Proje kelimesi uzun zamandır dilimizde var. Değişik zamanlarda ve farklı amaçlar için bunu kullanmayı sevdik.
Önce sosyal ve siyasal olaylarla gündemimize girdi. “Abi bu adam tam bir projedir...” “Bahsettiğiniz bu olay, Siyonizm’in bizi bölmek için yaptığı bir projedir...” “Onun söylediği bütün cümleler, Projenin bir parçasıdır...” “Ne o? Sen de mi projeye destek verir oldun?” Bu ve benzeri cümleler uzayıp gidecek. Bize göre farklı ve alışılmışın dışında gördüğümüz insanlar, söylemler veya fikirler; hep başkalarının bir projesiydi. Bunların hepsi de yalan değildi elbette... Ancak bu cümlelerin yüzde yüzü de doğru değildi. Yani biraz da biz büyütmüştük bunu... Beğenmediğimize proje dedik. Bu çok daha kolay geldi. Onu anlamaya çalışmak mı? Ona kim zaman harcayacak?
Daha sonra Avrupa Birliği projeleri girdi gündemimize. Bir proje yazıp bununla Avrupa'ya gitmek; okulların, birçok kurumların, sivil toplum kuruluşlarının bir hayali oldu. Bu bir yarış oldu. Bunu başaramayan ve Avrupa birliği projesi yapamayan okullar ayıplandı. Bir lisenin, “Türk soslarının Fransız yemekleri üzerinde denenmesi” üzerine bir proje yazıp Avrupa'ya gittiğini biliyorum. Başka bir arkadaşımın okulu, yazdığı bir proje ile birkaç Avrupa ülkesini gezmişti. Projenin konusu neydi? “Avrupa'da Aşk...”
Ülkemin gelişimine ne getirdi, ne götürdü, ülkeye ne kazandırdı? Bunları çok da sorgulamadan devam ettik. Bugünlerde proje kelimesi çıtayı iyice yükseltti. Malum teknofest proje yarışmaları vardı. Etkinlikler bitti. Birçok okul, üniversite burada ter döktü. Özellikle İmam Hatip liselerinin ciddi anlamda buna rağbet gösterdiğini ve dereceler kazandığını biliyoruz. Bu teknolojik yarışlar, onların birincil uğraş alanları olmamasına rağmen bu yarışta yerlerini aldılar. “Avrupa'da Aşk” proje yarışmaları ile kıyaslayan birileri çıkabilir elbette. Bu da onların söz söyleme konusundaki özgürlükleri(!) olsun. Ben uzak diyarlardan bunu düzenleyen, katılan, öğrencileri hazırlayan, heyecanla takip eden herkesi tebrik ediyorum.
“Türkiye'deki projeler” tartışmasından size Burkina’daki projelere davet edeyim.
Afrika ülkeleri, çok gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin proje çöplüğü bir yer. Birçok devlet, resmi veya sivil organizasyonların binlerce projesini bulmak mümkün... Özellikle batıda yapılan bu projelerin tanıtımları, galaları, bununla ilgili yapılan çalıştaylar, toplantılar derken bu iş için ayrılan ödeneğin büyük bir kısmı orada yeniliyor. Sonra da çok azı ile buralara bir şeyler yapıyorlar. Adları da proje uygulamış oluyor.
Yolumuz bazen köylere de düşüyor. Bu köylerde Unicef bir proje yapmış. Tuvalet alışkanlığını kazandırmak istiyorlar. Bırakın köyleri, şehirlerde bile kanalizasyon sistemi yok. Evlerin kanalizasyon atıkları ya sokağa akar ya da küçük bir çukur kazılır orada kayboluyorsa kaybolur. Çok daha büyük çaplı ise vidanjörlerle çekilip başka yere taşınır. Köylerde zaten böyle bir şey yoktur. İnsanlar ihtiyaçlarını zorunlu olarak buldukları en münasip bir yerde hallederler.
Bir köyde bir programa katıldık. Programda konuşma sırası köyün kralına gelmişti. Krallar zaten çok yaşlı olur. Kralı davet ettiler ama kral yok. Gözler kralı aradı. Kral yerinden kalkmış, 15 metre ileriye gitmiş orada tuvalet ihtiyacını gideriyor. Adam neyse ki yaşlı olduğundan mıdır yoksa kalabalıktan mıdır ihtiyacını oturarak gideriyordu. Bu da güzel... Aksini çok gördüğüm için bunu güzel buluyorum.
Unicef, köylere birer tabela asmış. Burada iki de resim koymuş. Bu tabloyla insanları tuvalet kullanmaya teşvik etmişler. Sonra ne mi olmuş? Köylerin köyün ortasında köyün isminin yazılı olduğu bir tabelası olmuş. Sanıyorum bu tabelalar daha çok bizim gibi köye gelen yabancıların işine yarıyor. Zira bu tabeladan hangi köye geldiklerini öğreniyorlar.
Dostlar alışverişte görsün türü projeler orada kalsa da gerçekten insanlara faydası olacak işlerle uğraşsalar...