Ölüm bazılarının korkulu rüyası. Bazılarının da vazgeçilmez vuslatı. Boşuna dememiş Üstâd Necip Fazıl Kısakürek;
„…Kapı kapı, yolun son kapısı ölümse;
Her kapıda ağlayıp o kapıda gülümse!
O demdeki,perdeler kalkar,perdeler iner,
Azraile hoşgeldin,diyebilmekte hüner...“
Vakti belli olmayan, her an yanıbaşımızda duran koca Ölüm…
Yokluk âleminden varlık âlemine doğru seyre devam ediyoruz. Yolcuyuz hiç durmadan akıp gidiyoruz. Yaşamayı ebedi sanıyor şaşırtıyoruz. Duyunca pek yakınımızın ölüm haberini kendimize geliyor, lâkin aradan üç-beş gün geçmeden yine oyalanmaya başlıyoruz.
Unutuyoruz kendimizi. Unutuyoruz tek gerçeği.
Ölüm, sonsuzluk perdesinin ince tülü.
Görür ölen gideceği yeri. Seyreder olan bitenleri. Belki de pişmanlık yakar ciğerini. Tevbesi havada asılı kalır belki de, kimsenin duyamadığı sessizlikte.
Hani sıkca unutur ya insan tek gerceği, ama o gerçek unutmaz onu, bu da emrin bir gereği.
Adı anıldığında içimizi ürperten ölümü, bilsek ki bizi sevgilimize götürecek, o zamanda mi ürperecek bu yürek?
Bizi Cennet ve Cemalullah´a ulaştıracak bileti aldık mı millet?
Ölümü sessizce bekleyebildik mi bir kenarda?
Sevebildik mi ölümü Mevlanaca?
Dedik mi Mevlana gibi; „Canı sen aldıktan sonra ölüm şeker gibidir. Seninle olduktan sonra ölmek, tatlı candan da tatlıdır bize”.
Ölüme her nefes alıp verişimizde bir adım daha yaklaştığımızı kaç defa düşündük?
Ölümden korkmamak için uğraştık, ölümü sevmeye başladık mı?
Cennete ve Cemalullah´a kavuşmayı kaç kez arzuladık?
Ölüm saatini iple çekmek için, gideceğimiz yeri ve bizi bekleyenleri çok iyi ve yakından tanımak, Onları kalbimizin baş köşesine koymamız gerekiyor.
Ölüm ancak böyle sevilir…
Ölüm yokluk değil ki üzülesin…
Ölüm bir daha hiç ölmemek şartıyla diğer âleme geçişin bir diğer adıdır.
Onu (c.c) yeterince sevince, Hz. Mevlana gibi ölüm gecemiz düğün gecemiz olacaktır.
Ölüme yakışır şekilde bir hayat süren, ölümden kattiyyen korkmamalı.
Ölüm sevecendir, çünkü ölümü bize yakıştıran çok güzel, çok merhametlidir…
O halde şöyle diyelim mi:
Sen ölümü sevki, oda emanetini almaya geldiğinde, emanetini seve seve alsın…