Bir yandan yaşanan siyasi,idari ve sosyo-ekonomik problemler,diğer yandan, batının maddi açıdan (bilim ve teknoloji) büyük bir hızla terakkiyat (gelişim) göstermesi hem bizim toplumumuzda hem de Osmanlı coğrafyasında yaşayan müslümanların arasında ümitsizliğin hayat bulup dirilmesine neden olmuştu.Bediuzzaman Said Nursi, kişi veya toplumları yokluğa götürecek bu duygunun farkında olmuş, bulunduğu her ortamda öne atılıp, yaşanılan tüm olumsuz, bazen ezici bazen de boğucu hadiseler karşısında “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesip meyus olmayın.” (Zümer 39/5) ruhlara ümit üfleyen bu ilahi referansla müslümanların ümitsizlikten uzak durmasının gerekliliğini anlatma gayreti içerisinde olmuştur. Ümitsizliğin kaynağını ise, müslümanların İslam’ı yaşamada göstermiş olduğu zafiyet (zayıflık) olarak ifade etmiştir.
Ümitsizlik ona göre, şeytanın insanı günaha, isyana ve küfre düşürmek için kurduğu bir tuzaktı.Bu duyguyla kişi ruhen sıkıntılara duçar olurdu.Sıkıntı ise sefahate ve ahlaksızlığa yol açan kapıların anahtarıydı.Kainatın Sultanı’na iman eden ümitsizlik girdabına kapılıp kaybolamazdı.İnsanları,özellikle Müslümanları canlandıracak tek şey el-emel (ümitvar olma), öldüren ise yeisti.
O’nun dünyasında ümitsizliğe yer yoktu. Rabbine itimadı tamdı.Hayatta başka hiçbir gayesi olmamıştı.Her şeyini o ulvi gayeye vakfetmiş, ”Sadece ve sadece kalbindeki ve kafasındaki dava ve Kur’an hizmeti onun yaşadığı her anını meşgul etmişti.”İçinde bulunduğu dünyanın gerçeklerini en iyi şekilde kavramış, idrakin ve hayallerin ulaştığı ufukları hakikat nazarıyla seyreden bir insan oluvermişti.
Tiflis’te Şeyh San’an tepesinde Rus bir polis ile arasında gerçekleşen konuşması onun ağır olumsuz şartlar karşısındaki ümidini ve gelecekle ilgili ufkunu göstermesi adına çok önemlidir.
Yıl 1910.Bediuzzaman Said Nursi, yanında iki talebesi olduğu halde Karadeniz’den Van’a gitmek için İstanbul’dan ayrılır.Yol uzun,zaman az,yapılacak iş çoktur.Mart ayının yağışlı,soğuk bir gününde Batum üzerinden Tiflis’e gelir. Şeyh San’an tepesinden (şimdiki büyük vericinin ve parkın bulunduğu yer) kuşbakışı Tiflis’i seyrediyorken hayallerinde gelecek, gözlerinde ümidin ışıkları vardı. Etrafında kümelenmiş insanlar arasından Rus bir polis yanına yaklaşarak:
“ Niçin böyle dikkatle seyrediyorsun ?” der.
Bediuzzaman:
“ Medresemin planını yapıyorum.”diyerek cevap verir.
Rus polis tekrar sorar:
“Nerelisin?”
“ Bitlisliyim”
“ Ama burası Tiflis ! “
“ Bitlis,Tiflis birbirinin kardeşidir.”
Bu cevap karşısında şaşıran, hiçbir şey anlamayan Rus polis tekrar sorar:
“ Ne demek bu?”
“ Asya’da Alem-i İslam’da üç nur birbirinin arkasından inkişafa başlıyor. Sizde ise birbiri üstüne üç zulmet inkişafa başlayacaktır. Şu istibdat perdesi (Komünizm) yırtılacak geri çekilecek, ben de gelip burada medresemi yapacağım.”*
Rus polisi gülerek:
“ Heyhat! Şaşarım senin ümidine!”
“ Ben de şaşarım senin aklına! Bu kışın devamına ihtimal verebilir misin? Her kışın bir baharı, her gecenin bir gündüzü vardır.”
“ Ama İslam parça parça olmuş.”
“ Hayır onlar tahsile gitmişler.İşte Hindistan, İslam’ın müstaîd (kabiliyetli) bir veledidir.İngiliz Mekteb-i Îdadisi’nde (lise) çalışıyor.Mısır, İslam’ın zeki bir mahdumudur.İngiliz Mekteb-i Mülkiyesi’nde (Sosyal Bilimler Fakültesi) ders alıyor.Kafkas ve Türkistan, İslam’ın iki bahadır oğullarıdır.Rus Mekteb-i Harbiyesi’nde talim ediyor. Şu asilzade evlat, diplomalarını aldıktan sonra her biri bir kıtanın başına geçecek, muhteşem ve adaletli büyükleri olan İslamiyet’in bayrağını büyük ufuklarda dalgalandırmakla, Kader-i Ezeli’nin nazarında insanlar, Hikmet-i Ezeliye’nin sırrını ilan edeceklerdir.”
“……………………………”
Rus polisi söyleyecek bir söz bulamaz….
Günümüzde geçmiş tarihin sayfalarında maziye şöyle bir küçük yolculuk yaptığımızda, temenniden öte imanî derinliği yakalamış bir yürekten çıkan bu tespitlerin zamanla adım adım gerçekleşmiş olduğunu görmekteyiz. İslam’ın kabiliyetli zeki çocukları önce özgürlüklerini ilan ettiler, arkasından dinlerinin maddi ve manevi terakkiye açık olduğu hakikatine sımsıkı bağlanarak medeniyette ileri adımlar atar oldular. Şimdilerde ise gelecekte güzel günlerin işaretlerinin farkında olan bizler, yaklaşık bir asırdır hayatımızda bir kültür haline getirdiğimiz ümitsizlik (yeis) duygusunu içimizden sökercesine atar olduk. Geleceğe ümitle bakmak için önümüzde pek çok örnekler var artık.
* Tiflis’te şu an Anadolu’nun girişken ve vefalı iş adamları tarafından yüksek öğrenime açılmış bir üniversite ve lise eğitimi veren birkaç kolej mevcuttur.