Son günlerin en tartışmalı konularından biri ABD'nin yeni lideri olmaya hazırlanan Barack Obama'nın bu yıl Virginia'da yapılan Bilderberg toplantısına katılıp katılmadığı. Tartışmalara bakılırsa medyayı atlatıp 8 Haziran Pazar günü gizlice bu toplantıya katılmış. İddialar bu kadar da değil. Obama'nın seçilmesi halinde yakın çevresindeki isimlerin Bilderbergçiler'den oluşacağı iddia ediliyor ve şu soru soruluyor: "Obama'yı Bilderbergçiler mi seçtiriyor?"
Bilderberg toplantılarını dikkatle izleyenlerden değilim. Ama bu soru çok önemli! Amerikan seçimlerinin, yörüngesindeki ülkelerde ne tür sonuçlara yol açabileceğini, özellikle derin bir iç siyasi krize sürüklenen Türkiye'de etkilerinin neler olabileceğini az çok öngörebildiğim için soruyu önemsiyorum. Obama'nın adaylığının kesinleşmesinden hemen sonra İsrail lobisinin en güçlü kuruluşuna gidip George Bush'tan daha "şahin" sözler söylemesi, iktidarın asıl kaynağından destek istemesi ve bir anda entelektüel ve demokrat gömleğini çıkarabilmesi yeterince dikkat çekiciydi.
Ben olsam o soruyu şöyle sorardım: "Obama'yı küresel finans baronları mı seçiyor?" Cevabı da "evet" olurdu. Seçim kampanyasına destek verenlere bakınca da bu zaten ortada: Goldman Sachs, Lehman Brothers, National Amusements, JP Morgan, Citigroup, Citadel Investments, Credit Suisse, Morgan Stanley, Time Warner ve daha niceleri Küresel finans krizinin merkezinde yer alan sermaye baronları yeniden diriliş için Obama üzerinden büyük bir çıkış yapmaya hazırlanıyorlar. Ancak uğraşıları kendilerini kurtarmakla sınırlı değil.
Çok daha geniş hesapları var: Yeni bir Dünya Düzeni kurmak. Soğuk Savaşın sona ermesinden bu yana yeni bir Dünya Düzeni kurmak isteyenler, bunu kuramadıkları gibi, "tek kutuplu dünya" özleminin, "Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi"nin, ABD'nin küresel liderlik hesaplarının büyük bir hayalkırıklığı duvarına çarpmasına zemin hazırladılar. Bu dönemde bırakın küresel hegemonyayı, bu hegemonyanın finansörleri çöküşün eşiğine geldiler. "Tarihin sonu"nu kapitalizmin zaferi olarak noktalayanlar, kısa süre sonra "kapitalizmin sonu mu geldi" tartışması yapmaya başladılar.
Yaklaşık yirmi yıldır uzlaşma yerine çatışmacı bir geleceğin kapılarını açan güçler, şimdi "bırakalım rekabeti, bir araya gelip bu kaosu engelleyelim" demeye, uluslararası kurumları bu yönde şekillendirmeye, dünyayı selamete çıkaracak akil arayışlara yönelmeye başladılar. Yöntem değişiyor, öncelikler değişiyor, hedefler değişiyor. Sermayenin öncülüğünde, finans sistemini yeniden yapılandırarak fraklı bir "Dünya Düzeni" arayışı var önümüzde. İngiltere'nin son zamanlarda bu kadar öne çıkmasının nedeni de bu. Bu yüzden, tarihin en keskin virajlarından birine giriyoruz. İşte Obama böyle bir dönemin adayı. Bence de döneme en uygun aday! Bu yüzden de başarı şansı yüksek.
Güvenlikçilerle finansçıların iktidar mücadelesi sanıldığı gibi sadece Amerika'da yaşanmıyor. Merkez ülkelerin hepsinde benzer arayışlar, eğilimler söz konusu. Buna bağlı olarak da bu güçlerin yörüngesinde olan ülkelerdeki siyasi krizlere biraz bu yönden bakmak lazım.
Bugünlerde Ankara'da çok derinden hissedilen krizi, hem ABD seçimlerini hem de Türkiye'deki siyasi kırılmayı ait olduğumuz sosyal/siyasal cephenin sınırlamalarının ötesine geçerek algılamaya çalışmak zorundayız. Bunu yaparken, laik, İslamcı, sağcı, solcu gibi sosyal ve siyasal kimliklerimizi bir tarafa bırakmak zorundayız. Biz, kendi siyasal kimliklerimiz üzerinden bu çatışmayı görmekte ısrar edersek süreci algılamada ciddi sorunlar yaşayacağız demektir. İki eğilimin içerideki krizi yönlendirmesiyle bizim siyasi kimliklerimiz örtüşmüyor. Semboller üzerinden üretilen çatışmacı dil bizi kandırmasın. Her iki eğilimin içinde laikler olduğu gibi İslamcılar da var.
Sevindirici olan Türkiye'de şu an yaşanmakta olan krizi bu şekilde algılamaya dönük güçlü bir ilginin oluşu. "Ankara'da Pentagon darbesi" ve "Türkiye'nin 'Obama'sı kim" başlıklara yönelik tahminlerin ötesinde kamuoyu ilgisi, krizin algılanış biçimi konusunda ne kadar hassas olduğumuzu ortaya koyuyor. Kimse bize bu krizin sadece Türkiye'ye özgü gerekçelerle yaşandığını söylemesin! Pentagon ve güvenlikçilerle küresel sermayenin Ankara savaşını önyargı ve önkabullerimizden sıyrılarak izleyelim. İki güç Türkiye'de nasıl bir iç siyasi dizayn istiyor ve bunun bölgemizle ilişkisi ne? En önemlisi de, kimler/neden tasfiye edilmek isteniyor? Evet, Obama Bilderberg'çilerin yani küresel finansın adayı.
Peki Bilderberçiler'in Türkiye adayı kim?