Pabuç bırakmayız ama ne yapmalıyız?

xxx135

Her sene Mart ayı gelince bazı ülkelerde Ermeni tasarısı gündeme geliyor, kiminde kabul ediliyor kiminde bir süre sonra gündemden düşürülüyor. Ama tüm bunlar Türkiye'yi rahatsız ediyor. Bu durum öncelikli olarak Ermenilerin dünya üzerinde etkili bir lobi faaliyeti sergilediğini, bunun akside bizim kendimizi tanıtmada Emeniler kadar başarılı olmadığımızı gösterir. Elbette bunun çeşitli sebepleri vardır. Bunların başında Ermeni tasarısının gündeme geldiği ülkelerin Ermeniler ile aynı dine mensup olmaları geliyor. Bu da ister istemez Ermeni propagandasını daha etkili kılıyor. Ne var ki bu gerçeği ülkemizde geniş bir kesim görmezden geliyor ve olayı sadece Ermeni lobilerinin etkinliğine bağlıyorlar. "Ermeniler niçin bu kadar etkili olabiliyorlar?" sorusunun cevabını araştırmaya ihtiyaç duymuyorlar.

Şahsen bazı ülkelerin Ermeni tasarısını kabul etmelerini ya da iki de bir gündeme getirmelerini ülkemizin açısından dünyanın sonu anlamına gelmediğini düşünenlerdenim. Bu bakımdan fazla önemsemiyorum. Her tasarının ardından günler süren iç tartışmalara gerek olmadığını, özelliklede konunun iç politika malzemesi haline getirilmesini, iktidarların gerekli çabayı göstermediler diye suçlamasını doğru bulmuyorum. Hangi siyasi parti iktidarda olursa olsun bu hususta elinden gelen çabayı göstermiştir, bundan sonra da gösterecektir.

Kendi içimizde bile farklı kamplara bölünmüş, bir kesimin ak dediğine diğer kesimin kara dediğini düşündüğümüzde bir takım ülkelerin bize karşı bir tavır içine girmelerini anlamak kolay olur. Bu bakımdan bundan sonrası için ne yapılması gerektiğini tespit ve ona göre bir hareket tarzı belirlemek gerekiyor. Bu tasarıyı gündeme getiren ülkelerin tavrımızı net olarak bilmeleri sanıyorum konunun böylesine kolay bir şekilde gündeme gelmesini engelleyecektir. Tasarının bazı ülkelerde kabulünün ardından Büyükelçilerimizi çağırmak belki bir tavırdır ama bunun ötesinde yapılabileceklerin ne olduğunu araştırmak gerekiyor. Söz gelimi Ermeni tasarısının kabulünün ardında Başbakan Erdoğan önceden belirlenmiş olan İsveç gezisini iptal ettiğini açıkladı. Bana göre bu karar Büyükelçinin çekilmesinden çok daha önemlidir ve etkili olur. Bu arada bir takım ekonomik işbirliklerinin askıya alınması da günümüz dünyasında etkili olabilir. Ancak; tüm bunlar anlık tepkiler şeklinde değil bir politikanın sonucu olmalıdır. Bu bakımdan Büyükelçinin çekilmesinden çok başka tedbirlere yönelmek gerekir. Geri çekilen Büyükelçi söz konusu ülke ile ilişkilerimizi askıya almak, azaltmak ya da kesmek anlamına gelmiyorsa bu yola başvurulmamalıdır. Çünkü, alınan karar eğer Büyükelçiyi çekerek protesto ediliyorsa bu karardan dönülmediği sürece Büyükelçinin tekrar geri gönderilmesinin bir anlamı olamaz. Hatta geri adım atmış konuma düşeriz. Fehmi Koru'nun bu yöndeki değerlendirmelerini daha gerçekçi buluyorum. Çünkü Büyükelçilerin çekilmesi söz konusu ülkelerde ülkemizin temsilini zayıflatır.

Kısacası aldığımız kararlar geçici anlık tepkilerin sonu olmamalıdır. Bu arada İsveç'e yapacağı geziyi iptal ettiğini açıklayan Başbakan Erdoğan Nisan ayında ABD'ye yapacağı geziyi de iptal edecek midir? Eğer etmeyecekse bir tutarsızlık söz konusu olmayacak mıdır? TÜSİAD heyetinin ABD gezisini iptal etmiş olmasını önemli bir gelişme olarak görüyorum. Çünkü bu tavır Ermeni tasarısı konusunda Hükumet ile iş çevreleri arasındaki beraberliği gösterir ki bu da iktidarın elini kuvvetlendirir. Bu bakımdan benzer tepkiler ile söz konusu ülkelerde yürütülecek yoğun tanıtma faaliyetleri daha yararlı olur. Denebilir ki biz kendimizi ne kadar anlatırsak anlatalım, karşımızdakiler din beraberliği sebebiyle bizim söylediklerimizi duymak istemezse sonuç  değişmez. Bu yaklaşım doğru olabilir. O zamanda bizde kendi yerimizi ve konumumuzu yeniden belirleriz. Bu imkansız değildir. Öyle sanıyorum ki böylesi ülkemiz açısından daha da yararlı olabilir. Bunun için öncelikli olarak Batı karşısında güçsüzlük ve yenilmişlik psikolojisinden kurtulmak durumundayız. Bilinmelidir ki söz gelimi bizim ABD'ye olan ihtiyacın daha fazlasına yeri geldiğinde ABD Türkiye'ye muhtaçtır.