan okumak yerine onu anlama, hayatlarında yaşama ve toplumdaki diğer insan ve unsurlarla beraber ortaklaşa hayata hâkim kılmaya ihtiyaçları vardır. Kur'an'ın anlaşılması ve yaşanması için ortaya konulacak her gayret çok değerlidir. Bu Ramazan, bizim hem bireysel hem de toplumsal olarak Kur'an'ın nuru ve emirleriyle buluşacağımız yepyeni bir dönem olsun inşallah.
Ülkemdeki mukabele geleneğine tefsir derslerini ilave eden iradeyi de tebrik ediyorum, şahsım adına teşekkürlerimi bildiriyorum. Elbette biz yazdık diye bir yol alınmadı. Ancak bu konuda ortak derdi taşımış olmanın mutluluğunu da yaşamamıza müsaade ediniz.
Kelamullah’la daha sıkı buluşacağımız günlerin özlemiyle…
Hayırlı ve Kur’an’lı ramazanlar.