Tam anlamı ile bir Osmanlı şehri olan Bursa -günümüzde trafik keşmekeşinin ve sevimsiz binaların içinde kalsa da- manevi havasını korumaya devam ediyor.
Bilhassa Padişah kabirleri, Emir Sultan Türbesi, Yeşil Türbe, Ulu Camii gibi bilinen ziyaretgâhların yanı sıra, irili ufaklı pek çok tarihi ve kültürel miras ile Uludağ gibi bir turizm merkezine de ev sahipliği yapması, Bursa’yı görülmesi gereken vilayetler arasında her zaman ilk sıralarda tutuyor.
Bursa’ya hakim tepelerden biri olan Emir Tepe, Buharalı Müslüman-Türk Bilgini Muhammed Şemseddin Hazretlerinin medfun bulunduğu mekan olarak ziyaretçilerle dolup taşıyor. Emir Sultan Hazretleri Sultan Yıldırım Bayezıd’ın damadı. Esir düştüğü Ankara Savaşı’ndan sonra bilgisi ile Timur’u ikna etmiş ve serbest kalmış olan Sultan Şemseddin, kaynaklarda Anadolu Beylikleri arasında çıkan kavgaları yatıştırması ile ünlü manevi bir şahsiyet olarak anlatılıyor.
Emir Buhari Hazretlerinin türbesine bir vesile ile insanlar akın ediyor. Kimisi evlenebilmek için, kimisi çocuğu olması için, kimisi sadece Allah Rızası için, kimisi şefaat umarak, kimisi de sadece gelmişken görmüş olmak için türbeyi ziyaret edip dua ediyor. İster hak ister batıl amaçlarla olsun Dünyanın her tarafından insanlar gündüzün her saatinde Sultan’ın kabrini boş bırakmıyor.
Hazret’in kabrinin hemen alt tarafında ise Türk Müziği sevenlerin yakından tanıdığı bir isim medfun bulunuyor: Zeki Müren!
Zeki Müren aslen Bursalı olan, ortaokul çağından itibaren musikî eğitimi alan ve sanatını hakkı ile icra eden bir isim. Hatta sevenleri O’na ‘’sanat güneşi’’ lakabını uygun görmüşler. Mezarının üst tarafında yapılmış olan güneş simgesi şeklindeki kapaklar sanatçıya verilen bu lakaba uygun olması amacı ile yapılmış olsa gerek. Bu kapakların bir anlamda ‘’batmayan güneş’’ anlamında yapıldığını düşünebiliriz.
Zeki Müren’in mezarını ziyaret ettiğimizde, mezar başında bir tek insan göremedik. Elbette sanatçının ölüm yıldönümünde veya özel amaçlı ziyaretlerde mutlaka ziyaretçileri olacaktır.
Onlarca albüm çıkarmış olan ve neonların altında, altın mikrofonlarla milyonlarca dinleyiciye hitap etmiş olan Sanat Güneşi Zeki Müren ölmüş! Elbette Emir Sultan Hazretleri de ölmüş!
Ancak, ölmek var ölmek var!
Milyon satan plakların, yalandan gülümseyen dostların, şöhrete ve paraya vurgun çevrenin, emrinizdeki insanların, altınızdaki arabaların ve lüks malikanelerinizin gücü, mezarınıza ‘’bir tek ziyaretçiyi bile’’ getirmeye yetmiyorsa gerçekten ölmüşsünüz demektir!
Lakin bir lokma bir hırka ile yaşayan, hayatları boyunca insanlara doğruyu anlatan, uhrevi nimetler için dünyevi zevklerden vazgeçenler için ölüm, sadece bir yolculuktur.
Her insan mutlaka hayatta yanlışlar yapmıştır, yapacaktır da! Fakat hayatında hep doğruyu yaptığını zanneden ve ömürün bitiş çizgisinde aslında hep yanlışın içinde olduğunu fark edenlerin vay haline!
Bizlerde bunlara dahiliz. Sizler, bizler hepimiz…
Gök kubbede hoş sada bırakmak sözü ‘’hoş sadadan ne anladığınıza göre’’ değişebilir. Hoş sada Kur’an sesi, Allah’ın anılması, kulun duası ise ölümünüz ‘’yolculuktur’’.
Hoş sadadan anladığınız, güzel sesle şarkı söylemek, yalandan iyilikler yapmak, özel hayatım deyip genç dimağları bile bile zehirlemek ise ölümünüz ‘’gerçek ölümdür’’.
Bu yazımız elbette bir yorumdur. Bir an durup düşününce aklımıza gelenlerdir. Asıl olan Allah (C.C.)’ın takdiridir. Çünkü hayır görülen şer, şer görülen hayır olabilir. Elbetteki kimin ne olduğunu ve ne olacağını takdir eden Allah (CC)’tır.
Allah hepimizi hayır üzere yaşayan, hayır üzere ölen ve hayır üzere dirilen zümrelerden eylesin inşallah!
Hoşça bakın zatınıza…