Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın Ardından

Enise ZENT

Biz Türk milleti, tüm iyi sözlerimizi gidenin ardından söylenmek üzere saklarız. Kilitli bir sandıkta gizlidir onlar dururlar orda. Ta ki Hoca Efendi “merhumu nasıl bilirdiniz?” sorusunu sorana kadar. İşte bu sorudan sonra gider açarız o kilitli sandığı ve dökeriz incilerimizi. Gidenin tüm iyilikleri bir bir sıralanır ardından.

 

Hayatımıza kattıklarından habersiz yaşarız bizimle beraber iken. Nedense hiç özgeçmişini merak etmeyiz. Önümüze konulanı biliriz. Bu gün belki de Necmettin Erbakan’ın geçmişi, hayatı boyunca tıklanmadığı kadar tıklanmıştır arama motorlarında. Kim bilir bilmediğimiz neler gördük ve şaşırdık değil mi?

 

Oysa daha çok değil birkaç hafta öncesine kadar, saltanat zihniyetli, koltuk sevdalısı ve hırslı olarak tanımlanıyordu. Şimdi ise Türk siyasi hayatının ve İslami camianın en önemli şahsiyetlerinden biri olarak nitelendirilip, bu iki başlık altında tüm övgüleri ve saygıları diziveriyoruz peşi sıra.

 

Sizce Erbakan sadece bu kadar mı? Siyasi ve İslami bir kişilik midir sadece? Aslında onun hakkında bilmediğimiz o kadar çok şey var ki. Benim değinmek istediğim yönü bunlardan biraz uzak. Bilim adamı Necmettin Erbakan….

 

Necmettin Erbakan 1943 yılında İstanbul Erkek Lisesi’ni birincilikle bitirmiş, lise birincileri o tarihte sınavsız üniversite geçiş hakkı elde ederken, o bunu reddetmiş ve sınava girmiş, üniversite sınavındaki üstün başarısından ötürü İstanbul Teknik Üniversitesi’ne 2. sınıftan başlamış, daha sonra İTÜ Makine fakültesinden üstün başarıyla mezun olmuş ve aynı okulda asistanlığa başlamıştır.

 

1951 yılında yeterlilik tezindeki başarısından ötürü, üniversite tarafından ilmi araştırmalar yapmak üzere Almanya’ya gönderilmiş ve Alman ordusu için araştırmalar yapan Prof. Schmidt ile çok başarılı çalışmalar yapmıştır.

 

Almanya’da bulunduğu süre içerisinde 3 kez tez hazırlamış ve Alman üniversitelerinde geçerli olan Doktor Mühendis unvanını almış, Alman Ekonomi Bakanlığı için motorların daha az yakıt yakmaları ve dizel motorlarda püskürtülen yakıtın nasıl tutuştuğunu matematiksel olarak izah eden bir tez hazırlamış ve Alman ilim çevrelerinde büyük yankılar uyandırmıştır.

 

Dünyada motorun ilk üretildiği Deutz motor fabrikasına tankların motorlarıyla ilgili araştırmalar yapmak üzere davet edilmiştir.

 

II. Dünya savaşından sonra Alman üniversitelerinde doktora yapan ilk Türk ilim adamı olan Erbakan, 1953 yılında Doçentlik sınavını vermek üzere İstanbul’a geldi. İmtihan sonucunda 27 yaşında, Türkiye’nin en genç doçenti olma başarısını gösteren Erbakan, araştırmalar yapmak üzere tekrar Almanya’nın Deutz fabrikalarına gitmiştir. Alman orduları için yapılan araştırmalarda Baş Mühendis olarak çalışmıştır.

 

Askerlik görevinden sonra İstanbul’da üniversitedeki görevine dönen Erbakan, 100 yerli ilk motoru yapmış ve Türkiye’de ilk yerli motor seri halde imal edecek olan Gümüş Motor A.Ş’yi kurmuştur. Onun kurduğu fabrika halen Türkiye’nin tarlalarını sulayan, inşaat makinelerini, küçük traktörlerini, deniz botlarını, kayıklarını tahrik eden motor ihtiyacını karşılamakta ve ihraç etmektedir.

 

Devrim otomobili fikrini, 1960 yılında Ankara’daki Sanayi Kongresinde “yeni hedef otomobillerin Türkiye’de üretilmesidir” diyerek ortaya atmıştır.

 

Dönemin askeri yönetimi Gümüş motor fabrikasını gezmiş, büyük ilgi ve heyecan duymuşlar, bunun üzerine Erbakan 200’e yakın General ve üst rütbeli Subaya Milli Savunma Bakanlığında bir sanayi konferansı vermiştir.

 

1965 yılında Profesör olan Erbakan, 1969’da Odalar Birliği Başkanı olmuştur. Kısa bir süre sonra dönemin hükümeti kanuni hükümleri hiçe sayarak polis zoruyla görevinden uzaklaştırmıştır Necmettin Erbakan’ı.

 

İşte bize yıllardır bundan sonrası tanıtıldı Erbakan’ın. Sanayiye ilgi gösterilmemesi sonucu siyasete atılmaya karar veren ve siyasette de değeri kadar ilgi gösterilmeyen Erbakan’ı bildik yıllarca. Bilimsel kimliğinin önüne konan engeller siyasette de bir türlü peşini bırakmadı ömrü boyunca.

 

Kim bilir belki birileri bu kadar zeki bir adamın bir ülke yönetmesinden, hele de bu ülkenin Türkiye olmasından ötürü zarar göreceklerdi. Çıkarlarına ters düşecekti. Bunun için engellenmeliydi ve öyle de oldu.

 

Bu ülke böylesine zeki bir bilim adamını kendi alanında engellediği gibi siyasi arenada da engelleyerek harcayıverdi.

 

Ve bu gün, ardından hep birlikte söylenecek “Allah rahmet eylesin” den başka bir şey kalmadı elimizde.

 

Yine değerini bilemediğimiz, anlayamadığımız bir değerli insanı kaybettik. Ve yine onunla ilgili tüm iyi sözler Rahmete erdikten sonra dökülüverdi dimağımızdan.

 

Kendisine Yüce Allah’tan rahmet diliyorum….

 

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (9)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.