Her zaman söylerim “ kişilerle değil konularla işim olur” ve başta “Muhafazakar Çapkınlar” kitabım olmak üzere hep konuları ve konuların manevi değerler üzerinde ki etkilerini irdeledim. İnsanların eylemlerini nasıl yaptığını yani mahremini açıkça hiçbir zaman yazmadım.
Ben Takva ehli olmayabilirim…
Ben İslam kadınını temsil etmiyor olabilirim…
Ben İslam dinini savunurken “ Önce sen başını kapa” diyenler tarafından eleştirilmiş olabilirim…
Fakat ben her zaman ölçülerimi bilip ne amaca hizmet ettiğimi bildiğim için hiçbir zaman ne savunduklarımdan vazgeçtim ne de kadınlığın daha doğrusu insanlığın değerlerine aykırı pornografik yazılarımı “benim işim bu” diye çıkıp yazmadım…
Hatta ben…
Elimde bir çok imkan olmasına rağmen medyada öne çıkabilmek için yaşantı şeklimle zıt konuları ele almadım.
Neden?
Çünkü yaptığınız iş akademik bir çerçeve içindeyse ve amacınız gerçekten bir iş yapmak ise sınırlarınızı iyi anlayıp bilip muhafaza etmeliyiz. Hele ki yaşantımızın aksine tavırları sergileyerek insanları kendimize güldürmemeyi iyi anlamak lazım…
Hani “Dinime söven Müslüman olsa” misali, takvadan bihaberlerin takva dersleri verircesine insanlara akıl vermelerine tepkisiz kalmadık. İşte bazı tipler takvanın “T” sinden haberleri olmadan birde kalkıp takva dersi vermiyorlar mı?
Bayanlar- Baylar…
Yaptığımız işlerin maneviyatımıza zarar vermesine müsaade ettiğimiz sürece o yol hiçbir şekilde bizi hiçbir yere götüremez. Kendi hakikatlerimizi incitip yara verdiğimiz sürece ancak ve ancak bir meçhule giden yolda savrulup dururuz…
Önce İslam dinini güzelce öğrenip sonra takva hakkın da yorum yapmak lazım…
Yoksa hangi amaçla girdiğimiz bu yolda hangi zat-ı muhteremlerin kemiklerini sızlattığımızın farkına varmayacak kadar gözlerimizin karamasının bedellerini bir gün gelir öderiz...
Dini kendi menfaatlerine kullanarak öne çıkmak isteyen birçok kişiyi bu ülke gördü…
Ve bunlara rağmen hala dini kullanarak gündem olmak isteyenlere hayret bile edemiyoruz sadece gülüyoruz…
Biz dizileri, sanatçıları, açıklığı, pornografiyi eleştirirken yani bir amaca hizmet ederken diğer taraftan birileri çıkıp insanoğlunun en mahrem sırlarını açıkça ifşa edebiliyor. Ama sorun hepsi senden benden daha Müslüman…
Kimsenin imanını sorgulayamayız ama insanların temsil ettikleri misyona verdikleri zararları veya o misyonu taşıyıp taşımadıklarını tabi ki sorgularız. Hele ki bunları yapanlar din adına yola çıkmış insanlarsa bize yapılan yanlışları sorgulamak farzdır…
Hele ki çalıştığınız kurumun değerlerine ve Vizyonuna ters düşecek şekilde davranabilme özgürlüğünün dünyanın hiçbir yerinde olmadığını bilmeyecek kadar cahil olmadık. Demokrasi demek her istediğini yapabilmek demek değildir, Demokrasi bağlı olduğunuz kurum inanç ve değerlerin belirlenmiş çizgileri dahilinde istediğinizi yazabilmektir. Öyle devletlerde ve kurumlarda herkes istediği gibi davransaydı hiçbir yerde düzen olmazdı öyle değil mi?
Evet gelelim fasulyenin faydalarına…
Ne güzel başımız göğe erdi ve hepimiz insan oğlunun asırlardır becerebildiği konularda birilerinin engin bilgilerinden derler aldık. Artık herkesin aile hayatı bayağı bir düzene girmiştir ve artık evliliklerde hiçbir problem kalmamıştır. Zaten bütün biten evlilikler hep böyle pornografik konular yüzünden bitiyor öyle değil mi?
Ayıp ile edep kelimelerinin anlamını bilmeyenlere iki soru sormak isterdim ama maalesef buna çıkmış olduğum yolun edep ve ayıp çerçevesi müsait değil.
Dedim ya!
Dinime söven Müslüman olsa…
Ve takvayı öğrenecek ya da nerede uygulamayı uygulamayacağımızı halka açık yerlerden öğrenecek kadar cahil- kendini bilmez- gayri ahlaki bir yapıya sahip değiliz.
Ve bu yazdıklarımızı kimse üstüne alınmasın, mevcut bulunduğumuz yerde değerlerimizin hakikatleri incitilmiş olduğu için biz konuyu ele aldık sadece. Yani kimse kalemimizden kendine menfaat çıkarmasın...
www.sevdaturkusev.com