Protestolar Samimi mi Sizce?
Hepimizin bildiği bir söz ile yazıma başlamak istiyorum.
“Hafıza-i Beşer Nisyan İle Maluldur.”
Niye mi?
Hatırlayalım.
Danimarka’da Jyllands Posten isimli bir gazetede 30 Eylül 2005’de yayınlanan bir karikatürde Peygamber Efendimiz terörist gibi gösteriliyordu. Başta Türkiye olmak üzere Danimarka’daki Müslüman ülkelerin diplomatları yapılanın yanlış olduğunu ilişkileri zedeleyeceğini ve radikalizme de hizmet edebilecek tehlikeli bir süreç başlatabileceği yönünde açıklamalar yapıp Danimarka Başbakanı ile görüşmek istemişler ancak kabul edilmemişlerdi.
Müslüman ülkeler karikatürlerin hakaret içerdiğini, Peygamber ve Müslümanların terörist gösterilerek zaten sıkıntılı olan ilişkilerin daha da zora girdiğini ve haklar arasındaki önyargıları arttırmaktan başka bir işe yaramadığını haklı olarak savunmuşlar hem özür dilenmesini hem de önlem alınmasını istemişlerdi.
Danimarka yönetimi basın ve ifade özgürlüğünü gerekçe göstererek önlem almayı reddetmişti.
Sonrasını da çok iyi hatırlıyoruz. Yanlış tutumlar devam etmiş Fransa, Almanya, Hollanda, İtalya, İspanya ve Norveç’de Danimarka gazetesine destek vermek amacıyla karikatürler farklı gazetelerde yeniden basılmıştı. Bu anlamsız restleşme sinirleri germiş ve pek çok İslam ülkesinde ilgili ülkelerin elçiliklerine yönelik eylemeler yapılmış ve tüm dünyaya yayılmıştı.
Tepkiler şiddetlenerek Şubat 2006 ayında zirveye çıkmış bayrak yakmalar, elçilik basmalar, ticari tehditlere kadar her yola başvurulmuştu. Gösterilerde 140 yakın insanın hayatını kaybettiği kayıtlara geçmişti.
Çok iyi hatırlıyorum Türkiye’de mail yoluyla gezen ve bazı sivil toplum kuruluşlarının da desteklediği Danimarka ürünlerini boykot çağrıları ciddi bir yankı ve karşılık bulmuştu.
Listeler son derece etkili olmuş ve Danimarkalı şirketlerin yanı sıra Danimarka ile hiç ilgisi olmayan ve listeye isimleri bir şekilde girmiş bazı Uluslararası markalar Kamuoyuna açıklamalar yapmak zorunda kalmışlardı.
Bir Cola grubu Türk tüketiciler basın aracılığı ile aşağıdaki şekilde iletişim kurmak zorunda kalmıştı.
“Öncelikle belirtmek isteriz ki, duyuruda adı geçen birçok marka/ürün gibi ……..bir Danimarka şirketi değildir. Ülkemizin ilk kolalı içecek markası olan ……, 40 yılı aşkın bir süredir Türk tüketicisi tarafından beğeni ve güvenle tercih edilmektedir. Tüketicilerinin hayatına değer katmayı kendine ilke edinmiş olan ……, yarattığı doğrudan ve dolaylı istihdam, üretim tesisleri ve dağıtım kanalı yatırımlarıyla Türk ekonomisine katkıda bulunmaktadır.
……., bulunduğu her ülkede toplumun sosyal ve kültürel değerlerine, kişisel hak, özgürlük ve inançlara saygılı bir marka olma sorumluluğuyla hareket etmektedir. Bu doğrultuda her türlü yorum, öneri, şikayet ya da memnuniyet ifadesini sizlerden duymaktan memnuniyet duyarız.
Sizi konu ile ilgili aydınlatabildiğimizi ümit eder, markamıza duyduğunuz güven için bir kez daha teşekkür etmek isteriz.”
Tabii ki Hafıza-i Beşer Nisyan İle Maluldü ve bir müddet sonra bu olanlar unutulmuş ve raflarda son kullanma tarihi geçen ürünler tekrar sepetlere dolmaya başlamıştı. Bugün tamamen unutuldu. Kimsenin Danimarka ile bir problemi yok…
Dış Ticaret Müsteşarlığımızın verilerine baktığımda da bu düşüncemi teyit eden bir tablo ile karşılaştım. Karikatür krizi öncesi ve sonrası Danimarka’dan yaptığımız ithalatın verileri;
2004 Yılı 343 Milyon $
2005 Yılı 435 Milyon $
2006 Yılı 446 Milyon $
Olarak gerçekleşmiş. Yani onca boykot çağrısına rağmen hem kriz yılı olan 2005 yılında hem de bir sonraki yıl olan 2006 da Danimarka’dan yaptığımız ithalat azalmamış aksine artmış.
Şekli tepkiler ne çabuk gerilerde kaldı. Demek ki mail kutularımız sayısız Danimarka ürünü boykotu içeren maille dolarken marketlerde sepetlerimiz de Danimarka ürünleriyle dolmaya devam etmişti. Şimdi ibretle izliyorum İsrail’in “Mavi Marmara Gemisi” ne yaptığı hain korsan saldırı sonrasında yine aynı hikâye… Net ortamında mailler uçuşuyor, fecebook’da gruplar kuruluyor ve sivil toplum kuruluşları açıklamalar yapıyor. İsrail’e destek veren …………………………………..şirketlerin mallarını boykot edelim. Market raflarını dolduran en ünlü ve çok satan markalar listede….
Bir ay sonra hala hatırlanır mı acaba? Ben bu çağrılara gülüp geçiyorum. Biliyorum ki tıpkı Danimarka olayında olduğu gibi birkaç ay sonra tüm bu çağrılar unutulup gidecek. Peki çare yok mu? Benim bu konuda önerim hep aynı. Ne mi yapacağız?
Yukarıda gördüğümüz borkod aldığımız her üründe yer alan bir etikettir. EAN-13 sistemi olarak adlandırılan bu barkod sistemi Avrupa’da ve ülkemizde kullanılmakta olan bir sistemdir. İlk üç numara “Ülke” kodudur. Türkiye’nin kodu 869’dur. Yani tüm Türk mallarının üzerindeki borkodun ilk üç rakamı 869’la başlar. Orada başka rakamlar var ise bilelim ki o ürün Türk malı değildir yani bir başka ülkenin ürünüdür. Kafa karıştırmaya hiç gerek yok. Gayrı samimi kampanyalara da… Lise son sınıf öğrencisi yardım gönüllüsü Furkan Doğan’ı Mavi Marmara Gemisinde hem de uluslar arası sularda 4 tanesi kafasına olmak üzere 5 kurşunla şehit eden İsrail askeri kadar bu duruma seyirci kalan tüm Dünya kamuoyu da sorumlu ve suçludur. Her şeye rağmen İsrail’i korumaya devam eden Amerika’da BM’de çekimser kalan Japonya’da…. O Halde lütfen samimi olalım hiç değilse bu yılsonuna kadar aldığımız her ürünün üzerinde bulunan barkoda bakalım ve 869 la başlamayan hiçbir ürünü almayalım. Hem sıkıntıda olan ülkemiz üretimine katkı sağlayalım hem de tüm Dünya kamuoyuna sessiz bir ders verelim.