Kimse sendikalar dışındaki kimi grubun şunu bunu yaptığına dair görüntülere sığınmasın.
Devleti idare eden hükümetin emrindeki kuvvetler, daha "sabah, Bismillah" DİSK Genel Merkezi'ne dahi gazla "hücuma geçti"!
Muhtemelen büyük bir harekat planı çizilmiş; hani İstanbul'un Fethi ile İstanbul'un Düşman İşgalinden Kurtuluşu' nun ardından, Ankara ve İstanbul'daki zevat da tarihe geçsin diye:
"Kuvvetlerimizin bir kısmı ol Taksim Meydanı'nı düşman sızmasına karşı korurken, bizzat düşman kalasına da cenk edilip hepsi içeri tıkıla, gazlana, coplana."
Devleti idare eden hükümetin emrindeki kuvvetler, daha "sabah, Bismillah" DİSK Genel Merkezi'ne dahi gazla "hücuma geçti"!
Muhtemelen büyük bir harekat planı çizilmiş; hani İstanbul'un Fethi ile İstanbul'un Düşman İşgalinden Kurtuluşu' nun ardından, Ankara ve İstanbul'daki zevat da tarihe geçsin diye:
"Kuvvetlerimizin bir kısmı ol Taksim Meydanı'nı düşman sızmasına karşı korurken, bizzat düşman kalasına da cenk edilip hepsi içeri tıkıla, gazlana, coplana."
O yüzden, en tepeden en tırnağa, en baştan en ayağa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile ellişeyinci hükumatı kutlarım:
"Meydan muharebesi"nde galebe çalmakla kalmadılar, "sınıf savaşı"nı da kazandılar.
Ankara'dan İstanbul Vilayeti'ne kadar bu işe baş ve tehdit koymuş herkesi kutlarım:
AKP artık resmen "devlet" olmuştur!
Çok istediği devlet katına, tam kabul edilmediği o yüce mertebeye, "devlet töresi" nin gereklerini hem de gereksiz biçimde yerine getirerek layık olmuştur.
Bu iktidar da diğerleri gibi devlet şiddetidir, şiddet devletidir!
"Meydan muharebesi"nde galebe çalmakla kalmadılar, "sınıf savaşı"nı da kazandılar.
Ankara'dan İstanbul Vilayeti'ne kadar bu işe baş ve tehdit koymuş herkesi kutlarım:
AKP artık resmen "devlet" olmuştur!
Çok istediği devlet katına, tam kabul edilmediği o yüce mertebeye, "devlet töresi" nin gereklerini hem de gereksiz biçimde yerine getirerek layık olmuştur.
Bu iktidar da diğerleri gibi devlet şiddetidir, şiddet devletidir!
Lakin, artık durum ayan beyan o ki...
Memlekette demokrasi, demokratikleşme ufku, hakiki adalet; sadece darbecilere, Ergenekonculara karşı değil, bizatihi bu iktidara karşı da korunası, sakınılası, savunulası değerlerdir.
Darbeci kafasıyla değil, demokrasi yüreğiyle ve aklıyla.
İktidar yanaşmasıyla değil, her türlü güçten bağımsız bir ruhla.
Memlekette demokrasi, demokratikleşme ufku, hakiki adalet; sadece darbecilere, Ergenekonculara karşı değil, bizatihi bu iktidara karşı da korunası, sakınılası, savunulası değerlerdir.
Darbeci kafasıyla değil, demokrasi yüreğiyle ve aklıyla.
İktidar yanaşmasıyla değil, her türlü güçten bağımsız bir ruhla.
"Güler" yüzlü Vali, "orantılı güç"ten bahsetmişti.
Aha orada görüntü (Habertürk'ten Mustafa Değirmenci'nin kamerası).
En üst amiri başbakanının "Ayaklar baş olursa kıyamet kopar" sözünü namus belası saymış polis kardaş, kaldırımda, yerde tek başına, evet tek başına, zaten kıvranarak, korkuyla yatan genç kızın "baş" ına, koşar "ayak" güm diye tekme çakıverdi. Arkadan bir ayak daha ve bir de cop iniverdi.
Devletin başlarının, halkın ayaklarına karşı hissiyatını beyan etmesinin ardından...
Devletin ayakları da, ayak sayılan halkın başına tekme halinde iniverdi.
Dünün, günün, bugünün, her günün mana ve ehemmiyetinin özeti o görüntüdür:
Taksim Meydanı'nı kapalı tutmak gibi şanlı bir amaç için; zaten gaz yiyip yerde yatan kızının başını resmi ayaklarıyla ve coplarıyla da döven devlet (Hoş, turist bile copladılar).
Buna hafifletici sebep bulmayın, olur mu! Buna bahane, gerekçe, "ama" bulmayın, olur mu!
Buna "iktidarsevici medya" refleksiyle makul kılıf bulmayın, olur mu!
Aslında kendisi de ücretli, muhtemelen yoksul, aşırı çalıştırılan, posası çıkarılan o polisi; yerde yatan kızcağızı bile düşman belleyip tekmeletecek, coplatacak hale getiren, barındıran, kollayan devlet ile hükümete o kız da güvenmez; ben de güvenmem!
Aha orada görüntü (Habertürk'ten Mustafa Değirmenci'nin kamerası).
En üst amiri başbakanının "Ayaklar baş olursa kıyamet kopar" sözünü namus belası saymış polis kardaş, kaldırımda, yerde tek başına, evet tek başına, zaten kıvranarak, korkuyla yatan genç kızın "baş" ına, koşar "ayak" güm diye tekme çakıverdi. Arkadan bir ayak daha ve bir de cop iniverdi.
Devletin başlarının, halkın ayaklarına karşı hissiyatını beyan etmesinin ardından...
Devletin ayakları da, ayak sayılan halkın başına tekme halinde iniverdi.
Dünün, günün, bugünün, her günün mana ve ehemmiyetinin özeti o görüntüdür:
Taksim Meydanı'nı kapalı tutmak gibi şanlı bir amaç için; zaten gaz yiyip yerde yatan kızının başını resmi ayaklarıyla ve coplarıyla da döven devlet (Hoş, turist bile copladılar).
Buna hafifletici sebep bulmayın, olur mu! Buna bahane, gerekçe, "ama" bulmayın, olur mu!
Buna "iktidarsevici medya" refleksiyle makul kılıf bulmayın, olur mu!
Aslında kendisi de ücretli, muhtemelen yoksul, aşırı çalıştırılan, posası çıkarılan o polisi; yerde yatan kızcağızı bile düşman belleyip tekmeletecek, coplatacak hale getiren, barındıran, kollayan devlet ile hükümete o kız da güvenmez; ben de güvenmem!
Verimli tarım arazilerini peşkeş çekebilen, denizlerini işgalcilere sunabilen, kaldırımları ahbap çavuş şirketlerin otobüs ve minibüslerine gasp ettirebilen, Taksim'de 37 ölünün hesabını hala veremeyen, Şişli'de onca ihbara rağmen enseden kurşunlanan vatandaşını koruyamayan, tersaneden dershaneye binlerce işyerindeki hukuksuzluğa, kölelik düzenine gık çıkaramayan DEVLET, zaten kocamandı da...
Dün Şişli'yi de, Osmanbey'i de, Taksim'i de kaptırmadı...
Müjdeler olsun, DEVlet tam DEV, tam BAŞ oldu.
Hepimiz kendimizi daha aşağıda, daha küçük, daha ayak, ayakta parmak, parmakta tırnak, tırnakta kir hissettik!
Bravo Başbakan'a, bravo hükümete, bravo Vali'ye, bravo Kanije müdafaasını, Malazgirt Meydan Savaşı'nı, İstanbul'un düşmandan kurtuluşunu, bayılana gaz dağıtımını bizzat sevk ve idare eden Emniyet Müdürü'ne, bravo yere düşmüş kafaya kanun namına sıkı tekme atan "emekçi" polise. Çok büyüdüler!
Dün Şişli'yi de, Osmanbey'i de, Taksim'i de kaptırmadı...
Müjdeler olsun, DEVlet tam DEV, tam BAŞ oldu.
Hepimiz kendimizi daha aşağıda, daha küçük, daha ayak, ayakta parmak, parmakta tırnak, tırnakta kir hissettik!
Bravo Başbakan'a, bravo hükümete, bravo Vali'ye, bravo Kanije müdafaasını, Malazgirt Meydan Savaşı'nı, İstanbul'un düşmandan kurtuluşunu, bayılana gaz dağıtımını bizzat sevk ve idare eden Emniyet Müdürü'ne, bravo yere düşmüş kafaya kanun namına sıkı tekme atan "emekçi" polise. Çok büyüdüler!