Genellikle unutulan bir gerçeği hatırlatayım: Terörist, doğası gereği, açık olmayan bir alanda çalışır, karanlık bir alanda dolaşan bir gölge gibi düşünebilirsiniz teröristi; kimin elinin kimin cebinde olduğu hemen fark edilmeyen bir alandır orası...
Terör eylemini terörist de yapar, terörist kılığına bürünmüş herhangi biri de...
İstihbarat dilinde ‘sahte bayrak’ (false flag) denilen türden örtülü operasyonları bir istihbarat örgütü kendisinden başka bir örgütü düşündürecek tarzda gerçekleştirir. Katilin kurbanı üzerinde bir başkasının kartını bırakması gibi bir şeydir bu...
Son 48 saat içerisinde birbiri ardına sahneye konulan terör eylemlerine yetkililerin ‘PKK terörü’ yaftası yapıştırmakta tereddüt etmesinin sebebi herhalde bu. Unutmayalım PKK temsilcileriyle görüşme yürütenler devlet adına eylemleri yorumlayan kişiler aynı zamanda; görüştükleri militanların devletin en sert tepkiyi esirgemeyeceğini bile bile terörü azdırmasına bir anlam veremiyor olmalılar...
Doğrusunu söylemem gerekirse ben de veremiyorum.
PKK adına eylem planlayıp gerçekleşmesi talimatını verenler Türkiye’de son durağa gelindiğinin de farkındalar. Önlerinde ‘yok olmadan önceki son çıkış’ levhası duruyor; yapacakları en akıllı iş, o levhanın gösterdiği istikamete doğru dümeni kırmaktır. Tıpkı İngiltere’deki IRA ile İspanya’daki ETA örgütlerinin yaptığı gibi...
Oslo’da yürütülen PKK-MİT görüşmeleri terör örgütünün bu yolu tercih etme eğiliminde olduğunu gösteriyor.
‘Son çıkış’ levhası geçildikten sonrasının ne büyük bir macera olduğu biliniyor. Uyarı levhasını fark edemeyen veya levhaya aldırmayan örgütler bu hatalarını acı biçimde ödediler çünkü. Dünyanın her tarafındaki devletler, en demokratikleri bile, teröre karşı savaş yürütüyorlar; terör örgütlerinin çeşitli mülâhazalarla anlayış gördüğü dönem bitti.
Hâlâ anlayış gösterenler var elbette. Ancak ya kendi vatandaşlarına ya da bulundukları coğrafyanın diğer ülkelerine karşı örtülü mücadele yürüttükleri için, hâlâ anlayış gösteren ülkelerin kendileri ‘terör devleti’ diye anılmayı hak edenler...
‘Terör devleti’ olarak anılanların yöneticileri başka ülkelerin başına dert açmak istediklerinde kendi ellerini kirlettikleri gibi hazır buldukları örgütleri de kullanabiliyorlar. Kullanılmaya dirense örgüt, bu defa ‘false flag’ operasyonlarıyla örgütün adını kanlı eylemlerine karıştırıyorlar.
Mısır’da 1954 yazında bir dizi bombalama olayı görüldü ve bunlar ‘Müslüman Kardeşler’ gibi ‘yerli’ örgütlere mal edildi. Ardından eylemleri aslında İngiltere’nin Süveyş Kanalı’ndaki askerlerinin varlığını devam ettirmesini sağlamak amacıyla bir komşu ülkenin planladığı anlaşıldı.
Olay sonrasında istifasını sunan savunma bakanı Pinhas Lavon’un adıyla anılan bu ‘false flag’ operasyonu, eylemcilere ‘liyakat beratı’ verildiği 2005 yılına kadar İsrail tarafından inkâr edildi.
Yanlış anlaşılmasın, bu tür operasyonları yalnız İsrail yapmaz; hemen her ülkenin istihbarat örgütü bu tür operasyonlarda mâhirdir; yeter ki fırsat ele geçirsin ve kullanabileceği kişiler ile örgütler bulsun...
Sonuç itibariyle aralarında bir fark yok, ama ben yine de sorayım: PKK meydan mı okuyor, oyuna mı geliyor?