Can Dündar bir yazısında diyor ki,
''Bir zamanlar bir psikoloji kitabında okuduğum bir bölüm vardı...
Hayatın ve getirilerinin kıymetini anlamak için tavsiye edilen bir metod vardı içinde..
Deniyordu ki;
'Arada bir, çok bunaldığınızda,hayatın sizin için çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde kendinize 10 dakika ayırın ve kendi cenaze töreninizi düşünün'...
Cümleyi ilk okuduğumda çarpılmıştım...
Ben girişin akabinde pozitif bir gelişme ve tavsiye bekliyordum...
Ama ' kendi ölümümüzü ve cenazemizi ' düşünmemiz tavsiye
ediliyordu...''
Ölüm kaçınılmaz hakikat, ölüm garip bilmece.. Öldükten sonra dirilmeye inansın inanmasın herkesin, düşüncelerinden atamadığı şeydir ölüm..
Zikrinden bile rahatsız olanlar olduğu gibi, onu en güzel an şeklinde bekleyenler de vardır.
Şairlerin, yazarların, sanatkarların ise, eserlerinde çok işlediği bir temadır. Yabancı bir yazar, şairlerin ölüme bakışını'' Şairler ölümü büyüleyici bulurlar..'' şeklinde değerlendirmiş. Gerçekten öyle mi?
Şair ve yazarlardan bazılarının ölüme nasıl baktığını bir görelim.
Melih Cevdet Anday, insanı yaşatan ölümsüzlük duygusudur, demiş..
Hermann Hesse, her ölüm olayından sonra yaşam daha narin, daha incelikli niteliğe bürünür, derken,
Sergeyy Yesenin de, ölmek yeni bir şey değildir bu dünyada, ama yaşamak da yeni bir şey olmasa gerek, demiş..
Cahit Sıtkı Tarancı,
'Ne yardan geçilir, ne serden;
Korkuyorum bu gecelerden.
Bel bağladığım tepelerden
Gün doğmayabilir bir daha'
diye hüzünlenirken,
'Büyük randevu... Bilsem nerede, saat kaçta?
Tabutumun tahtası, bilsem hangi ağaçta?'
diyen Necip Fazıl da, ölümünün nerde nasıl olacağını merak etmiş.
Uykularım bölünür geceleri, uzaktan uzaktan gelen hüzünlü bir kuş ötüşünde hissederim ölümü.. En sevinçli anlarımda dahi ölüm düşüncesi zihnimden silinmez. Gülmelerime bile ağlayasım gelir.
En mutlu anlarımda kendime,
Çokta kaptırma kendini derim, hepsi geçecek bunların..
Acılarımda da aynı şeyi söylerim,
-Geçecek!..
Her gün ağarmasının bir kararması olduğu gibi, her çiçek açımının bir yaprak dökmesi var.
Her doğumun da bir ölümü muhakkak olacak.
Kimine kabus,
kimine ise bir özleyiş ve bekleyiş.. Örneğin Mevlana Celaleddin Rumi'ye bir bekleyiş ve özleyiş olmuş..
'Öldüğüm gün tabutum götürülürken,
bende bu dünya derdi var sanma
Bana ağlama
Yazık yazık,vah vah deme!'
Cahit Sıtkı da gene,
'Neylersin ölüm herkesin başında
Uyudun uyanamadın olacak
Kim bilir nerde, kaç yaşında
Bir namazlık saltanatın olacak..
Taht misali o musalla taşında..'
demiş.
Biz, asıl sözün Sahibinden dinleyelim ölümü..
Ve hayırlarla geçirilmiş bir ömürden sonra, dileyelim O'ndan en hayırlı ölümü..
Her nerede olursanız olun ölüm size yetişir, son derece sağlam kaleler içinde de bulunsanız yine kurtulamazsınız. Nisa 78
Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz. Enbiya 35
Şimdi bak Allah'ın rahmetinin eserlerine! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphe yok ki O, mutlaka ölüleri diriltir. O her şeye kâdirdir. Rum 50
Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldiğinde, "Ey insan! İşte bu senin öteden beri kaçtığın şeydir." denir. Kaf 19
Hiç şüphesiz, göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. O diriltir de, öldürür de. Size O'ndan başka ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı. Tevbe 116
e mail
kafu-nun@hotmail.com