Heyecanla beklenen bir ay hanelerimizi şereflendirdi hoş geldi. Bu değerli ayın gelmesini bekleyen sadece bizler değiliz. Gelse de biran önce zam yapsak şu yiyeceklere diyenler. Gözünüz aydın geldi bu güzel ay. Ay sonunda sizin haliniz ne olur orası bilinmez vesselam.
Evlerde küçük çocukların sesleri yükselir. “Beni de kaldırın sahura lütfen lütfen. Ben de oruç tutacağım.”
Ramazan ayında eskiden mutfaklarda büyük ekmek tekneleri bulunurmuş, çocuklar ve yaşlılar oruç tutarlarken zorlandıkları durumda işte bu kocaman ekmek teknelerinin arkasına gizlenerek karınlarını doyurup, oruçlarına kaldıkları yerden devam ederler bunun adına da Tekne Orucu derlermiş.
Küçük çocukları oruç ile karşılaştırmadan önce onları tekne orucu tuttururuz. Vücut ve beyin ağır ağır alıştırılır. Ramazan davulcusu, ramazan topu çocukların oruçlarına heyecan katar. Karagöz-Hacivat oyunları ile ramazan ayrı bir tat alır.
Teravih namazına katılmak, arada kıkır kıkır kıkırdamak ayrı bir güzel olaydı. Bu böyle olmaz deyip büyükler bizleri kendi aralarına alırlardı.
Sahur davulcuları vardır. Uykunun en tatlı yerinde onlar sokaklarda sizleri uyandırır. Bu güzel mübarek günde onlarda sevap alır. Eskiden sahurda komşularının kalkmasını sağlayan insanlar varmış onlar alırmış eline bir yağ, peynir tenekesi çalarlarmış güm güm, komşuların adına maniler yazılırmış oracıkta. Peşlerine çoluk çocuk takılırmış. Sonra sahurda kalkan insanlar bazlamalar, gözlemeler yapar komşularına ikram edermiş. İftar vakti de yine öyle iftar açılmadan durumu uygun olmayan insanlar ağırlanır. Haneler şereflenirmiş. O köy, o mahalle işte bu şekilde ramazanını huşu ile yaparlarmış.
Fark ettiniz değil mi –mış, -miş ekleri ile yazıyorum. Benim çevremde bitti yukarda yazdığım olaylar. Tanımadığımız insanlar soframıza otururdu bir sonraki ramazan da yine öyle olurdu. Sürpriz misafirler olurdu iftar vaktinde herkese yetecek kadar yemek vardı.
Peki, şimdi kim açar kapısını hiç tanımadığı insanlara?
Bir başka soru geliyor. Orucu ne ile açarsak kabul olur? Zeytin, hurma, tuz, su, çorba..
İşte size değişik bir tartışma çıksın. Televizyon hocalarımız yerini aldı. Bir ay sonra gideceklerini bilip ona göre izlemek sonra duygularımız üstüne duygu eklemek bizimkisi.
Televizyon kanalları bile dinleniyor, biraz kendilerine geliyorlar, açıkçası memnunum isterim ki televizyon hocalarımızın sayısı artsın. İnsanlar ister istemez doğru şeyleri öğrenir ve öyle yaşarlar. Diziler, filmler insanların zamanlarını acımazsa yerken ahlak ve dinden uzak yetişiyor evlatlar.
Kişi oruç tutmaz tutan insanlara da karışır.
Kişi oruç tutar tutmayana karışır. Sizce hangi iş doğru?
Acaba kimin orucu kabul olacak, kimin söylemi Salih amel olarak kayda geçecek bilinmez.
Oruç İslamın şartından yalnız biri namaz da diğeri neden insanlar oruç tutmayan insanı kınar ki!
Özellikle dikkat ediyorum, namaz kılmayıp oruç tutan kimseler oruç tutmayan insanlara farklı gözle bakıyorlar.
Farkın ne senin o insanla diyemiyorum. Bir ay oruçlu kalmakta büyük bir şey elbette.
Birde şöyle tipler var. Bir ay oruç tutup ailesine zulüm edenler. Sürekli eşi ile kavga eden, kimseler. Sigara içemediği için sinirini evladından, eşinden alan kadın veya erkekler var. Oruç mu sizi siz mi orucu tutuyorsunuz?
Bu kimselere sorum şu oruç kimin için tutuluyor?
Bir başka canlıyı da oruç tuttururuz değil mi? Zeki okuyucularım anladı güldüler bile.. Onun için efendim oruçlarımızı Allah’ın rızasını almak için tutup, beden ve ruhumuzun temizlenmesi için dua edelim. Rabbim işlemiş ve işleyeceğimiz günahlarımızı affetsin, tutulan oruçları kabul etsin duası ile.
Herkes kendi tuttuğu oruç ile ilgilensin Rabbim kabul edecek mi diye, milletin tutmadığı ile değil vesselam!