PKK provokasyonlar örgütü

xxxx123

Dağlıca'da askeri üs bölgesine saldırı ve 8 şehit.

Saldırı ve 8 şehit.

Karayılan diyordu ki: "Askerler bizimkilerin dolaştığı bölgelerde geziyor, çatışma çıkıyor." Yani "Gezmeseler çatışma olmaz!"

Komik. Meşru gücün, illegal silahlı örgütün dolaştığı alanlara girmesini yadırgamak ancak terör örgütü mantığında anlamlıdır.

Ama bu o bile değil. Bu resmen, üç koldan ve uzun menzilli silahlarla orada durmakta olan bir birliğe saldırı. Yani taammüden işlenmiş bir cinayet.

Karayılan, Avni Özgürel'e bir şey daha söylemiş, dün aktardım, Özgürel'in notları şöyle:

"PKK içinde kimi unsurların barışı provoke etmiş olabileceği ihtimalini ilk kez söyledi. Bu çok önemli! 35 yıldır ilk kez PKK'nın bir numarası, barışa çok yaklaşılmışken, PKK'nın barışı sabote ettiğini söylüyor."

Dağlıca acaba bu mu?

Yani yeni bir sabotaj mı?

Örgütün neresine hakimsin?

Her yandan "Barış" söylemlerinin yükseldiği, en önemlisi, Leyla Zana gibi bir ismin, "Yeter ki kan dursun" çıkışı ile, çatışmacı Kürt siyasetiyle arasına mesafe koyduğu, Kandil'in bir numarası Karayılan'ın, Avni Özgürel üzerinden uzlaşma kapıları aradığı bir zamanda, Dağlıca'da saldırı ve Türkiye'nin yüreğini kanatan şehitler...

Dağdaki cinayet şebekeleri ile nasıl bir barış diye sormaz mısınız?

Söylenecek çok şey var da, asıl Karayılan'a sormak lazım:

-Sen bu örgütün neresine hakimsin? Hangi cinayet senin eserin, hangisi başkalarının?

Karayılan'ın başı dönmüş durumda, onun dümen suyunda siyaset yapan BDP'nin başı dönmüş durumda.

Bir süre sonra böyle olur terör örgütleri...

Adına her istihbarat örgütünün cinayet işlediği ve imza attığı bir yapıya dönüşür.

PKK'yı, bizzat Kandil'in, bizzat Öcalan'ın bitirmesi için sadece şu olay yeterlidir. O yapı kokuşmuştur.

Ama biliyoruz ki, bitirmeye bile güçleri yetmiyor.

Zaman içinde terör makinesi, onu yönetenlerin bile elini kolunu kaptırdıkları korkunç bir mekanizmaya dönüşüyor.

Frankeştayn'ın canavarı yani.

Rehabilitasyonu da devlet üretecek

Gariptir ki, PKK'yı en az tahribatla düz ovaya indirmek de Türkiye'yi yönetenlere düşüyor.

Baksanıza, Kürt siyasetinde rol sahibi herkes "PKK için bir rehabilitasyon projesi"nin gerekliliğinden söz ediyor.

Ne yapacağız bu dağdaki adamları? Liderleri ne yapacağız, militanları ne yapacağız?

Barışa susamışlar. Barış deyince iradeleri sarsılıyormuş.

Doğru, devlet kurtarmalı dağdakileri...

Ama "Bırakın da kurtaralım" demek var.

İş, "Baba bir hırsız tuttum, getir evladım, gelmiyor, bırak evladım, bırakmıyor" işine dönmüş durumda.

Dağdakinin selametle düz ovaya inmesini samimiyetle isteyen, dağdakinin hayatından siyasi rant edinmeyi bırakır öncelikle. Samimiyeti kuşanır.

İş gelip, Öcalan'ın ev hapsine dayanmış durumda. Öcalan'a ev hapsi sağlansa, neredeyse başka bir şeyi gözleri görmeyecek. Karayılan "O ordayken biz nasıl adım atabiliriz ki" demeye getiriyor.

Tam bir tıkanmışlık içinde Kandil. Ve oradan Dağlıca cinayeti çıkıyor.

Şimdi ne olacak, asker operasyon yapacak, şehit olanların iki misli militanı öldürecek...

İşte kan süreci bu.

Ne diyeceksiniz şimdi Türk analara, Kürt analara?

Kandil ne diyecek, BDP'nin eş başkanları ne diyecek?

Kelin yağı olsa başına sürermiş. Kandil iflas etmiş durumda, BDP çıkmazda, Öcalan iflasta...

Evet, bu terörü bitirmekten başka çıkar yolu yok bu işin.

Kürt aydın Muhsin Kızılkaya, Star'dan Fadime Özkan'la yaptığı mülakatta güzel özetlemiş PKK'nın geldiği tıkanma noktasını... Diyor ki:

"Şimdi devlet bizimle müzakere etsin diyorsun da neyin müzakeresi kaldı geride? Buradan baktığın zaman görüyorsunuz ki bütün argümanlarını devlet elinden almış."

Geriye çılgın bir terör kalıyor bu durumda. Sürdürülebilir mi?