Yüksek Seçim Kurulu (YSK) yürürlükteki yeni yasayla 60 güne indirilmiş olmasına aldırmadan halkoylaması tarihini 120 gün sonraya attı. 12 Eylül günü sandık başına gidip anayasa değişiklik maddeleriyle ilgili kanaatimizi oya dönüştüreceğiz; tabii arada değişiklik paketi Anayasa Mahkemesi'nin azizliğine uğramazsa...
CHP dün 111 imzayla Anayasa Mahkemesi'ne başvurarak paketin anayasanın değiştirilemez maddelerine aykırılığı sebebiyle geçersiz sayılmasını ve halkoylaması sürecinin durdurulmasını talep etti. Anayasa Mahkemesi anayasa ve yasasında kendisine tanınmış olan 'anayasa değişikliklerini ancak biçim yönünden inceleme' yetkisini aşarak başvuruyu gündemine alacak mı, süreci donduracak yürürlüğü durdurma kararını verecek mi, değişikliklerin tümünü veya CHP'nin 'sakıncalı' gördüğü iki maddeyi iptal edecek mi? Yoksa "Yetkim dahilinde değil" diyerek başvuruyu red mi edecek?
Tam bir güç oyunu oynanıyor Ankara'da ve hiç kuşkunuz olmasın, partilerin hepsi gibi kurumlar da bu oyunun bir parçası... Farkında olsalar da böyle, olmasalar da... Oyun başarılı olursa, Türkiye'yi dünyada sözü dinlenir, demokrasisini geliştirmiş, müreffeh bir ülke haline dönüştürme umutları suya düşecek, kendi iç kavgalarıyla başetmeye kilitlenmiş bir ülke haline geri dönebileceğiz.
Hazin, hazin olduğu kadar itiraf etmesi de hayli zor gerçek bu. Birkaç hamle daha, Türkiye, o bildik eski Türkiye halini alabilir.
Başbakan Tayyip Erdoğan son iki gündür on bakanla birlikte Atina'da; bir zamanlar 'örnek ülke' gösterilen Yunanistan'ın içinde debelendiği ekonomik krizde Türkiye'nin ne yapabileceğini konuşuyor Yunan mukabilleriyle... Masadaki görüşme maddeleri arasında karşılıklı kuvvet indirimi ve silâhlanma yarışına son verme gibi iki ülkeyi rahatlatacak öneriler de var.
'Yeni Türkiye'nin kolaylıkla atabileceği ve sonuç alabileceği adımlar bunlar... 'Eski Türkiye' şartları yeniden kendini hissetirecek olursa, Yunanistan 'Megali İdea'sını göz önünde tutan ölçüler tekrar geçer akçe olacak ve 'düşmanca' değerlendirmeler eşliğinde gizli gizli silâhlanmaya devam edeceğiz.
Bir süredir ağızlardan düşmeyen 'komşularla sıfır ihtilâf' ilkesinin yerini bir zamanlar hamaset nutuklarının ayrılmaz parçası olan 'dört bir tarafı düşmanla kaplı' kalıbı alınca başka ne yapılabilir ki?
'Anayasa değişikliği' deyip küçümsemeyelim, Anayasa Mahkemesi'nin tavrını da önemseyelim. 'Güç oyunu' bozuldu bozuldu, aksi halde oyun Türkiye'nin sağlığını bozabilir...
'Hizmet-odaklı' hükümetlerin hep göz ardı ettikleri bir gerçeği var Türkiye'nin: Hükümet ve desteğini aldığı parti 'hizmet' için gecesini gündüzüne katarken, sahayı sadece oyun kurmaya odaklı rakiplerine bırakmış oluyor... Bunun farkına varıldığında iş işten geçiyor...
1950-1960 arası DP'nin zaafı buydu. Turgut Özal'ın başbakanlığı dönemindeki ANAP'ın zaafı da farklı değildi. Benzer bir zaaf, liderinin bütün politik becerisine rağmen, Ak Parti'de de kendisini belli ediyor.
Önünde kapanlar kuruldu hükümetin, elini, ayağını kaptırmaması, kendi hamleleriyle tuzakları boşa çıkartması gerekiyor.
Acaba halkoylaması tarihini, erkene alınmış seçimin tarihi haline getirmek bir karşı-oyun olabilir mi? YSK'nın halkoylamasını '120 gün' ileriye atmasından yararlanarak?