Uluslararası Para Fonu (İMF) ile Dünya Bankası'nın yıllık toplantısı İstanbul'da yapılacak diye İMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn'a nasıl bir 'hoşgeldiniz' diyeceğimi düşünürken, Bilgi Üniversitesi'nden haber geldi: Bilgi'de yapılan konferansa gazeteci kimliğiyle giren biri pabucunun tekini Kahn'a fırlatıvermiş...
Oysa biraz düşünseydi pabuç fırlattığı adama buket de gönderebilirdi.
Hayır, Kahn'ın eski bir komünist olduğu, Fransa'da ekonomiden sorumlu bakanken işçi haklarına önem verdiği ve işsizlikle mücadele ettiği gibi eylem sonrası herkesin diline düşen özelliklerine bakarak "Buket de gönderebilirdi" demiyorum 'solcu' gazetenin eylemci editörü için...
Kahn'ın daha Türkiye'ye gelmeden verdiği "Türk ekonomisi bize muhtaç değil, İMF ile anlaşma yapmasına gerek yok" demeci daha önemli. Bazı çevrelerin ısrarla "İMF ile anlaşalım" diye yeri göğü inlettikleri bir ülke burası ve "Yıllık toplantı sırasında anlaşma imzalanır" beklentisi içerisinde olanlar hiç de az değil.
İMF ile anlaşma imzalanırsa Türkiye'nin değil, ama birilerinin boyu uzayacak herhalde...
Kahn, kendisine pabuç fırlatılan toplantı sırasında da, başında bulunduğu kurumun, özelliklerini fazla göz önüne almadan zorlayıcı anlaşmaları ülkelere dayattığını, bu yüzden pek çok ülkenin başını derde soktuğunu itiraf etmiş. "Şimdi biraz daha insaflı davranıyoruz" dese de, "Mümkünse bizden uzak durun" mesajı anlamına gelecek cümleler sarf etmiş...
Daha ne desin adamcağız...
"Kriz, kriz" diye diye krizleri tutanların gözlerden saklamaya çalıştıkları gerçeği yine İMF açıkladı. İMF'nin her yıl bu zamanlar yayımladığı 'küresel finansal istikrar raporu'nun sonuncusuna göre, Türkiye, G-20 ülkeleri içerisinde 'en güvenilir mali göstergelere sahip ülke' durumundaymış... G-20 ülkelerinin ortalama borç yükü 2014'te yüzde 115 olacak iken, bu oran Türkiye için yüzde 50'nin altında kalacakmış... Ortalama bütçe açığı da G-20 ortalamasının altında kalacakmış Türkiye'de...
Bu bilgiyi Taraf'ın ekonomi yazarı Süleyman Yaşar'ın sütunundan edindim. Süreç boyunca 'kriz lobisi'nin niyetlerini sergilemesiyle tanınan Süleyman Bey, aynı yazısında ilginç bir iddiada bulunuyor: Kriz lobisi yaptığı faaliyetlerle Türkiye'nin riski priminin artmasına yol açarak ülkeyi büyük zarara sokmuş...
Düşünün, hiçbir bankası küresel krizden herhangi bir biçimde etkilenmemiş bir ülke Türkiye, ama bankaları sapır sapır dökülen başka ülkelerden yatırım açısından daha 'riskli' görülüyor ve bu yüzden başkalarından daha zor kredi buluyor, bulduğunu daha pahalı elde ediyor...
Neden? Nedeni, 'kriz lobisi' içerisinde yer alan, "Türkiye İMF ile anlaşsın" diye bastırarak alınacak 35 milyar dolarlık İMF kredisini, "Krizde zarar ettik" gerekçesiyle kasalarına götürmek isteyen lobi üyelerinin yaptıkları...
Süleyman Yaşar'ın sözcükleriyle aktarayım: "Kriz lobicileri, Lehman Brothers'da ve diğer yurtdışı bankalarda batırdıkları paraları Ankara'dan almak için öyle bir gürültü çıkardılar ki, bu kriz çığlıkları Türkiye ekonomisini tüm dünyaya çok kötü tanıttı. Halbuki durum onların söylediği gibi değildi. Türkiye'de kamu maliyesinde sorun yoktu ve kamu borç yükü makul ölçülerdeydi. Sorun, kendilerindeydi. / Neyse AK Parti hükümeti, kriz lobisinin asıl amacını anlayıp taviz vermedi de Türkiye toplumu büyük bir bedel ödemekten kurtuldu."
İnsan yazarken bile utanıyor...
Onlar bunu hep yapıyorlar. Merkez Bankası'nın eski başkanlarından biri kendi döneminde de benzer bir süreç yaşandığını yıllar önce açıklamıştı, ben de yazmıştım. Tansu Çiller'in başbakan olduğu günlerde, '1994 krizi' sonrasında yaşanan ve ülkeyi siyasi açıdan istikrarsızlaştırıp ekonomik açıdan çöküşe götüren süreçte de ortaya çıkmış 'kriz lobisi'...
"Ülkesinden çok kendi küçük çıkarlarını düşünen bazı Türkler vardı" diyor yazar ve anlatıyor: "Bunlar seçim öncesi bir ekonomik kriz çıkarıp Çiller'i yıpratmak ve iktidara gelmek peşindeydi (aynı kişiler, seçimden sonra kurulan ANAYOL hükümetini de yıktılar. Bunu sonraki bir görüşmemizde Mesut Yılmaz da itiraf etti).
"Bu kişilerin İMF Direktörü Fischer ile yakın ilişkileri de vardı. Bir biçimde, Türkiye - İMF ilişkisinin bittiğini yabancı bankacılara yayıp, ülkemizden dövizlerini çekmeyi ve ülkemize olan kredileri yavaşlatmayı sağladılar. Özellikle etkin oldukları Türk bankalarını da devreye sokup, bir 'döviz krizi' çıkarmaya çalıştılar." Her zaman böyle şeyler yapıyorlar...
Demek ki neymiş? Kime pabuç fırlatmak gerekiyormuş?