Gazze'ye sistematik olarak yapılan hava saldırıları, topçu atışları, sivil hedeflere atılan roketler ve seyir halindeki arabaların bombalanması tam anlamıyla vahşet, katliamdır.
Katliamlar yaşanırken mazlumdan yana taraf olmak onurlu bir duruştur. Kardeşlerimiz kutsal mekânları bizim için korumaya çalışırken şehit düşerken bizler sessiz kalırsak ve taraf olmazsak gün gelir bizde bertaraf oluruz. Kaldı ki bizler Mavi Marmara ile Gazze halkına kan kardeşi olduk.
Bu hatırlatmayı yapıp devam edelim…
Irkçı saldırılar devam ederken, AB ve ABD’den gelen tepkiler İsrail’e değil Hamas'a yönelik. Bu da gösteriyor ki İsrail katliamlarında yalnız değil. Yanına küresel güçleri alan İsrail çoluk çocuk demeden yok etmeye devam ediyor. İsrail, karakterine uygun bir şekilde insan haklarını ihlal etmeye ve öldürmeye devam ederken İslam ülkelerinden ses çıkmaması ise ayrı bir skandal ve rezalettir. İsrail’in ise hep bir bahanesi ve yalanı var. Mossad önce medyayı sonra toplumu hazırlıyor ardından İsrail ordusu katliam yapıyor. Gezi olaylarında olduğu gibi Batı üç maymunu oynuyor. Gezi olaylarında canlı yayın yapan BBC, İsrail'i haklı çıkartmak için elinden geleni yapıyor, mazlum Filistin halkına karşı başlatılan yok etme operasyonunu görmezden geliyor.
Saldırı için tek haklı bir neden yok iken kamuoyu da sessiz sessiz bekliyor. Yükselen tek ses Türkiye'den ama bu da yetersiz.
Önce şunun altını çizelim; mazlumlardan yana zalimlerin karşısında tek tepki Türkiye'den geldiği sürece İsrail bölgede şımarıklığına devam edecektir.
Ve devam edelim; Dünya barışını her defasında tehdit eden İsrail'in yanında durmak insanlığın utancıdır.
Peki saldırıların asıl amacı ne olabilir?
Bu saldırıları sadece Gazze ile yorumlamak eksik kalır. Saldırıların zamanlaması iyi analiz edildiğinde birkaç hedefinin olduğunu görmek mümkün.
Gazze operasyonlarının bir perdeleme olduğunu düşünürsek, bölgeye göz atmamız gerekiyor.
Gündem Suriye, Irak ve Mısır iken bu saldırıların başlaması tesadüf değildir.
Bölgede şuan hain bir plan işletiliyor.
Planın en büyük hedefiyse Türkiye. Türkiye sınırlarını zorladıkça gücünü sahaya yansıttıkça Ortadoğu'da enteresan gelişmeler yaşanıyor. Bu gelişmelere herkes odaklanmışken küresel güçler bölgede at koşturuyor.
Bir de Filistin'de ki güçlerin birleşmesi söz konusu iken bu saldırılar başladı. O zaman saldırıların bir amacı da güçlü bir Filistin'in doğuşunu engellemektir.
Tabi bir de Mısır var. Mısır artık eski günlerine geri döndü. Dönüşle beraber Hamas Mısır'ın hedef tahtasına oturdu. Mısır dengeleri kendi lehine çevirmek için son günlerde İsrail ile birlikte hareket ediyor. İsrail Hamas'a operasyon düzenlerken, Mısır refah sırın kapısını kapatarak Gazze'nin cansuyunu kesiyor. İsrail ile birlikte hareket ederek İslami yapıları güçsüzleştiriyor, kendine karşı koyuş içerisinde ne kadar yapı varsa İsrail istihbaratından destek alarak alaşağı etmeyi planlıyor. Sisi darbe sürecinde tüm imkânlarıyla kendisine destek veren İsrail’e bir bakıma da borcunu ödüyor.
Bu hain saldırılara Suud'tan tepkinin gelmemesi de bu tespiti doğrulamaktadır. Suud, Mısır'da darbeci Sisi'nin yanında saf tutmuş durumdadır. ABD ve İsrail ile son dönemeçte yaptığı silah anlaşmalarına karşılık hem Hamas'ı hem de Müslüman kardeşleri gözden çıkaran bir Suud var. Göbekten ABD'ye bağlı olan Suud, körfez ülkelerinin bir çoğunu da kendi çıkarları ve tabi Siyonist çıkarların korunması adına etkilemeyi başarmaktadır. Bunu bazen sıcak para bazen de petrolle yapmaktadır.
Tüm bu güçlerin Irak'ta sergiledikleri rolde aynı. Mezhep savaşı çıkartıp Irak'ı bölmek konusunda anlaştıklarını söylemek mümkün.. Bölerken de dikkatleri başka bir noktaya yani Gazze'ye çekmek şaşırtıcı olmasa gerek.
Mezhep kimliği üzerinden Suriye'de oynadıkları oyundan farksız değil.
Tüm bu planları yazan ekip, İngiltere'den ve küresel bir örgüt haline getirilmek istenen IŞİD'ten de tam destek almaktadır. Türkiye'yi etkisizleştirmek için de konsolosluk çalışanları rehin alınmış, atılması muhtemelen adımların önü kesilmiştir.
Yani istihbarat savaşı 4 ayrı noktada yürütülüyor. Mısır, Irak, Suriye ve Gazze.. Gazze, Halep, Telafer, Musul ile Kerkük'ü hedef alan güç aynı.
Bu güç sürekli olarak Türkiye'de de bir mezhep çatışması peşinde ancak Türkiye halkı kardeşliğine sahip çıkıyor. Oyunu her defasında bozmayı başarıyor.
Mısır’da darbe olmasaydı, Suriye’de devrim engellenmeseydi ne olurdu peki?
Türkiye ile ittifak haline girilir, Siyonist projeler yerle bir edilirdi. Önce Suriye’nin günü birlik bombaladığı Filistinli mülteci kampındaki çocuklarımız kurtulur, Golan tepeleri işgalden arındırılırdı. Ardından Mısır ile Gazze arasına örülen setler aşılır, Kudüs özgürleşirdi.
Varın düşünün İsrail ne olurdu?
www.twitter.com/aslandegirmenci
degirmenciaslan@gmail.com