„Okumayı sevmek, hayattaki can sıkıcı saatleri güzel saatlerle değiştirmektir“
(Montesquieu)
Kitap okumanın önemini sorsak, „önemli“dir cevabını duyarız elbette. Bir de kitap okuyanları araştırsak, elde edeceğimiz sonuç vahim olacaktır. Çünkü önemini bilmek ile, okumanın arasında dağlar kadar fark vardır. Ülkemiz insanlarının kitap okuma alışkanlığı pek azdır. Sebebini sorsak eminim şu cevapları duyarız:
1. Zamanımız yok.
2. Sıkıcı bir iş.
3. Tv ve Internet varken napacaksın kitabı.
4. Ve diğer bahaneler…
Okumayı can sıkıcı bir iş olarak algılayanlar, aslında düpedüz kendilerini kandırmış olurlar. Okumak demek, düşünmek demektir. Okumak, bilgi demektir. Kendi kişiliğimizi geliştirmek demektir. Az okuyan insanın lisanında mutlaka bir bozukluk olacaktır, çünkü okuyan insan düzgün konuşmasını da pekiştirir. Yani, yazma ve kelime hazinemiz ancak okuma ile gelişir.
Kitap alışkanlığı olan bir insanın, dünyaya bakış açısı dahi çok farklıdır. Okuyan bir insan aynı zamanda; düşünen, fikir üretebilen bir yapıya sahiptir.
Zaten hayat da düşünme, fikir üretme, öğrenme ve tartma süreci değil midir?
Kitap okumak bir alışkanlıktır. Fakat insanlarımıza okuma alışkanlığı yerine, temizlik alışkanlığı, spor alışkanlığı daha önemli olduğu lanse edilmiştir. Bunun yanısıra bir de olumsuz alışkanlıklarımız vardır ki, okuma yerine bunları tercih edebiliyoruz. Misal; Sigara, Tv, internet, yalan, dedikodu vb.
İnsanlar duyduklarını değil gördüklerini yapma eğilimindedirler. İnsan psikolojisi bunu böyle kabüllenmiştir. Bazı ebeveynler çocuklarını kitap okumaya zorlarlar.
Şimdi soruyorum:
Çocuklar ebeveynlerini kaç kez elinde kitap ile gördü?
Unutmayalım; biz gördüklerimiz taklit ederiz, duyduklarımızı değil!
Önce yetişkinler ellerine kitap alsın ki, geriden gelen yavrular da sizleri örnek alsın. Örnek alıp, ellerinden kitap eksik olmasın. İnsanların bir çoğu maalesef zamanlarının çok büyük bir kısmını amaçsızca televizyon, bilgisayar v.b. karşısında boş yere heba etmektedir.
Günümüze baktığımız da Tv´ların insana pek bir fayda veremediğini görüyoruz. Tv´ların daha çok eğlence amaçlı olduğu ve insanların zamanını çaldığı gözlemleniyor. Hangi kanalı açarsanız açın çoğunlukla ya dizi ya da show ile karşılaşacaksınızdır. Aile içinde bazı günler televizyonsuz bir gün ilan edilmeli, bu özel günler de ise, okuma ve karşılıklı konuşma ve paylaşımlar olarak yaşanabilmelidir. Böylece hem okuma alışkanlığı kazanılıp sürdürülebilir hem de aile içinde iletişim geliştirilebilir. Bu yapılmazsa çocuklara sadece televizyon seyretme alışkanlığı kazandırılmış olur ki bu son derece zararlıdır. Böylece düşünmeyen sadece söyleneni yapan vizyonu gelişmemiş sığ düşünceli insanlar olarak yetişmiş olurlar.
Son sözüm şu; millet olarak, birey olarak biryerlere gelmek, ideallerimizi gerçekleştirmek istiyorsak eğer, kitaplar ile haşır neşir olmak zorundayız. Kitap okumak insanın ufkunu açar. Bilgi ve birikimini arttıracağı için belirli bir bilincin, şuurun olmasını sağlar. Olayları doğru analiz edip, mukayeseli bir şekilde sonuçlandırma yeteneği kazandırır.
Size ve çocuklarınıza nice kitaplı günler dilerim Efendim…