'Melekler Ağlarken' adlı kitabın yazarı Oktan Keleş'in, Güzin Osmancık ile yaptığı sohbetin bazı bölümlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
G. OSMANCIK: Yeniçerilerin başlıklarının Hızıri bir sistemle keşfini yazıyorsunuz bunu açıklar mısınız?
O. KELEŞ: Şimdi Osmanlıda Yeniçerilere baktığınızda heybetli, bıyıklı, ellerinde kılıçlı suretler görürsünüz ama başlarında çok değişik başlıkları vardır. Yarım metreye yakın bir başlık takarlar. Bu Hızır (a.s) Hızıri bir bilgi olarak karşıdaki düşmana askerleri heybetli göstermek için sunduğu bir sistemdir. Türk ırkı orta boyludur. Bu uzun boylu daha kuvvetlidir anlamına gelmez. Zaten 16 tane İmparatorluk kuran bir milletin ne olduğu ortadadır. Ama yarım metre uzunluğunda olan bu başlılar askerleri nasıl heybetli gösterdiğini düşünebiliyor musunuz? 1. 60 boyundaki bir insanın yarım metre uzunluğunda bir başlık taktığını düşün. Boyu 2. 10 olur. Bu düşmanı nasıl etkiler biliyor musunuz? İnsanın ilk objeye takıldığı an vardır. Hızır (a.s)böyle bir bilgi ile bunu hazırlatmıştır. Zaten Osmanlı ordusu Ehlullahın cirit attığı bir orduydu.
G.OSMANCIK: Osmanlı ordusunun buna benzer başka savaş taktikleri var mıydı?
O KELEŞ: Elbette,mesela Osmanlı ordusunda "Deli Oğlanlar Ocağı" vardı. Bunlar Saçları kazıtılmış, elinde gürzleri olan cüsseli erkekler. Düşman daha onları gördüğü anda morali bozuluyor. Osmanlı Türk'tü. Türk demek ordu demektir. Osmanlıda birçok sırlar vardır.
Mesela "Meczuplar Ocağı" diye orduda bir birim var. Onlar ilk saflarda yer alırlar. Düşman onu gördüğü zaman bir anda psikolojik olarak morali bozulur. Bunların başlarında da bir pirleri var. Bunlar öyle hareketler yaparlar ki yapılan bütün planları bozarlar. Ama her yaptıkları hareket bir hikmete isabet eder. Mesela Kanice Kalesi müdafaasında Meczuplar ocağından birkaç kişi geliyor ve orduyu allak bullak ediyor. Hiçbir strateji uygulayamıyorlar. Mesela Fatihin gizli kayıtlarında İstanbul muhasarası gerçekleşiyor. Fatih Sultan ile birlikte meczuplar surlara saldırıyorlar. Koskoca Sultan ama onlara söz geçiremiyor. Çünkü onların pirleri başkadır. Onlar başkasından emir alırlar. Daha İstanbul fethedilmemiş ama onlar çoktan içeri girmişler, nasıl girmişler orası beli değil. Onların yaptıklarına akıl sır ermez.
Onlara akıl ermiyor diye Meczupları da inkâr etmenin bir anlamı yok.
G. OSMANCIK: İstanbul'un meşhur meczupları var. Onların akıl düzeyleri çok mu yüksek, yoksa iradelerini mi kullanamıyorlar. Allaha bağlı olarak mı çalışıyorlar. Çünkü onlar dünya aklı ile amel etmiyorlar.
O. KELEŞ: Onların akılları öyle yüksektir ki, Aistayn yanlarında deli kalır. Onlar Evrensel akılla hareket etmiyorlar. Manayı, hikmeti görüyorlar. Onlarında kendi aralarında mertebeleri var. Kimileri iradelerini gördüklerine hâkim kılıyorlar, kimileri kılamıyorlar. Kimileri sadece görüyorlar. Onlar o âlemde yaşıyorlar suretleri bu âlemde. Onun için o âlemde yaşadıklarını bu âlemde anlatamıyorlar. Manevi âlemde savaşlar oluyor. Nasıl zahiri âlemde savaşlar oluyorsa orada da oluyor. İşte biz gözümüzle gördüğümüze inanırız. İşte onlar sizin gerçek mana âlemindeki halinizi görürler. Meczupların emareleri hareketlerinden dolayı velilerden daha önce tanınan kişilerdir.
*********************************************
G.OSMANCIK: Kitabınızda çok konu var ama bunları açıklamayalım, okuyucular biraz merak etsinler. Biraz da güncel konulardan sormak istiyorum. Mesela yeni seçilen Amerika Başbakanı Barrak Obama İslam âlemine bir ümit mi oldu? Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
O.KELEŞ: Biliyorsunuz Barak Obama zenci değildir. Ne siyah ne de beyazdır, melezdir. Barak Obama bir umut değildir. Gizli bir Kabalatik teşkilat olan GİZA teşkilatı tarafından sahneye çıkarılmış bir oyuncudur. ABD nin derin devlet işlevini devam ettirecek biridir. Amerika'da Güney Kuzey savaşları niye yapılmıştır? Köleliği kaldırmak için. Oysaki asıl gerçeği şuydu. Şeytan siyahtı. Şeytani ritüeller siyah elbiseler ve karanlık ortamlarda yapılır. Onun için şeytani şahsiyetlere siyahlar prensi denir. Yani siyah şeytanın rengidir. O zaman Afrika'dan getirilen zencilerde şeytanın çocuklarıdır. GİZA teşkilatının başka bir yanı da şudur. Osiris rahipleri, Amon RA tapınağının sözde tanrısı Aman RA, rahiplerini güneşte tutar, rahipler o çöl sıcağında kavrulur derileri siyahlaşır, yaşayanları rahip olarak seçerler. O zaman bunlar efendilerini temsil ediyorlardı ve onlar köle olamazlardı. O zaman bunlar kölelikten kurtarılarak gerçek efendilerine hizmet edeceklerdi. İşte ABD deki zencilere uyuşturucu, cinayet, silah kaçakçılığı, kötülükler vs tüm kötü fiilleri gerçekleştirmesi için planlar yapıldı. Her türlü şeytanın kötü işleri bunlara yaptırıldı. Bunu da yapan GİZA adlı bir teşkilattır. Yani masum kölelikten kurtulan zenciler böyle bir misyon yüklendiler. Şeytani olan her şeye alet oldular. Şimdi gelelim Obama'ya.
Bu bir Amerika devrimi değildir. Bu ABD de şeytanilerin eski Mısır kabalasında olduğu gibi bir Kabalatik büyüden başka bir şey değildir. Şimdi bu adam bir kötülük yapsa işte zenci bir lider umut bağladınız işte gördünüz diyecekler.
O, ebedi geldi böyle yaptı. Bu şeytaniliklerini unutturmak için yapılmış bir illizyon dan başka bir şey değildir.
****************************************************
G. OSMANCIK: Benim çok merak ettim bir konu var. Mitolojide var olan bir sürü tanrılar ve varlıklar var. Mesela tanrıların tanrısı Zeus, Eros, Afrodit gibi, gerçekten bu varlıklar eski zamanlarda yaşadılar mı? Yoksa bunlar hayal ürünümüdür?
O. KELEŞ: Hayal ürünü dediğimiz şeyler de yaratılmıştır. Kâinatta her şey yaratılmıştır. "O" yaratır, sen oraya ulaşırsın. İnsan bir şey yaratabilir mi. Haşa, yaratan sadece "O", biz sadece ona ulaşırız. İnsanoğlundan önce yeryüzünde cinler hüküm sürmekte idi. İşte onların değişik bir suretleri oldu. Onlar Efendimiz (s.a.v) gelene kadar semadan bilgi alırlardı. Geniş yetkileri vardı. Eski kavimlerde mitolojik kayıtlara geçtiler. Bize de hikâye olarak ulaştı.
Kuranda Allah, "Onlar cinlere tapıyorlardı, onları tanrı yaptılar" diyor.
"Var mıydı" sorusun cevabı, "Olmasaydı biz düşünemezdik".
***************************************************************
G. OSMANCIK: Bu güne kadar hiç kimsenin açıklamadığı bir konudan bahsediyorsunuz. Bu çok konuşulacak bir iddia olacak.
"Hz Âdem ile Havanın ikizleri asla birbirleri ile evlenmedi" diyorsunuz. Bunu biraz açıklar mısınız?
O. KELEŞ: Her şeyi en iyi Rabbimiz bilir, bu sözleri de o yine o doğruluyor. Bu keşif çok ses getirdi. Allah abes ile iştigal etmez.
Diyoruz ki "İslam da kardeş kardeşe evlenilmez". Peki o zaman Allah buna nasıl ruhsat vermiştir. Buna şöyle cevap veriyorlar. "Bir kereye mahsus olmak üzere müsaade etmiştir". Allah'ın Adetullahı neyse Konunullahı öyle devam eder.
Âdem (a.s) ikizleri olmuştu. Sonra tekrar ikizleri oldu çapraz evlilik yaptı deniyor. İster çapraz olsun, ister düz olsun bu kardeş kardeşe evlenmektir.
Bu olay şöyle gerçekleşti.
Şimdi kendi menisinden zürriyetinden bir çift ikizleri oldu. Daha sonra bir başka ikizleri oldu ama bu Âdem (a.s) menisinden değil. Aslında Havva anamızın ismi de gerçekteNefise'dir. Biz öyle biliriz. Delili ne dediğimizde, nefisle tanışması cennette olmuştur çünkü. Biz böyle biliyoruz. Kuranda Allah diyor ki "Ey İsa, senin durumun aynı Âdemin durumu gibidir". İsa (a.s) babası yoktur.
İsa (a.s) Cebrail (a.s) vasıtası ile Meryem (a.s) ruhu üflenmiştir. Onun için diyor ki, senin durumun aynı Âdem gibidir.
O zaman Nefise anamıza da aynı şekilde ruh üfüremez mi? bir başka ayette ise "Hepiniz Âdemin çocuklarısınız, onun soyundansınız" diyor. Mutlaka meniyle gelecek diye bir kaide yok. İlk çocukları kendi menisinden oluyor, daha sonraki çocukları çok sonraki nesillerden gelecek olan zürriyetinden onun menisine ait olmayan ruhani bir şekilde yerleştiriliyor. Yani hiçbir zaman kardeş kardeşe evlenmemişlerdir.
*************************************************
Oktan Keleş'in Melekler Ağlarken ve Bir Meczubun rüyası adlı kitaplarını okudum. Kendisi için yorumum: 'Öz Yüzüklerin Efendisi'. Her yaştan okuyucuya tavsiye ederim.
* Sohbetin diğer bölümlerini Netpano veya Mpltv'den bulabilirsiniz.