“Oyun” un Kuralı…
Hürriyet Gazetesinden Fatih Çekirge ile uzun bir sohbet yapan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal:
“Öncelikle anayasa değişikliği için geniş bir katılım olmalı. Yani bunun için bir kurucu meclis gibi... Siyasi partilerden, sivil toplum kuruluşlarından temsilciler, il genel meclislerinden, belediyelerden, barolardan, sendikalardan temsilciler alınmalı. Buralarda tartışılsın. Sonra elbette Meclis’e gelsin. Ama tam mutabakatla gelsin...”
Buyurmuş!..
Baykal daha önce de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Siyasi partilere kapatma davası açılabilmesi için TBMM onayı aranması” teklifine de;
"Başbakan, 'Partiler hakkında dava açılmasına Meclis karar versin.' diyerek, 'ciğeri kediye emanet edin' diyor.”
Yaklaşımı içerisinde karşı çıkmıştı.
Baykal TBMM’ne ciğer emanet edilmeyecek kedi kadar güvenilmez gözüyle bakıyor.
Varsın duvarında: “Hâkimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir” yazsın.
Anayasal düzenimiz yasama, yürütme ve yargı erklerini düzenlemiş ve yasama görevi net olarak TBMM’ne verilmiştir.
12 Eylül cuntasının hazırladığı Anayasa Yasama organı olarak TBMM’ne Anayasa’yı değiştirme yetkisini vermiş ve sınırlarını çizmiştir.
Hal böyleyken işine gelmediği ve çoğunluğuna hazmedemediği için Baykal mızmız çocuklar gibi bağırmaya başlıyor: “Hayır bu meclis anayasayı değiştiremez”
Oyunun kuralları oyun sırasında değişir mi?
Birileri çıkıyor “önce seçim yapılsın, anayasa’yı yeni meclis değiştirsin”
Neden efendim.
Nerede yazıyor?
Geçenlerde çok sevdiğim bir yönetici çocukluk günlerine ilişkin bir anekdot paylaştı: “Biz çocukken topumuz yoktu. Mahallenin zengin ve yeteneksiz çocuğu……. Elinde topu ile gelir. (kısa deri pantolonuyla…) Futbol oynayacağız. Takımı o belirler. En iyileri kendi takımına alır. Maç başlar. Maç sırasında her şeye itiraz eder. Kuralları değiştirir. Buna rağmen takımı yeniliyorsa maç bitmeden alır topunu gider.”
Aynen böyle bir pozisyondayız.
Anayasanın 175. maddesi Anayasa’nın nasıl değiştirileceğini çok net olarak ortaya koyuyor:
“Anayasanın değiştirilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri tarafından yazıyla teklif edilebilir. Anayasanın değiştirilmesi hakkındaki teklifler Genel Kurulda iki defa görüşülür. Değiştirme teklifinin kabulü Meclisin üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun gizli oyuyla mümkündür.”
Hani nerede? Bu meclis seçemez, şu hallerde seçim yapılır yeni meclis seçer?
Nerede “Geniş katılım olmalı” muğlak cümlesi,
Nerede “Kurucu Meclis” ifadesi?
Sayın Baykal’ın aklı sanırım darbeler sonrası yapılan anayasalarda kalmış.
Anayasa’yı siz değiştiremezsiniz.
Peki kim değiştirir?
Darbeciler değiştirir.
Baykal’ın kafasındaki “kurucu meclis” te herhalde 1961 Anayasa’sını yapan atanmış “Temsilciler Meclisi” ile, 1982 Anayasa’sını yapan “Danışma Meclisi” olsa gerek.
Darbecilerin yaptığı Anayasa’yı değiştirme önerisine karşı çıkan ve işi yokuşa süren zihinleri anlayabilene aşk olsun.
Anayasa’ların yapılış tarzlarına ilişkin tartışmalara başka bir yazıda devam etmek uygun olacak gibi gözüküyor.
Burada son söz olarak şunu ifade etmek istiyorum. Sayın Baykal’ın tutumunu anlamak ve anlamlandırmak benim için güç değil. Ama fikirlerine değer verdiğim Sayın Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın “Türkiye'de son dönemlerdeki anayasa değişiklik girişimleri birçok gerginliğe yol açtı. Korkum, bu yargı reformu ve anayasa değişikliğinin de bize geleceği yönünde. Anayasa değişikliği tam uzlaşma ile sağlanması gerekir. Ben yaptık oldu, ben söylediysem daha ötesi yoktur gibi yaklaşımlar yanlış” sözlerini hiç anlayamıyorum.
Sayın Başkan var mı Anayasa’da “tam uzlaşma” gibi bir kavram.
Vah ülkem vah…
unalsade@mynet.com