Para…Para…Para - 2
Yazının birinci bölümünü kısaca özetlemek istiyorum:
Madde 1: FED ( Merkez Bankası) devletten bağımsız özel şahıslara ait bir şirket.
Madde 2: Bankalar FED’deki reservlerine yatırdıkları miktarın 9 hatta daha fazla katına kadar yepyeni kredi/para piyasaya sürme yetkileri var.
Madde 3: ABD Devleti hem FED’in sahiplerine, hem de bankaların sahiplerine borçlu ki bunlarin sahipleri aynidir. FED dedigimiz bircok bankanin ortak katilimiyla kurulmus, para kazanmak amacli bir sirkettir. Devletin halktan topladığı vergiler ise bu borçların faizini ödemek için kullanılıyor. Borç ve faizi arttıkça, tabii olarak vergiler de ağırlaşıyor.
Madde 4: Ülke ekonomisinin kredi ve borç gücünü elinde tutan bu bankalar grubu, Merkez bankası dahil olmak üzere- ekonomiyi arzu ettikleri yöne doğru çekebilme gücüne sahip.
Lakin bu sistemde bir hata, bir hile var..
Sistemi oluşturan öğeler aynı kumarhanedeki çipler gibi..Kumarhanedeki çipler nasıl para yerine geçiyorsa, piyasada da kağıt parçaları ve metaller para yerine geçiyor. Lakin kumarhanelerde enflasyon canavarı diye bir yaratık ortada yokken, aynı türden çiplerle çalışan ekonomimizde enflasyon en büyük problem. Bunda bir gariplik yok mu? Evet var-
Büyük Hile
Bankalar parayı yaratarak piyasaya sürüyor. TAMAM. Borç isteyenlere borç veriyor. TAMAM. Bir de bu borca faiz ekliyor. HAYIR TAMAM DEĞİL. Borç verilen anaparayı piyasaya süren banka, istediği fazladan faiz miktarı kadar parayı piyasaya sürmüyor. Bu da belli oranda borçluların borçlarını ödeyememesi anlamına geliyor. İşte sistemdeki hile bu. Yani sisteme para giriyor girmesine ama, giren para arti faiz kadar borc oldugundan insanlar hep borclu olmus olmuyor. Dunyadaki cogu devletin borc bataginda olmasi bunun sonucudur ve tabii halklarin da..
Eski Misir'da firavun zincir takardi kolelerin boynuna ve onlari zorla calistirirdi kendisi icin..Bana tapinak yap derdi..Bana sunu yap derdi..Niye diye soracak olursan ise? Ben senin Tanrim degil miyim diye sorardi. Gosterirdi Nil irmagini, onun bereketinde sulanmis mahsulleri, tarlalari..Zannederdi ki herseyin ustunde bir gucu var..Bugun ise gordugumuz aileler ayni bu firavunlarin DNA'sini kanini tasimakta. Tabii o DNA'nin biraz daha gelismis modeli. Ama icteki seytan ayni seytan..Bugun zincir kullanmayi. MODERNLESTI. Artik faiz denen bir boyun ipi kullaniyor. Bugun koleleri zorlamasina gerek yok. Koleler zaten o ipi boyunlarina takmak icin siraya girmis durumdular. Bugun sozde musluman! hukumetin FAIZCI IMF'nin yani bu seytanilerden yardim istemesi..Kur'an faiz yiyenlerin seytan carpmis gibi mezarlarindan firlayacaklarini soyler ve uyarir.
Sistemdeki faiz hilesini kucuk bir ornekle açıklamaya çalışayım..
- 5 kişinin yaşadığı, tek alınan ve satılan malın ‘kazak’ olduğu bir ekonomi düşünelim.
- 5 kazakçı bankaya gelir, kazak yapımında harcamak üzere 100 dolar borç alır. Kazakları da, borçlarını geri ödeyemezlerse bankaya iade edeceklerine dair bir belge imzalar.
- Banka faiziyle birlikte 125 dolar geri ödemelerini ister.
- Kazakçılar 100 dolarlarını alır, kazak yapımında harcarlar.
- Faiz borçları olduğundan kazakları tanesini en az 125 dolardan satişa çıkartırlar.
- Bankada yaratılan, piyasadaki kredi halindeki toplam para miktarı: 100 çarpı 5= 500 dolar. (Kazakçıların herbiri 100 dolar borç almış, para yaratılmıştı.)
- Piyasada satişa sunulan kazak sayısı= 5
- Kazakların fiyatı= 125
- En fazla kaç kazak satılabilir bu ekonomide?
- Ekonomide 500 dolar para olduğundan azami satılabilecek kazak miktarı 500 bölü 125= 4’tür.
- Bu ne demektir? Kazakçılarımızdan en az biri malını satamaz ve borcunu ödeyemez. Banka kazağına el koyar ve iş yerini kapatır.
- Piyasada 500 dolar ve 4 kazak kalmış, bir kazağın fiyatı 100 dolardan, (en az) 125 dolara çıkmıştır. (En az diyorum çünkü kazakçı 100 dolar üretim masrafı ve 25 dolarlık faiz masrafının üzerine ayrıca bir kar payı da koyabilir.) Biz buna enflasyon diyoruz. Her ne kadar ekonomistler halkı kandırsalar da faiz enflasyonla savaşır diye bu büyük bir yalandır. Faiz enflasyonu azdırır.
- Para, bankalar tarafından piyasaya sürülür. Fakat küçük bir detay gözden kaçar. Bu detay faizdir. Banka borcun anaparasını yaratır ama ödenmesi istediği faiz miktarını piyasaya sürmez. İşte bütün oyun burada yatar.
- Bu aralar ABD’de evlere bankalar sürekli bedava kredi kartı almaları yönünde reklam gönderiyor. Postamda banka kredi kartı reklamı bulmaktan usandım.
- Kredi kartı demek, daha çok borç demek. Daha çok borç ve kredi de bu çarkın dönmesi demek.
Bankacıların en sevdiği oyun
- Bilmem hiç oynadınız mı ama ben çocukken çok severdim. Sandalyeler ortaya konur, müzik çalmaya başlar. Yarışmacılar sandalyelerin çevresinde dönerler. Amaç ise, müzik durdurulduğunda sandalye kapmaktır. Ama herkese yetecek kadar sandalye olmadığından yarışanlar stresli bir şekilde müziğin durdurulması bekler. Yavaş yavaş yarışmacılar elenir, her elenen ile birlikte bir sandalye de oyundan çıkarılır. Sonunda herkes elenir, sadece bir kişi sandalyede kalır.
- Bu bankacılık sistemi de aynı şekilde işler. Müzik her durduğunda bazı iş yerleri kapatılır, evlere hacizler gelir. Her krizde sandalyeler birer birer azalır. Mallar gider, işler kaybedilir, haciz memurları bir anda kapınızda dikiliverir. Halbuki o isyeri, ev kaybolmamis oldugu yerdedir. Sadece el degistirmistir. Fakir kaybetmis, zengin yeni bir ev daha eklemistir evlerine..
Özetleyecek olursak bankaların hilelerini:
- Bu oyunda iki tür hile vardır: 1- Bankalar parayı yaratmasına yaratırlar ama fazladan ödenmesini istedikleri faiz miktarını yaratmazlar. Bu, halkı sandelyeler çevresine koyup sandelye kapmak için birbirlerini yemelerine neden olmaktan başka birşey değildir. Ekmek ve odun dağıtılırken insanların birbirlerini öldürecek kıvama gelmelerinde, dünyanın dört bir yanındaki sefalette, doğanın gün geçtikçe yok olmasında bu sistemin parmağı vardır. 2- Bankalar kredi hortumunu ellerinde tuttuklarından istedikleri zaman kredi sıkışıklığına neden olup şirketleri batırabilir; gelişmesini istedikleri endüstri veya şirketlere kolay kredi imkanı sunarken, mahvolmasını istediği şirketleri de kredisiz bırakabilirler. Bu da sandalyenin üstünde en son kimin kalacağını onların karar vermesi demek. Hımm acaba kim kalacak en son o sandalyenin tepesinde?