''Şair Gringoire çingene kızı Esmeralda'ya:
-Dostluğun ne demek olduğunu biliyor musunuz, diye sordu.
Çingene kız:
-Evet! Ağabeyle kızkardeş olmaktır. Birbirine karışmadan birbirine yaklaşan iki ruh, elin iki parmağıdır bu.''
Victor Hugo'nun Notre Dame'in Kamburu, orjinal adıyla Notre Dame de Paris kitabından bir bölüm.. Hiç okudunuz mu bu romanı? Belki en azından ilkokuldayken okumuşsunuzdur, diye düşünüyorum..
Fransız yazar Hugo'nun 1831 yılında altı ayda yazıp tamamladığı roman, tüm dünyada ilgi görmüş ve dünya klasiklerinin başyapıtlarından sayılmıştır. Tüm dünyada ilgi görüp klasiklerden sayılmasının siyasi bir amaç ve yönleri var mıdır bilmem ama faydalı olan nerdeyse aranıp bulunmalıdır, diye düşünüyorum. Bir eserin dünya klasiği sayılması da kuşkusuz o eseri daha canlı tutuyor. Daha çok okutuyor. Dünya klasiği denilerek ilgi oraya çekiliyor. Fakat ben şu paragraftaki düşüncelere katılıyorum.
''Her dönemin, her sanat/edebiyat akımının, sanatın/ edebiyatın her türünün, her ülkenin ve nihayet her okuyucunun kendine özgü klasikleri olacaktır? Bu nedenle çocukları ve çok genç insanları asla belli bir eseri okumaya fazla heveslendirmemeli ve teşvik etmemeliyiz; bu yolla genç bir insan, en güzel eserlerden, hatta gerçek okumadan bile bütün yaşamı boyunca soğutulabilir. Herkes bir yazının, bir şarkının, bir anlatının, bir incelemenin hoşuna giden noktasına bağlanmalı, ve buradan yola çıkarak benzerlerini aramalıdır. Okuyucunun dünya edebiyatıyla canlı bir ilişkisinde her şeyden önce önemli olan, kendini ve bununla beraber kendisini özellikle etkileyen eserleri tanıması ve herhangi bir şema veya öğrenim programı izlememesidir.''
İlkokuldayken bir kaç kez okuduğum bu romanın içindekilerini hatırlamaya çalıştığımda aklıma ilk gelen, Çingene kız Esmeralda'nın ateş etrafında keçileriyle dans etmesi oldu. Ve kilisedeki kambur adam tabi ki.. Yani Quasimodo. Kambur Quasimodo.. Esmeralda'yı temiz bir kalple seven iyi yürekli çirkin adam.. Belki, Esmeralda'nın güzelliği karşısında yüzüne bakılamayacak kadar çirkin, fakat Paris'te onun kadar iyi yürekli birinin daha olmadığı Kambur adam olmasaydı bu roman bu kadar çok okunmazdı diye düşünüyorum.
Victor Hogo'nun bu kitabı üzerinde düşünmemin ve kitabı irdeleyip bunu köşeme taşımamın sebebi kitabın neden dünya klasiklerinden sayıldığı idi. Bu nedenle yıllar önce rastgele okuduğum bir kitabı bu kez niçin yazıldığı, neden yazıldığı ve kitapta neler anlatıldığını notlar alarak okumaya karar verdim.
En son geçen yıl okudum. Aslında artık hiç roman ya da hikaye kitabı okuyamıyorum. İlla okumam gerekiyorsa da kendimi zorlayarak okuyorum.Oysa ben ne kadar çok severdim roman ve hikaye kitabı okumasını... Yanıma iki, üç tanesini birden alırdım. Birini bitirince hemen diğerine başlamak için. Okul kütüphanesi, sınıftaki kitaplık ve gezici kütüphane.. ne bulursam okurdum. Okuma bir hastalık olmuştu. Yeni bir kitap bulamazsam okuduklarımı tekrar baştan okurdum.
Şimdi ise okuyamıyorum işte. Hatta hiç bir filmi baştan sona izleyemiyorum. Halbuki 24, 25 yaşıma kadar iyi bir film izleyicisiydim. Türk filmlerini, kızılderili filmlerini, Hint filmlerini çok severdim. Nasıl da değişiyor insan; bir zaman bağımlısı olduğu şeyler gün geliyor ilgisini bile çekmiyor..
Bu kitabı geçen yıl okumuştum, dedim. Kimmiş bu Victor Hugo? Nasıl bir kitapmış, Notre Dame de Paris? Artık geniş geniş düşünüyoruz... Kırkımızı aşıyoruz.. Güneş batıya doğru meyletmekte artık.. Her okuduğumuzu değerlendirmeye alıyoruz. Fayda ve zarar açısından irdeliyoruz. Hayat tecrübelerimizle yoğruluyor duyduklarımız, okuduklarımız, gördüklerimiz..
Kitabı yeniden okurken neler mi hissettim? Peşinen söyleyim; Ortaçağ Avrupası romandaki gibiyse, aman Allah'ım öyle bir toplum gerçekten varmıy mış!.. Kitabı okurken ruhum karardı. Bir an okuyup kurtulmak istedim.
Notre Dame'nin Kamburu'nu yeniden okumalısınız. Lütfen okuyun! Kitabın içindekilere göre Ortaçağ Avrupa'sında insanlık denen bir olgu yok. Haksızlıklar diz boyu ve toplum bunu hiç garipsemiyor. Oysa Orta çağ ki Fatih Sultan Mehmed Han'ın İstanbul'u fethettiği dönem. Osmanlı'da medeniyetin ve adaletin zirve yaptığı dönem. O günün Avrupa'sı yanıbaşlarındaki bu medeniyetten nasıl haberdar olmamışlar. Dünya çapında şöhret sahibi olan, eserleri bütün dünyada özellikle Avrupa'da büyük kabul gören bir yazar herhalde bu romanını yazarken gereğinden fazla abartmamıştır. Sonuçta o toplumun insanıdır. Fransızların değer verdikleri bir yazardır Victor Hugo. Dünya edebiyatçıları da zaten Hugo'nun bu kitabı o günün toplumunu lanetlemek için yazdığını söylüyor.
Peki kitapta hiç iyi şey yok mu? Var tabi ki. Yazımın en başındaki konuşma bölümünden anlaşılıyor, iyi olan şeyler. Sonra Quasımodo..kambur adam. O iyi.. Esmeralda ve deliren annesi iyi.. Romanda vefa ve sevgi o kadar az ki!..Kambur adam olmasa boğulursunuz. Tabi kitabı değerlendirirkenki 'iyi' anlayışım, en azından ortak değerler üzerine. Yoksa burda bahsettiğim 'iyiler' İslami açıdan eleştirilir.
Kitabı okuduktan sonra, ''Acaba Victor Hugo bunları yazarken nasıl bir ruh hali içindeydi, yazdıkları onun ruhsal dengesini bozdu mu, diye düşündüm...
Ve,
Notre Dame'in Kamburu'nun Özeti:
'Notre Dame'ın Kamburu isimli eserde Claude Frollo adlı bir papaz kilisenin önünde bir bebek bulmuştur ve çok çirkin bir bebek olduğundan ona fransızcada "eksik - tamamlanmamış" anlamına gelen Quasimodo ismini verir.
Quasimodo büyüyünce ise papaz ona zangoçluk görevi verir.Bir süre sonra çan'ın sesi nedeniyle Quasimodo sağır olur.
O sırada bir gün Esmeralda adında bir kızla tanışır kız bir çingenedir. Ama aslında Esmeralda dünyaya bir çingene olarak gelmemiştir. Çingeneler onu küçükken kaçırmış ve yerine sakat bir çocuğu bırakmışlardır bu çocuk ise Quasimodo'dur. Esmeralda genç ve güzel bir kızdır Quasimodo'nun onu görüp aşık olmasıyla olaylar karışır çünkü papaz Claude Frollo da bir din adamı gibi yaşamaktan bıkmıştır ve Esmeralda'ya duygular beslemektedir. Esmeralda ise özgür ruhlu ve çapkın bir şair olan Gringoire ile onun hayatını kurtarmak için evlenmiştir. Çünkü çingenelerin sokağına giren bir erkek ya çingene kızlardan biri onunla evlenmek isterse onunla evlenir ya da öldürülür.
Esmeralda'nın kalbini ise soylu ve zengin bir ailenin kzıyla nişanlı olmasına rağmen çapkın ama yakışıklı bir subay olan Phoebus çalmıştır. İlk başta Phoebus de Esmeralda'nın güzelliğinden çok etkilenip ona aşık olsa da daha sonra Frollo'nun kıskançlığı ve karşılıksız aşkı yüzünden duyduğu kini ve bencilliği sonucu Esmeralda'ya kurduğu komplo yüzünden Esmeralda ve Phoenus'ün buluştuğu bir gece Esmeralda'nın bıçağıyla onu yaralar ama suç Esmeralda'nın üzerine kalır.
Başta Phoebus olmak üzere herkes onun çingene bir büyücü olduğunu ve parada gözü olduğundan bunu yaptığını düşünür. Esmeralda her ne kadar suçsuz olduğunu söylese de insanlar bir çingeneye inanmaktansa bir rahip ve subaya inanmayı tercih ederler. Bu arada Frollo Esmeralda'ya eğer aşkına karşılık verirse onun hayatını bağışlatacağını söyler. Fakat Esmeralda Phoebus'ün ona inanıp onu kurtaracağına adı gibi emin olsa da ben merkezli düşünen Phoebus, nişanlısı Fleur-de-Lys'in eğer Esmeralda'yı astırırsa ona geri döneceği söylemesi üzerine bu teklifi kabul eder.
Çingene dostları ve Quasimodo tarafından hapsedildiği zindandan kaçan Esmeralda, Phoebus komutanlığındaki askerlerin çingenelerin sokağını basması ve abisi gibi gördüğü ama ona aşık olan çingene kralı Clopin'in öldürülmesi üzerine tekrar ortaya çıkmış olur ve asılır. Bu sırada her şeyi Frollo'nun kurduğunu anlayan ve Esmeralda asılmadan önce ona yalvaran Quasimodo ise Esmeralda'nın asılması üzerine Frollo'yu kilisenin merdivenlerinden iter ve Frollo da ölür.
Yıllar sonra yapılan bir araştırmada ölülerin atıldığı zindanda birbirine kenetlenmiş iki ceset bulurlar. Bunlardan Quasiomodo'nun giydiği kıyafet olan artık çürümüş hale gelen bez parçası diğeri -Esmeralda'nınkinden- cesetler ayrıldığında küller dökülür.''