Her gün sabah, namazdan dönünce az da olsa biraz kestiriyor daha sonra işimize başlıyorduk.
Geçtiğimiz Pazar (12 Haziran oy kullandığımız gün) sabah uyumak istiyorum gözüme uyku girmiyor.
Madem uyku yok, o zaman haydin oy kullanmaya gidelim deyip, hanımı ve çocukları alarak erken saatte sandık başına gittik.
Oylarımızı malum partiye kullandıktan sonra, zaten ormanın yakınındayız, bari sabah kahvaltımızı da ormanda yapalım diyerek, arabamızı ormana sürdük.
Uygun bir yerler ararken, sabahın o saatinde bizden de önce birilerinin ormanın içinde bir masa başını kaptıklarını gördük.
“Yahu bunlar da bizden önce oy kullanıp gelmişler meğer” diyordum içimden.
Gördüm ki, o aile bizim yakından tanıdığımız “radikal”cilerdi (bu kelime ne kadar yerinde kullanılıyor tartışılabilir.)
Biz de yalnız bir yerlerde oturmak yerine, müsaade alarak beraber olabileceğimizi söyledik.
Onlar da sevinerek;
- “Tabii güzel olur, memnun oluruz, buyurunuz” dediler.
Biz bir masaya oturduk, hanımlar da diğer masaya oturdular.
Selam, hal hatırdan sonra ilk meselemiz o günün gündemi oldu.
Oy kullanıp kullanmayacaklarından şüphelerim vardı, onun için; -“Erken gelmişiniz maşallah oyu nerede kullandınız, Üsküdar’da mı?” diye sordum.
-“Evet Üsküdar’dan geldik fakat, oy kullanmak gibi bir yanlışlığı, bidati katiyetle yapmadık ve bundan sonra da yapmayacağız” dedi.
-“Hayırdır, siz farklı bir gemide mi seyahat ediyorsunuz ki, gemiyi kullanacak kaptanın kimliğini sormuyor, size böyle bir hak verilmişken, gemide huzurla yaşayacağınız bir zemin hazırlayacak kaptan bulunmasını istemiyorsunuz?
Seçeceğiniz kaptana öyle yetkiler verilmiş ki, isterse gemiyi size, ufacık bir sandal gibi daraltır, hatta açık denizlerde emrindeki güçlerle sizi okyanusun ortasında bırakabilir.
Sizin de çıtınız çıkmaz, çıkartmazlar.
Bu geçmiş zamanlarda olmadı mı kardeş?
Cenazelerin ortada kalışını nasıl unuttunuz?
Binlerce alimin canına kastedilmesini nasıl unuttunuz?
Alacağınız ufacık alış verişlerde kuyrukları, karneleri nasıl unuttunuz?
Evinden bahanelerle alınan bir sürü masumun geri dönmeyişini nasıl unuttunuz?
Şu güzelim cennet vatanı güzelim insanıma zehir eden zalimleri nasıl unuttunuz?
Ezanımıza, harfimize, giyimimize kuşamımıza el uzatanları nasıl unuttunuz?
Bu sistemi alaşağı edip düşündüğünüz sistemi getirecek bir silahlı gücünüz varsa, haydi size bir nebze hak verelim! Olmadığına göre, tek alternatifiniz siyasi oynamaktır, yani size yakın birilerini seçmektir.
Hiç olmazsa böyle bir kapı açık, neden bu kapıdan geçmeyi reddediyorsunuz?” diye devam ediyordum; sözümü kesti;
-“Peygamber(sav) oy mu kullandı ki biz kullanalım” dedi.
- “Evet O mübarek Peygamber (sav) oy kullanmadı fakat, Müşriklerle de bir arada bulunmadı.
Vatanını kendisine dar edenlerden uzaklaşarak Medine’ye gitti ve ordusunu kurdu, yıllar sonra ise kendisine çok görülen Mekke’yi fetih için geri döndü.
Sabahın bu saatinde Medine’ye piknik yapmaya gitmemişti O güzel Peygamber, kardeş.
Sabahın şu erken saatinde “nasıl olsa tatil günü” diyerek çoluk-çocuğuyla eğlenmeye giden birileri, Peygamber (sav) in bu hicretiyle, yaptığı cihadıyla kendini bir mukayese etmeli değil mi canım?
Ne hicret, ne cihat edeceksiniz?
Fakat, keyif yapmaya gelince sabahın köründe herkesten önce koşacaksınız öyle mi?
Yürüyüp giden kör sistemi değiştirmek için size verilmiş olan oy hakkını bir sürü tevillerle kullanmayacaksınız.
Bu anlaşılır gibi değil.
Sizi, sizin istediğiniz sisteme doğru götürme gayreti içinde olanlar bulunmasa gene haklı olabilirsiniz.
Gemide bizim bulunduğumuz bölümü 1950 lere kadar yakmaya çalışanların nerelerde kaldığına bir bakınız Allah aşkına.
Bu memleketin insanları bir daha sittin sene o zalimlere direksiyonu teslim etmeyeceklerdir inşaallah.
Yakılıp, külleri savrulmak istenenlerin de nerelere geldiğine dikkat ediniz.
Bir zamanlar bizleri kendi göz yaşlarımızla hamur yapmışlardı ama, fırınlayamadılar elhamdülillah.
Ben konuşmama bu minval üzere devam ederken;
-“Ağabey bize müsaade edersen hanımla gidip oyumuzu kullanalım inşaallah, ben ikna oldum” dedi.
Acelece toparlanıp ayrılacaklardı ki;
-“Peki, hangisine verelim” dedi.
Şimdiye kadar oy kullanmak fiili aklının ucundan bile geçirmemiş birisi için normal bir soruydu bu.
Çünkü, hepsini aynı kapta kirlenmiş bir su gibi görüyordu.
-“Eğil de kulağına söyleyeyim” dedim.
Bana da güveni tamdı, ayrılıp gittiler.
Bu gün görüştüğümüzde;
-“Size teşekkür ederim, biz şimdiye kadar nankörlük etmiş, ayağımıza getirilen nimetlerin kadrini bilememişiz.
Her işimi dikkatlice yaparak, asıl radikal tavrı bundan sonra sergileyeceğim inşaallah” dedi.
Allah(c.c.) hepimize işlerin en güzellerini yapmayı nasip eylesin.
Amin.