Allahü teala son mesajı Kuranda insanlara nimetlerini sık sık hatırlatarak bizleri şükre ve tefekküre davet eder. Bu hatırlatma işi de en çok rahman süresinde geçer. 78 ayet olan bu surede Yaratan, 31 bir kez nimetlerini hatırlatarak ; O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz? diye sorar. Allah bu sürede nimetlerini açıklarken Kurandan, insanın yaratılışından, Güneş'den, Aydan, bitkilerden, ağaçlardan, dengeden, meyvelerden, bitkilerden, denizlerden, göklerden, hurilerden, yakutlardan, mercanlardan bahseder. Devenin yaratılışı, insanın yapısı gibi misallerde Rabbımızın bizleri tefekküre sevk etmek için kullandığı başka örneklerdir.
Sahip olduğumuz nimetlerin kıymetini çoğu zaman maalesef kaybetmeden bilemiyoruz. Lüks bir arabası olmadığı için üzülen vatandaş her saniye aldığı hava nimetini nasıl oluyor da unutuyor? Güzel bir dairesi olmadığı için mahzun olan bir insan niçin içtiği bir bardak suyun kıymetini unutuyor? Fakirlikten, yoksulluktan bıkan bir kişi nasıl oluyor da her gün kendisini ışıtan ve ısıtan Güneşin kendisi için de doğduğunu, yağan bereketli yağmurun her damlasının kendisinin için de rahmetler getirdiğini hatırlamaz? Son günlerde hastanede yaşadığım günler ve orada gördüğüm manzaralar hayata ve nimetlere karşı olan bakışlarımı çok değiştirdi. Rabbımızın ayetlerini gördüklerimle, yaşadıklarımla tekrar tekrar düşününce Allah'ın bizlere verdiği nimetlerin şükrünü yapmaya kalksak ömür yetmeyeceği gerçeğini yaşayarak anladım.
Güncel hayatta hiç dikkatimizi çekmeyen, her gün hovardaca ve hoyratça kullandığımız organlarımız, ellerimiz, ayaklarımız, gözümüz, kulağımız, midemiz, kalbimiz, damarlarımız, sinirlerimiz, kaslarımız meğer ne büyük değere sahiplermiş. Ayakları Felç olan bir hastanın bir adım atınca duyduğu sevinç, eli felç olan bir kardeşin elini kaldırıp başına koyabildiğinde parlayan gözleri, konuşamayan bir hastanın bir kelime söyleyince yaşaran gözleri Allahın bize verdiği nimetlerin aslında ne kadar büyük, ne kadar güzel, ne kadar emsalsiz olduğunu göstermesi açısından muhteşem manzaralar.
Geçen yıllarda elleri , kolları ve yüzü yanan bir akrabam bir anısını paylaşmıştı benimle: Yanan derilerim sürekli su topladı.Doktorlar, eskiyen derilerimi bir kaç kez kazıdı. Anlatılmaz acılar yaşadım. Vücudumun yanan yerlerinin iltihaplanmasından dolayı acayip kokuyordu Günler geçti vücudum iyileşmeye başlayınca kaşıntılar arttı. Eşim tüm isteklerimi eksiksiz yerine getiriyordu. Fakat elin eli ile yapılan işlemler bir garip geliyordu bana. Burnumun ucu kaşınıyordu mesela. Ben ellerimi ve parmaklarımı kullanamadığım için eşime rica ediyordum. O da yanıklardan yeni kurtulan ve yenilenen ve bu yüzden çok kaşınan burnumun ucunu kaşıyordu. Yalnız bu kaşıma bir türlü benim istediğim gibi olmuyordu. Eşim Ya fazla bastırıyor burnumun ucunu acıtıyor ya da az bastırarak kaşıma eylemini gereğince yapamıyordu. O zaman anladım Rabbın bize verdiği nimetlerin büyüklüğünü, eşsizliğini. O zaman anladım Allah'ın verdiği nimetlerin şükrünü hiçbir zaman hakkiyle yerine getiremeyeceğimizi. Kaşınan burnumuzun üstünü kendi parmağımızla kaşıma gibi basit bir eylemin bile ne büyük bir nimet olduğunu anlayınca Rabbımızın; ; O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz? ayeti daha bir anlam kazandı beynimde, ruhumda
Son bir aydır gördüklerimi, yaşadıklarımı, akrabamın anlattıklarını bir araya getirince bize verilen nimetleri yeniden bir daha gözden geçirmek ve onları baştan bir kez daha düşünerek Rabba şükretmek ve bize olağan ve tabi gelen şeylerin aslında ne kadar fevkalade şeyler olduğunu yazmak geldi içimden.
Sağlıklı günler dileği ile.