Suriye yönetimi için yolun sonuna gelindi. Beşşar Esad iktidarı ve Baas rejimi ömrünü tamamladı. Benzer her rejim ve yönetim gibi, ömrünün son anlarında kan üzerinden, silah üzerinden intikam alıyor, bu tutumunun kendini kurtaracağına inanıyor, tam anlamıyla intihar ediyor.
Oysa fırsatları vardı, destek verenler vardı. O da Ortadoğu tipi baskıcı rejimlerin geleneğini devam ettirdi. Gururlu, acımasız, hayal dünyası içinde, güç sarhoşluğuna teslim olmuş halde; Soğuk Savaş dönemi alışkanlığı ayak oyunlarıyla bir yere varacağını düşünerek en büyük hatayı yaptı. Sözler verdi tutmadı, reform söylemleri sadece oyalamaydı, zamana oynadı. Saddam da aynısını yaptı, Kaddafi de aynısını yaptı, hepsi kaybetti. Bundan sonra geri dönüş olmayacak. Esad yönetimi ve Baas rejimi için oyun bitti.
Bir perde kapandı ama yeni bir perde açılıyor. Yeni dönemde, rejimin yaşayıp yaşamayacağı değil, nasıl gideceği belirlenecek. Belki de en zor safha şimdi başlıyor. Kolay gitmeyecek, ülkeyi kan gölüne çevirecek. Trajedilere tanık olacağız. Şam yönetimi, muhtemelen ülkeye tamamına sahip olmayı değil; kendisine destek veren toplumsal tabana güvenerek, ülkenin parçalanmasını göze alarak, bir bölümüne hakim olmayı deneyecek.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dünkü sözleri, Türkiye için Şam yönetimi bittiğinin ilanıydı. "Sürekli bir aldatmacanın içinde oldular. Dönüşü olmayan yola girmemeleri hepimizin arzusudur. Sağduyunun sesine kulak verilsin. Suriye yönetimi bıçak sırtındadır, çok geçmeden yanlıştan dönülmeli" sözleri belki küçücük de olsa umudun kaldığına işaret edebilir ama öyle değil. Umut da bitti, yol da... Artık Türkiye ve Suriye, Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi, Öcalan'a sahip çıktıklarında olduğu gibi, karşıt cepheler haline geldi.
Arap Birliği'nin Suriye'yi dışlaması ciddi bir gösterge. Varılan uzlaşmaya rağmen ölümler devam edince bu karar alındı. Ama aslında karar, Suriye'ye doğru ilerleyen tehlikenin ilk işaretiydi. Libya'da da öyle oldu. Arap dünyası uçuşa yasak bölge istedi. Güvenlik Konseyi kararı aldı ve Fransız uçakları bu ülkeyi bombalamaya başladı.
Arap Baharı'nın yeni ve belki de en kanlı cephesi Suriye. Baas rejiminin dayandığı toplumsal kesim, bir örgüt duyarlılığına sahip ve Esad buna güveniyor. Diğer ülkede, rejimlere bağlı böyle homojen bir çevre yoktu. Bu gerçek Esad'ı kurtaramaz elbette ama Suriye cephesinin çok zor olacağına işaret ediyor. Mezhep eksenli çatışmanın, Suriye sınırları dışına taşma ihtimali yüksek. İran, Baas rejimi ve Hizbullah'ın Körfez'deki yakın kesimlerle dayanışması, Suriye meselesini bir anda bütün bölgeye yayılan krize dönüştürebilir.
Daha şimdiden müdahale senaryoları tartışılıyor. Suriye'de de Bingazi modelinin uygulanacağı, Bu sefer Bingazi'nin Hama olabileceği, İran'ın karşı müdahalesi ihtimalini ortadan kaldırmak için İran'a saldırı tehditlerinin yoğunlaştırıldığı, Batılı ülkeler ve İsrail'in İran'ı tehdit etme sebeplerinin aslında Suriye olduğu, buna karşı İran ve Irak ordularının yakınlaştığı, ABD'nin Irak'tan çektiği 'Predator'leri İncirlik'e yerleştirme sebebinin aslında Suriye olduğu gibi..
Senaryo ne olursa olsun, bu sefer Türkiye tam merkezde yer alacak gibi. Arap dünyasındaki değişim dalgalarını dikkatle, tutarlılıkla, dengeli biçimde izleyen Türkiye, bu sefer Suriye'de rejim değişikliğinin mimarı olma yolunda sanki. Bunun bedeli ne olur, hesabı ne olur bilemeyiz. Ama yıllardır Suriye'yi Batı'dan gelen tehditlere karşı koruyan Türkiye, bu sefer Baas rejiminin ipini çekiyor. Ankara'nın; bölgedeki kaçınılmaz değişimler sonrasına ayar yaptığını söylemek mümkün.
Bu hafta ve önümüzdeki hafta, Suriye meselesi hızla büyüyecek, iç savaş belki dış müdahaleye dönüşme evresine girecek. Bulunduğumuz coğrafyada baskıcı rejimlerle dış müdahale arasına sıkışıp kalmaktan utanç duyuyoruz artık. Bir yandan rejimler diğer yandan müdahaleler kıyım yapıyor çünkü. Afganistan ve Irak işgalinden sonra, bir ülkenin daha bombalanma ihtimali canımızı fena halde acıtıyor. Ama bir ülkenin kendi halkına kıymasının hiçbir gerekçesinin olamayacağına da inancımız tam.
Bu arada, Fransa ve İsrail dışişleri bakanlarının, Gazze'ye Fransız askerleri yerleştirilmesini görüşmeleri dikkat çekici. İsrail, muhtemel Suriye-İran krizinde Hamas endişesi taşımak istemiyor olabilir. Çünkü o zaman kesinlikle Hizbullah'la çatışıyor olacaktır.
Yine İran'ın Şahap-3 füzelerinin bulunduğu askeri üste meydana gelen ve kırk kişinin hayatını kaybettiği iddia edilen patlamada İsrail istihbaratının rolü olduğu iddiası ağır basmaya başladı. Suriye mesaisi öncesi, benzer gelişmeler çokça yaşanacaktır..