Unutkanlık hepimiz için geçerli. Doğan Grubu öndegelenleriyle Rodos'ta birlikte geçirdiğimiz bayramdan sonra bir dizi yurtdışı etkinliğe aynı kadro olarak katılacaktık. "Haris Aleksiyu Atina'da dinledin mi?", "O meşhur makarnayı Sardunya'da denedin mi?" gibi sorulara olumsuz cevaplarımdan sonra, "O halde birlikte gidelim" daveti gelmişti çünkü.
Unutuldu o vaatler...
Tek sevincim ve avuntum Rodos grubumuzun benim dışımdaki üyelerinin dünyayı gezmeye devam etmeleri... Amiral gemisi kaptanının sütununda okuduğuma göre, son olarak, Sardunya'ya gitmişler... Birkaç gün önce, "Sardunya'nın 'Porto Cervo' adlı küçük köyünde bir restoranda otururken, Genelkurmay Başkanlığı'nca yapılan açıklamayı öğrendik. / Yanımda Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin de vardı" satırlarını okudum kaptanın sütununda.
Mehmet Yakup Yılmaz ve Ahmet Hakan da varsa yanlarında, hele Aydın Bey'in uçağıyla ve onun liderliğinde gidilmişse, Rodos'ta kararlaştırılan programın bir durağı daha geride kalmış demektir... Gezsinler, eğlensinler; emin olun zerre kadar gönlüm kalmaz.
Onlar eğlenmeyle meşgul olsalar bile, başında bulundukları gazeteler her gün çıkmaya ve İstanbul'da sayfaları hazırlayanlar da kritik kararları onlara sunmaya devam ediyor. Nitekim Sardunya'da köy restoranında otururken önlerine öyle bir konu gelmiş: Genelkurmay Başkanlığı'nın "TSK'yı yıpratmak isteyenler var" diye başlayıp toplumdan tepki talep eden açıklaması...
"Genelkurmay adına yapılan en haklı açıklamalarda bile, mutlaka, 'Keşke bunu yapmasalardı' diye hayıflandığımız bir bölüm bulunuyor" diye başladığı cümlenin arkasını şöyle getirmiş Hürriyet yönetmeni: "O açıklamanın sonunda da, halkı tepki göstermeye davet eden bir cümle vardı ki, doğal olarak bazılarımızın tepkisini çekti. / İki genel yayın yönetmeni olarak kendimizce doğru bulduğumuz şeyi yaptık. / Sedat Ergin bunu büyüttü, ben ise küçük vermeyi tercih ettim."
Kendisine buradan teşekkür ederim. Herhalde bu satırları yazarken benden "Aferin" almak gibi bir derdi olmamıştır; ama ben yine de "Aferin" diyeyim... Çünkü o bunu yazana kadar, Milliyet ile Hürriyet arasında yaptığım her mukayesede, en iyi puanları Milliyet'e vermekteydim. Demek Genelkurmay Başkanlığı'nın neredeyse herkes tarafından 'tuhaf' bulunan çağrısını Hürriyet ondan daha küçük vermiş...
Doğan Medya Grubu'nun yayın organları arasında en büyük ayrışma şu sıralarda yaşanıyor. Uzun bir süre birbirine çok benzeyen bir yayın çizgisi sürdürdü grubun bütün gazeteleri; Ergenekon'u ciddiye almadılar, küçümsediler, alay ettiler... Herhangi bir yanlışlık yapılmışsa, onu olağanüstü büyüttüler. Doğan gazetelerini okuyanlar, dava açıldığında, neredeyse tek sesli bir koro halinde, "Ergenekon fos çıktı" demeye hazırlanıyordu.
Şimdi durum hayli farklı. Önce Radikal sürüden ayrıldı ve yazarları Ergenekon'u kendi tanıklıklarıyla biraz daha deşmeye başladı. Şener Eruygur'un Jandarma Genel Komutanı iken görev sınırlarını çok aşan bir hırs sergilediğini Radikal'de okumaya başladık.
Ardından Sedat Ergin devreye girdi. Milliyet yıllarca savunduğu türden 'Batılı anlamda araştırmacı gazetecilik' örneklerini birbiri ardına vermeye başladı. Cumhuriyet'e atılan bombaların Ergenekon kafilesinden olduğunu en kesin bilgilerle okurlarına aktardı Milliyet. Ergenekon örgütünün öndegelen simalarının karıştığı eylemleri de bir mantık silsilesi içerisinde sundu okurlarına.
Hürriyet hâlâ ayak sürümeye ve Ergenekon'u deşmek yerine okurlarını hayli şaşırttığını sandığım sade suya tirit haberler vermeye devam ediyor. Başkalarını bilmem de, ben, Hürriyet'i her elime alışımda "Acaba manşeti ne?" merakını hiç duymuyorum. Her gazetede en cazip ve çarpıcı haberler manşete çıkarılır ya, Hürriyet'te son zamanlarda manşet olmaya en az lâyık haberi manşet için ayırdıklarını sanıyorum.
'Çok seslilik' denilen övünesi özelliği tek gazete içerisinde değilse de, çıkardığı gazeteler arasında sağlamış oluyor Doğan Medya Grubu.
Benim -sanıyorum benim gibi pek çok Hürriyet okurunun da- en merak ettiğim böylesine ayrıştırıcı bir konuda tek sesliliğin nasıl sağlanabildiği... Ülkede tam bir saflaşmaya sebep oldu Ergenekon soruşturması, meselâ 'sol' kesimin kendisini sorgulamasına yol açtı... Bizim gazetede bile konuya benim gibi yaklaşmayan var ve böyle olması da doğal... Hürriyet ise bütün yazarlarıyla birbirine çok benzeyen bir yaklaşım içerisinde Ergenekon konusunda... Birini oku, hepsini (ya da Cumhuriyet'i) okumuş gibi oluyorsun. Böylesine büyük bir karmaşa ortamında vaatlerini mi hatırlayacaklar? Gezmeye bile vakitleri olmaması lâzım.