Başkent Lizbon’dan Fatima‘ya doğru yola koyulduk. Yol üzerinde Fatima kasabasına uğrayacağız. Portekiz‘in 3 F‘sinden (Fado & Futbol & Fatima) biri olan Fatima, Hristiyanların Katolik inancına sahip insanlar için dini açıdan oldukça önemli yerler arasındadır. Fatima, 3 çoban çocuğun 1916 ve 1917 yılları arasında 6 farklı mucizevî olay ile eşliğinde Meryem Ana‘yı görmeleri rivayeti üzerine inşa edilen Fatima kilisesinin 1930‘da Vatikan tarafından da onaylanmasıyla birlikte önemli bir dini merkez haline gelmiş.
Fatima Kasabası
Rehberimiz Ali Osman Bey Fatima olayının nasıl ortaya çıktığını anlattı. “Şövalye Hermingues, Müslüman Prensin kızı Fatima ile evlenmeden önce Fatima Hristiyan olmayı kabul eder. Vaftiz ismi olarak Ourem ismini alır. Şövalye yaşadıkları kasabanın ismini Ourem olarak değiştirir. Ancak mutlulukları çok uzun sürmez. Ourem yani Fatima aniden ölür ve şövalye çılgına döner. Hermingues kendisini Ourem’de bir manastıra kapatır. Bir süre sonra yeni bir manastır kurarak manastırın etrafındaki yerleşime Fatima adını verir. Buraya kadar anlatılanlar, kasabanın ve olayın geçmişi ile ilgili. Olayın günümüzü ilgilendiren kısmı yeni başlıyor. 1917 yılında, üç küçük çoban kızın, Lucia dos Santos ve kuzenleri Francisco ve Jacinta Marto'nun, Fatima kasabasında Hz. Meryem'i gördükleri ve ondan mesajlar aldıklarını iddia ederler ve bu iddiaları muhafazakar halk arasında günden güne yayılarak ülke geneline yayılır. İnançla ilgili söylenti ve rivayetlerin “okumayan ama inanma ihtiyacı kuvvetli olan kişiler arasında” ne kadar hızlı yayıldığını bilirsiniz. Anlayacağınız konu hiç de yabancısı olmadığımız bir durum. Sosyal medyada yapacağınız konu ile ilgili rivayetlerle karşılaşabilirsiniz. Hangisinin doğru olduğunu belirtme imkanı yok çünkü ortada dolaşan sadece bir iddia.
Üç kız Hz. Meryem'in altı kez göründüğünü ve onlara üç sırrı açıkladığını söylediler. İlk sır, cehennem ve günahların sonuçları hakkındaydı. İkinci sır, II. Dünya Savaşı'na yol açacak olan Rusya'nın dünyanın diğer ülkeleri tarafından yapılacak bir dizi ceza ile dönüşümü hakkındaydı. Üçüncü sır ise 2000 yılında açıklandı. O da Türk vatandaşı Mehmet Ali Ağca’nın Papa’ya suikast yapması olayıdır.
Bu olay, Katolik dünyasında büyük bir ilgi uyandırdı ve bu kasaba hala yıllık olarak milyonlarca Hıristiyan hacı tarafından ziyaret edilen bir dini merkezdir.”
Fatima ziyareti Pazar gününe denk gelince oldukça kalabalık Katolik Hıristiyan hacı adayıyla karşılaştık. Büyük meydanın ortasında 500 metre uzunluğunda yere çizgi çekilerek oluşturulan kutsal çile yolunda bazı insanlar dizüstü olacak şekilde yürüyorlar. Dizüstü yürüyenlerin bir kısmı dizinde oluşan yaradan dolayı yürüyüşü yarıda bırakıyor. Çile yolunda yürüyüşü tamamlayanlarında diz kapakları kan çanağı olacak şekilde tahriş olduğunu görüyorum. Çile yolunda yürüyüşün amacı Hz. İsa’ın çarmıha gerilmek üzere zorla götürüldüğü çileli yolundaki acısını hissetmektir. Farklı kıyafet giymiş dini gruplar sırayla yürüyüş yaparak tören alanındaki yerini alıyor. Vatikan’dan gelen Katolik rahiplarin söylediği ilahiler ve yaptığı konuşmayla meydanda bulunan Katolik Hıristiyanları dini duygularının canlı olmasını sağlıyor. Bir müddet töreni izledikten sonra Fatima kasabasından ayrıldık.
Dikkatimi çeken bir durumu sizinle paylaşmak istiyorum. Türkiye’deki sosyal medya hesaplarından benim anlattığım törenleri “öve öve” bitiremeyen, yapılanın anlamlı olup olamadığını sorgulamayan, beğeni dolu ifadelerin yer aldığı anlatımları görebilirsiniz. Benzer rivayetlerle komşu ülkelerde yapılan “Kerbela şehitlerini anma” etkinliklerini anlatan yazılarda bakılınca anlatılanın “kişinin kendine zulüm, işkence” olduğunu, akla-mantığa sığmadığını anlatan, alaycı ifadelerin yer aldığını da görürsünüz. Biz, hakka ve hakikate dayanmayan bu türlü etkinliğe karşıyız. Burada vurgulamak istediğimiz yazılanları okurken kritik-analitik düşünmenin önemidir.
Kemik Kilisesi
Porto yolunun üzerinde önemli bir tarihi mekan olan Kemik kilisesini ziyaret edeceğiz. Daha önce Çek Cumhuriyetindeki Kutna Hora’daki Seldec Kemik kilisesinde Ortaçağ’a ait Kırk binden fazla insan kafatası ve kemiklerinin toplandığını okumuştum. Ama gözümle görememiştim. Portekiz’de Kemik kilisesini ziyaret edeceğimizi öğrenince merakım oldukça arttı.
Rehberimiz Ali Osman Bey Kemik Kilisesi hakkında şunları söyledi. “Kemik Kilisesi, resmi olarak Igreja de São Francisco olarak bilinen bir kilisedir. Kilise, 16. yüzyılın sonlarında inşa edilmiş olup, rahipler “ölümün kaçınılmazlığını hatırlatmak” adına kiliseyi bu şekilde değerlendirmeye karar vermişler.
Kemik kilisesinde yaklaşık 5.000 iskelet bulunuyor. Bu kemikler, öncelikle kaburgalar, kafatasları ve bacak kemiklerinden oluşuyor ve kilisenin tavanlarını ve duvarlarını kaplayacak şekilde düzenlenmiş. Ayrıca, kemiklerden yapılmış bir sıra çelenk, tavan süslemesi ve bir "ölüm saatliği" adı verilen bir köşe var. Bu kilise, ilginç ve korkutucu iç dekorasyonu nedeniyle turistlerin ziyaret ettiği meşhur bir turistik mekandır. Bununla birlikte, bazı insanlar tarafından rahatsız edici veya saygısızlık olarak kabul edilebileceğinden, ziyaret etmeden önce dikkate alınması gereken bir husustur. Eğer içinizde kafatası ve el, kol kemikleri görünce korkanlar varsa kiliseyi ziyaret etmesinler.”
Kiliseyi ziyaret edip çıkınca aklıma yine konuyla ilgili yazılanlar geldi. Türkiye’de bir caminin içinde değil yanında böyle bir yer inşa edilse kopacak kıyameti hayal ettim. İnancımız gereği bizler ölümü her an göz önünde bulunduran insanlarız. Bütün insanların ölümü her an göz önünde bulundurmalarının da harika bir düşünce olduğuna katıldığım için kilisenin bu şekilde değerlendirmesini beğendiğimi açıkça ifade etmeliyim.
Porto Şehri
Porto, kelime olarak Türkçe’de “liman” anlamına geliyor. Portekiz’in başkenti Lizbon’dan sonra ikinci büyük şehridir. Son yıllarda tarihi ve kültürel mekanları ve futbol takımıyla oldukça tanınmıştır. Her yeri tarih kokan ve ılıman bir iklime sahip olan Porto’nun birbirinden güzel, gezmeye ve görülmeye değer mekanları var. Porto, Douro Nehri'nin kıyısında yer alan tarihi bir şehir. Şehir tarihi yapıları ve renkli sokaklarıyla ünlü.
Douro Nehri’nin her iki yanına kurulmuş olan tarihi şehir, Lizbon’dan daha fazla ilgi çekiyor. Şehir merkezinde ziyaret edilen mekanlar çoğunlukla tarihi ve dini yapılardan oluşsa da, bu şehirde görülecek daha birçok farklı yer bulunuyor. Otobüs gezi grubunu İkindi vakti tarihi Porto Ticaret Borsası binasının yanındaki parka indirdi. Yaklaşık iki saatlik serbest zamanda Douro nehrinin kıyısında yürüyüş yaptım. Hava serin ve cafeler ile alışveriş mağazalarının önü dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen turistlerle doluydu. Doura nehri boyunca cadde ve sokakları akşam ışıklarının yansıması nehir üzerinde yakamoz oluşturuyordu. Etkileyici mimari yapıları, kiliseleri, köprüleri, Arnavut kaldırımlı dar ve rengarenk sokakları, müzeleriyle, Haliç’i andıran boğazıyla Porto’da ziyaret edilecek çok mekan var. 2 günde Porto’nun her tarafını çok rahat bir şekilde ziyaret edebilirsiniz. Serbest zamanda yürüyüşümüzü tamamlayarak otelimize geldik.
Ertesi sabah tekrar otobüsle Ticaret Borsası binasının yanına geldik. Rehberimiz Ali Osman Bey eşliğinde Porto’nun önemli mekânlarını ziyarete başladık.
Porto Gezilecek Yerler Haritası
Porto Katedrali
12. yüzyılda inşa edilen Porto Katedrali, şehirdeki en eski kiliselerden biridir. Katedral, Romaesk ve Gotik mimarinin bir karışımı ve Douro Nehri'nin muhteşem manzarasına sahip.
12. yüzyıldan kalma katedralin yapısı şatoya benziyor çünkü eskiden şehri korumak için kullanılmış. Rehberimiz Ali Osman Bey şunları söyledi. “Porto katedralinin ünlü olmasının sebebi Denizci Prens Henry’nin vaftiz edildiği ve Kral I. John’un İngiliz Prensesi Philippa ile evlendiği mekan olmasıdır. Yapının estetik değerinin olmasını da kabul etmeliyiz elbette. Günümüzde şehrin simgelerinden olan katedral aynı zamanda şehrin en büyük kilisesi, sadece bu sebeple gezginler tarafından mutlaka görülmesi gereken bir dini katedraldir.
Tarihinde birçok kez restore edilmiş olmasına rağmen, günümüzdeki katedralin büyük bir bölümü 12.Yüzyılda inşa edilmiştir. Romanesk, barok ve gotik mimari stillere sahip olan katedralin dış cephesi kadar iç mekanı da ilgi görüyor. Süslü ve gösterişli bir iç mekana sahip katedralde, asırlık heykeller koleksiyonu, vitray pencereler ve bir zamanlar piskoposun çalışma odası olarak kullanılan gümüş bir sunak parçası görülmeye değer.
Yapının en gösterişli bölümü manastır kısmıdır. 14. yüzyılda katedrale eklenen bu kısımda, İncil’den bazı sahnelerin tasvir edildiği çinileri görebilirsiniz. Son olarak kilisenin altında görülebilecek yeraltı mezarları da bulunuyor.”
Ticaret Borsası Sarayı
Porto Ticaret Borsası Sarayı 1842-1910 yılları arasında inşa edilmiş Porto’nun en önemli tarihi yapılarından biridir. Hemen yan tarafında yer alan Saint Francis Kilisesi’nin kalıntıları üzerine inşa edilmiş olan bina, hem dış cephesi hem de iç mekanıyla Porto’da görülmesi gereken yerler arasındadır
Günümüzde 300 metre büyüklüğündeki oda, Elhamra Sarayı’ndan esinlenerek Mağribi tarzında dekore edilmiş ve resmi görüşmelerin yapıldığı yer olarak kullanılıyor. Özellikle cam kubbe ile üstü örtülü ana avlusu ve Arap Salonu kesinlikle ziyareti hak ediyor. Günümüzde ise yapının bu bölümü, halka açık çeşitli kültürel etkinliklere sahne oluyor.
Saray 45 dakikalık rehberli turlar ile geziliyor ve bireysel gezilere izin verilmiyor. Saraya giriş ücreti ise 12€. Borsa Sarayı, 09.00-18.00 saatleri arasında ziyarete açıktır.
Santa Clara Kilisesi
Porto gezilecek yerler listesinde büyüleyici güzellikte bir dini yapıya daha sıra geldi. 1416 – 1547 yılları arasında Orta Çağ’dan kalma surların hemen yanında inşa edilen Santa Clara Kilisesi en baştan beri bir manastır olarak düşünülmüş. Şehirdeki benzerleri gibi Igreja de Santa Clara da bir Orta Çağ Kilisesi’nin kalıntıları üzerine yapılmış.
UNESCO tarafından Kültürel Miras listesine alınan kilise fazlasıyla zengin ve ihtişamlı iç dekorasyonuyla dikkat çekiyor. Ki bu tarz süslü, parlak ve görkemli dekorasyon Portekiz İmparatorluğu refah dönemlerinin zirvesindeyken gelişen Barroco Joanino Stili olarak isimlendiriliyor.
Dom Luis Köprüsü
Porto’nun simgelerinden biri kabul edilen Dom Luis Köprüsü 1886 yılında Porto bölgesi ile Gaia bölgesi arasında ulaşımı sağlamak amacıyla yapıldı. Bu devasa köprüye aynı zamanda Eyfel Köprüsü de deniyor. Çünkü bu köprü Gustave Eiffel’in öğrencisi tarafından yapılmıştır. Bir diğer özelliği ise dünya üzerinde göreceğiniz en uzun demir kemeri olması. 2 kattan oluşan köprünün üst kısmından metro, alt katından ise araçlar geçiyor. Yayalar her iki katı da kullanarak karşıya geçebiliyor. Sizlere önerim bir kez olsun yürüyerek bu köprüden geçmeniz, gerçekten inanılmaz etkileyici bir manzaraya sahip. Hayatımda ilk kez böylesine yüksek bir köprüden yürüyerek geçtim, Öğrendiğime göre 385 metre uzunluğunda ve 44 metre yüksekliğinde köprüden geçmenin en doğru zamanı tabi ki gün doğarken ya da batarken olmalıdır. Sakın kaçırmayın diyorum. Köprünün en üstünde bulunan askerlerin kaldığı binanın yanından Gaia ve Riberia bölgesini doyasıya seyrettim. Birkaç açıdan fotoğraf çektim.
Burada dikkatimi çeken bir husus oldu: Bu köprü de birçok köprü gibi şehrin stratejik yapıları arasında yer alıyor ve bu nedenle korunması için hemen yanında askerler konuşlandırılmış. Tarih boyunca bu tür stratejik yapıların yanında askerlerin kaldığı yerlerin yapılmış olması ilgi çekici. Çünkü koruma devamlılık gerektirir. Anadolu da yapılan tarihi köprülerde de bunun örneklerine rastladım.
Nehir boyunca evlerin mimari özellikleri, yapılaşmanın düzeni, çevrenin bakımı, Türkiye’de İstanbul, İzmir, Antalya gibi denize kıyısı olan şehirlerde benzer tarihi yalı ve yapılarda aynı dikkatin gösterildiğini görüyoruz. Ama son dönemlerde Bodrum, Marmaris, Kuşadası gibi turizmin önem kazandığı ilçelerde yapılan binalarda bu konuya dikkat edilmediğini biliyorum.
Not: Günün birinde Porto’yu ziyaret ederseniz Dom Luis köprüsünden nehrin ve Porto’nun güzel bir manzarasını doyasıya seyrediniz. Köprüyü akşam saatlerinde ışıklar açıldıktan sonra görmeyi planlıyorsanız, Serra do Pilar Manastırı’na gidiniz. Burası, köprüyü en iyi fotoğraflayabileceğiniz yer. Hem gündüz hem de akşam saatlerinde manastırın terasından şehri ve bu tarihi köprüyü seyredebilirsiniz.
Sao Bento Tren İstasyonu
Porto’ya gitmeden önce Sao Bento istasyonunun ününü çok duymuştum. O yüzden gezi grubuyla Porto’yu gezerken sıra Sao Bento Tren İstasyonuna geldi. Önce tren istasyonunun çekici ne özelliği olabilir diye düşünmüştüm ama istasyonun içine girince gözlerime inanamadım. Simetrik ve geometrik bir yapıya sahip istasyon binasının mimarisi harikulade diyebilirim. Rehberimizin anlatışına göre Sivil mimarinin en güzel örneklerinden sayılan Sao Bento Tren İstasyonu, 1916 yılında inşa edilmiş.
Tren istasyonunun duvarlarındaki seramik tablolar, taşlarda çeşitli dini figürler ve sembollerin her biri Porto tarihinden farklı bir detayı temsil ediyor Tren istasyonu gerçekten etkileyici diyebilirim. Bina içindeki seramikten yapılmış tabloların inanılmaz bir büyüleyici özelliği var. Tarihe meraklı değilseniz bile sırf bu istasyonun atmosferi için içeri girerek duvarlardaki seramik tabloları hayranlıkla inceleyiniz. Sao Bento sizi mutlaka etkileyecektir.
İstasyon, dış mimarisi ile her ziyaretçinin ilgisini çekiyor. Ancak bu manzara ile yetinmemek gerekiyor. Çünkü yapının ana salonunda eşine az rastlanabilecek bir sanatsal çalışma bulunuyor. Sao Bento Tren İstasyonu’nun ana salonundaki gösterişli eser, 20 bin çiniden oluşuyor ve Portekiz’in tarihini tüm çarpıcılığıyla yansıtıyor.
Portekizli sanatçı Jorge Colaco tarafından 1905-1916 yılları arasında duvarlara monte edilmiş, çok sayıda olayı tasvir eden bu çini panelleri arasında, en etkileyici sahnelerden bazıları Kral Joao I ve 1387’de şehrin katedralinin yakınında duran Kraliçe Philippa ve Arcos de Valdevez Savaşı’nın tasviridir. Kısaca seramikten yapılan tabloların tamamı Portekiz’in tarihini ve kültürünü anlatmaktadır.
Portekiz’i görmek uzun yıllardır benim hayalimdi. Bu sene, önce İspanya’nın Endülüs bölgesinin birbirinden önemli kadim şehirlerinden olan Malaga, Granada, Cordoba ve Sevilla’yı gezdim. Nihayet Lizbon ve Porto şehirlerini ziyaret ederek hayalimi gerçekleştirdim. Okuduğum, izlediğim ve hayal ettiğimden çok daha fazlasını sunan Porto’da iki gün boyunca inanılmaz keyif aldım. Türkiye’yi ziyaret eden gezginlerin de İstanbul, Mardin, Bursa başta olmak üzere Anadolu’da bulunan kadim şehirleri gezerken benimle aynı duyguları hissettiklerine inanıyorum.
Porto’da Yeme İçme
Gelelim Porto gezi notlarında ayrı bir yeri olan yemek kültürüne. Bu gün size anlatacağım yemeğin adı Bacalhau. Lizbon’da olduğu gibi Porto şehrinde de balık severler için ülkenin en çok tüketilen balığı olan Morino’dan yapılan Bacalhau yemeğini zevkle yiyebilirsiniz.
Bacalhau, kurutulmuş ve tuzlanmış morina balığı, Portekiz’in ulusal hazinesi. Bu yemek o kadar popüler ki, bacalhau hazırlamanın 365’ten fazla yolu var. Bu yüzden her restoranda farklı çeşidini bulabiliyorsunuz.
Bu küçük lokmalar oldukça lezzetli. İçinde, bol miktarda maydanoz, soğan ve yumurtanın yanı sıra morina ve patates püresi bulunur. Daha çok bir başlangıç olarak tercih edilen bu lokmaları öğle yemeğini geçiştirmek için de tercih edebilirsiniz. Yemek sonrası Portekiz kahvesi Galao’yu deneyebilirsiniz.
Galao,Espresso ve köpüklü sütten yapılan bir kahve çeşidi. zira çok leziz. Kahve fiyatları 1-2 eurodur.
Son olarak Müzeleri ücretsiz günlerde ziyaret edebilirsiniz. Porto’da birçok müze pazar günleri veya ayın belirli tarihlerinde ücretsiz. Porto turizm ofislerinden ücretsiz bir harita temin ederek bu günleri öğrenebilirsiniz.
Porto gezisi için 2 gün yeterli oluyor. Ancak daha uzun bir sürede bu şehirde konaklayacak olursanız, keşfedilecek daha birçok sosyal aktivite bulabilirsiniz.