ÖLÜM
(GENÇ YAŞTA HAKKIN RAHMETİNE KAVUŞANLAR)
Değerli okuyucular bugün sizlere ölümü hatırlatmak ölümden bahsetmek istiyorum.
Bu konuyu seçmemin sebebi ölümün her yaşta genç yaşlı demeden başa gelebileceği için kısa da olsa bir nefis muhasebesi yapmak ve bu vesile ile genç yaşta Hakkın rahmetine kavuşan arkadaşlarımı da yad etmek istiyorum. Yazımın sonunda bir Fatiha okursanız geçmişlerinizin ve bu arkadaşların inşaAllah ruhlarına ulaşacaktır.
Ölüm nedir ne değildir.?
Ölüm bir yokoluş değil aslında.
Ölüm müminlere göre dünya zindanındaki hapis hayatının sona ermesi ve ebedi olan ahiret hayatının başlamasıdır.
Mevlanaya göre ölüm şebi arus dur yani düğün gecesidir.
Ama günahkarlar için ölüm felakettir. Çünkü öldükten sonra azap kabirde başlayacak. Eğer Müslüman ise cezası bitince sonra cennete gidecek. Münafık veya kafir ise ebedi olarak cehennemde kalacak.
Cennette gözlerin görmediği hatır ve hayal gelmeyen nimetler var.
Cehennem de ise tam tersine bitmez tükenmez azap işkence ceza var.
Bizim idrakimiz imanımız zayıf olduğundan ölümden ölmekten çok korkuyoruz. Birçok zalim ve gaddar idareci de ölüm hakikatını bir parça idrak edebilseler ahrette karşılaşacakları cezaları düşünebilseler zulüm ve kötülükten sakınırlardı. Ancak zulümleri sebebiyle kalpleri mühürlü olduğu için başlarına gelecekten habersiz zulümlerine devam ediyorlar. Bediüzzaman Saidi Nursi de: ‘’Zalimler için yaşasın cehennem’’diyerek ne güzel söylemiş.
Peygamber Efendimiz siz eğer ölümün hakikatını bilseydiniz çok ağlar az gülerdiniz buyuruyor.
Şimdi başa dönmek istiyorum. Günlük meşgaleler arasında hay huy içinde günler geçiyor zaman akıp gidiyor. Hele şu son zamanlarda gerginleşen siyasi ortamın içinde millet olarak kendimizi kaptırdık gidiyoruz. Fakat ecelimizin ne zaman geleceğini bilmiyoruz. Bilinçaltımızda yaşlanınca ölecekmişiz gibi bir his var. Ancak 14 yaşında 20 yaşlarında 30 lu 40 lı yaşlarda herhangi bir hastalık olmadan ama bir kaza ama ani bir kalb krizi veya beyin kanaması ile veya tedavisi mümkün olmayan kanser gibi hastalıktan vefat edenleri hakkın rahmetine kavuşanları görünce iç alemimize bir çeki düzen vermek gerektiğini düşünüyorum. Vakit geçmeden hayırlı amel olarak iyilik olarak ne yapabilirsek kardır veya kötü huy ve davranışlardan kötülüklerden ne kadar uzaklaşabilirsek o kadar kazançlı oluruz diye düşünüyorum.
Yine Efendimiz buyurduki ‘’Ahiret hayatında herkes pişman olacak’’Sordular Cennetlikler de mi? Evet. Neden Ya Resulullah? Cennetlikler nail oldukları nimetleri görünce daha fazlasına nail olmak için dünyada iken keşke daha çok salih amel yapsaydım diyecek. Günahkarlar cehennem azabını görünce keşke günah işlemeseydim diyecekler.
Size bir hadis meali daha nakledeyim. Efendimiz dünya ile ahreti kıyaslarken buyuruyor ki: ‘’ Sizden biriniz deniz kenarına gider bir parmağını suya daldırır ve çeker. Parmağındaki ıslaklık denizin yanında ne ise dünya da ahretin yanında o dur.
Şöyle bir soru akla gelebilir. O halde bu dünyada ne için yaşıyoruz?. Ahrette cennete gitmek için bu dünyada Allah CC bizden istediği şekilde hayat sürmek için yaşıyoruz. Yani burası imtihan yeri. Cennet dünyada kazanılıyor.
Bunları okurken umarım sıkılmamışsınızdır. Bu tefekkür ve düşüncelerle bir nebze olsun arzularımızı hırslarımızı isteklerimizi frenleyebiliriz inşaAllah. Bu Hadisi Şerifleri bize vurgulayarak öğreten Esad Coşan Hocamıza da lutfu keremi ile muamele etmesini Yüce Allahtan niyaz ediyorum.
Bu vesile ile genç yaşta Hakkın rahmetine kavuşan hatırladığım arkadaşlarımı yadetmek istiyorum.
İlk başta şehid olan gençlerden Metin Yükseli zikretmek istiyorum. Devrimizin en büyük alimlerinden olan merhum Sadrettin Yüksel Hocamızın oğludur. Fatih Akıncılarının başkanı idi ve bir Cuma namazı çıkışında ülkücüler tarafından Şubat 1979 da şehidedildi.
İkinci isim genç ve çok faal İslamcı bir öğretmen olan Sedat Yenigün de Temmuz 1980 de derin devlet tarafından şehid edildi.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde öğrenciliğinden tanıdığım Zeki Uçar Nöroşirürji(Beyin Cerrahisi) İhtisası yapıyordu. Denizde boğuldu. İki gün sonra cesedi bulundu. Çok iyi ve dindar bir gençti.
Daima güleryüzü ile hatırladığım eczacı kardeşim Ali Kahraman kolon kanserinden genç yaşta(1996 yılı olabilir) vefat etti. Taleal Bedru Aleyna ilahisini ilk defa onun güzel sesinden dinlemiştim.
Milli Türk Talebe Birliğinin fedakar ve cefakar mensuplarından üniversite yıllarından arkadaşım doğma büyüme Eyüplü Fizik Tedavi Uzmanı Dr. Sedat Savaşer Akciğer Fibrozisinden genç yaşta vefat etti. Fizik Tedavi Şef Yardımcılığı sınavında jürisinde bulunmuştum.
Adapazarında oturan ve askerlik dönem arkadaşım olan Mustafa Yazaroğlu da genç yaşta vefat edenlerden. Yanılmıyorsam diyabeti vardı. Hastalığına dikkat etmiyordu diye biliyorum. Bu nedenle ve bu arkadaşımın vefatı üzerine sağlıklı yaşam konusunda Merhum Esad Coşan Hocamız uyarıcı bir yazı yazmıştı.
Afyonlu ve Göz Hastalıkları Uzmanı olan Dr. Macit Şenbabaoğlu neşeli ve arkadaş canlısı biri idi. Bir özel hastanede çalışıyordu. Pankreas kanserinden vefat etti.
Yaklaşık dört sene önce de bacanağımın kardeşi Zeki Bey 45 yaşında bir akşam ani bir kalp krizi ile vefat etti.
Altı sene çalıştığım ve iki sene önce ayrıldığım İstanbul Zeytinburnunda çalışan Nazmiye Hanımın 14 yaşındaki kızı Ramazan boyunca bir ay oruç tutuyor. Ramazan Bayramının birinci günü nasıl olduysa balkondan düşerek hakkın rahmetine kavuşuyor. Anne ve babanın ve erkek kardeşinin durumunu düşünün. Ne kadar ağır bir imtihan.
O hastaneden tanıdığım genç bir anestezi teknisyeni hanım sonra başka bir hastanede çalışırken canına kıyarak vefat etti. Bu iki hanım hakkında iki zor ölüm başlıklı yazı yazmıştım.
Yine O hastaneden tanıdığım iki doktor arkadaşın (biri 39 yaşında Erdem Bey diğeri asker emeklisi Musa Bey) iki ay ara ile vefat haberlerini aldım.
Geçtiğimiz Kurban Bayramı sonrası henüz Kanadaya giden en küçük eniştem Vural Çelik kalp krizi geçirerek vefat etti.
En son birkaç gün öce mail kutuma gelen bir haberde Konyalı Mustafa Uysal kardeşimin vefat haberini aldım. Erenköy Zihni Paşa Camiinde imam olarak görev yapıyordu. Oğlundan beyin kanamasından vefat ettiğini öğrendim.
Burada yaşlı ve hasta olarak vefat edenleri yazmadım. Bu yazdıklarımın hepsi beklenmedik ani ölümlerdi. Allah bu saydıklarıma ve cümle geçmişlerimize ve geçmişlerinize rahmet eylesin, günahlarını affetsin, mekanlarını cennet eylesin ve seyyiatlarını hasenata çevirsin.
Dostlar çalakalem hatırladığım ve bir kaçı hariç hepsi genç yaşta vefat eden bu arkadaşlarımın ruhuna bir Fatiha okursanız onlara da sizin geçmişlerinize de ulaşacaktır.
Bu vesile ile Allah CC bizi hayırlara eriştirsin ve ölüme hazırlıklı olmayı nasip etsin.
Size yazımın sonunda usta şairimiz Yahya Kemal Beyatlı’nın Sessiz Gemi adlı şiirini takdim ediyorum.
Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan
Hiç yolcusu yokmuş gibi alır ağır ağır yol.
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli
Biçare gönüller ne giden son gemidir bu
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden.
Birçok seneler geçti dönen yok seferinden