Bir gün şöyle bir sonuca (kesin) varılacak diye düşünüyorum:
ABD'deki 11 Eylül 2001 saldırıları meselesinde...
Aslında elde ciddi istihbarat vardı...
Bir ihtimal, müthiş gaflet uykusu da vardı...
Ama esas ihtimal, birileri "bir saldırı" olsun istedi.
Tüm ayrıntılarını, boyutlarını, kaç kişinin öleceğini hesaplamadılar elbette.
Bu kadar olsun da istemediler elbette.
Ama "bir saldırı" olsun ve ABD'ye önce Afganistan işgalinin, sonra Ortadoğu yolunu açsın isteyen (neo-muhafazakâr çete) mevcuttu.
Ve birilerine "yol verildi".
ABD'deki 11 Eylül 2001 saldırıları meselesinde...
Aslında elde ciddi istihbarat vardı...
Bir ihtimal, müthiş gaflet uykusu da vardı...
Ama esas ihtimal, birileri "bir saldırı" olsun istedi.
Tüm ayrıntılarını, boyutlarını, kaç kişinin öleceğini hesaplamadılar elbette.
Bu kadar olsun da istemediler elbette.
Ama "bir saldırı" olsun ve ABD'ye önce Afganistan işgalinin, sonra Ortadoğu yolunu açsın isteyen (neo-muhafazakâr çete) mevcuttu.
Ve birilerine "yol verildi".
ABD'de (ve dünyada) bu "tartışma" 12 Eylül 2001'den beri yapılıyor.
Böyle olduğuna dair epey görüş yanında, böyle olabileceğine dair ciddi izler, kanıtlar, kayıtlar da mevcut.
Tabii ki bu "tartışma" yı sevmeyen çok; ama "tartışma" engellenebilir değil. Kamuoyu tepkisi sorgulamayı, sorgulama hakikat beklentisini artırıyor.
İnsanın zihninin, çözümlerinin ve siyaset ile idarenin tekamülü böyle bir süreç zaten.
"Hakikat peşinde" yazılıyor tarih.
İhmal, ihtimal
"Tartışma", istisnalar dışında, "terörü başarılı göstermek" amacıyla yapılmaz.
"Tartışma"...
1. Gaflet, ihmal, umursamazlık, sorumsuzluk, görevi suiistimal varsa, bunu anlamak ve hesabının verilmesi için yapılır.
2. Kiminin taammüden ihmali, bir felaketten siyasi, ekonomik, askeri kazanç gibi hesabı olmuşsa, hesabının sorulması için yapılır.
3. Bir de, tutulmuş yollar hatalı ise başka ihtimallere kafa ve yürek yormak için yapılır.
Böyle olduğuna dair epey görüş yanında, böyle olabileceğine dair ciddi izler, kanıtlar, kayıtlar da mevcut.
Tabii ki bu "tartışma" yı sevmeyen çok; ama "tartışma" engellenebilir değil. Kamuoyu tepkisi sorgulamayı, sorgulama hakikat beklentisini artırıyor.
İnsanın zihninin, çözümlerinin ve siyaset ile idarenin tekamülü böyle bir süreç zaten.
"Hakikat peşinde" yazılıyor tarih.
İhmal, ihtimal
"Tartışma", istisnalar dışında, "terörü başarılı göstermek" amacıyla yapılmaz.
"Tartışma"...
1. Gaflet, ihmal, umursamazlık, sorumsuzluk, görevi suiistimal varsa, bunu anlamak ve hesabının verilmesi için yapılır.
2. Kiminin taammüden ihmali, bir felaketten siyasi, ekonomik, askeri kazanç gibi hesabı olmuşsa, hesabının sorulması için yapılır.
3. Bir de, tutulmuş yollar hatalı ise başka ihtimallere kafa ve yürek yormak için yapılır.
"Akan kanın sorumluluğuna ortak olmak" ciddi suçlama.
Ancak, "akan kanın sorumluluğu"...
Kanın akmaması, böyle akmaması, çok akmaması, hiç akmaması, çare bulunması "sorumluluğu" esas olarak devletin; başta iktidar ve onun yönetiminde varsayılan güvenlik ve istihbarat güçlerinindir.
"Sorumluluk" sahipleri, asli sorumluluklarını "tartışma"nın üstüne yıkamaz.
Son söz olamaz
Elbette "doğru bilgiye dayanmayan eleştiriler" her ortamda sorun. Hele böyle "akan kan" varsa.
Elbette gazetecilik "sokuşturma haber" merkezi değil.
Elbette "öldürenler"in katilliğini, saldırısını, şiddetini unutan, unutturan her "tartışma"; kasıtlı olmadığında dahi, eksik, yanlış, ayıp ve sorunlu.
Ancak, Genelkurmay makamı, "Herkesi dikkatli olmaya ve doğru yerde bulunmaya davet" makamı değil. Topyekûn esas duruşa geçirme makamı değil.
Burası cumhuriyet; "Doğru" ve "doğru yer" in tanımı, tarifi, mutlak hükmü kimsenin tekelinde değil.
Burası demokrasi; "Tartışma" zaten "doğrular" arayabilmek, "doğru yer" zannedilenleri sorgulayabilmek için.
Burası hukuk devleti; "geçici" emanet makamlarda bulunan, Meclis'e ve millete hesap vermesi gerekenlerden, ne Başbakan'ın, ne Genelkurmay Başkanı'nın "son sözü" tehdit olabilir. Hele hele "Silahlı kuvvet cevabı" vurgusuyla!
Neden, niye ki
Tabii ki, mesleğini ve işini yürütürken herkes dikkatli, özenli olmalı.
Gazeteci de, siyasetçi de...
Ama "asker" de; "komuta" heyeti de "dikkatli olmak" zorunda.
Bir saldırı olmadan hemen önce, yetkilerin, yetkililerin, komuta kademelerinin, tedbirin, bilginin, silahın, araç gerecin, düşünce ve eylemin "doğru yerde" olup olmadığını da "tartışma"lı.
"Karakol taşınacaktı da taşınamadı, mali ödenek..." açıklaması mı tartışılmayacak?
"Hava Kuvvetleri Komutanı'nın şu kadar saat haberi olmadı da golf oynadı..." açıklaması mı tartışılmayacak?
"Altı lider konumundaki personelden biri şehit oldu, dördü yaralandı" açıklamasının aslında "Karakolda 21 yaşındaki erlerin komutanı 21 yaşındaki şehit astsubaydı" diyememek olduğu mu tartışılmayacak? "Astsubay Meslek Yüksek Okulu" nda bile, uç karakolda lider olup hayatta küme düşen astsubaylara bunu izah edemeyen bir gelenek niçin tartışılmayacak?
"Onca istihbarata, görüntüye, uyarıya rağmen" bir "intihar saldırısı" olmuş, 17 can almışsa, niye tartışılmayacak?
Bu astsubay, uzman ve erler "terör ve terörle mücadele" başladığında daha doğmamışsa, arkadaki kanlı çeyrek asır neden tartışılmayacak?
Meclis'e kaçıncı kez "terörle mücadele paketi" gelmişse, o Millet Meclisi'nin milleti paketleri nasıl tartışmayacak?
Tabii ki... "Hakikat" diyenlerin bir kısmı birkaç kuş peşine düşmüşse, bu da tartışılacak!
Ancak, "akan kanın sorumluluğu"...
Kanın akmaması, böyle akmaması, çok akmaması, hiç akmaması, çare bulunması "sorumluluğu" esas olarak devletin; başta iktidar ve onun yönetiminde varsayılan güvenlik ve istihbarat güçlerinindir.
"Sorumluluk" sahipleri, asli sorumluluklarını "tartışma"nın üstüne yıkamaz.
Son söz olamaz
Elbette "doğru bilgiye dayanmayan eleştiriler" her ortamda sorun. Hele böyle "akan kan" varsa.
Elbette gazetecilik "sokuşturma haber" merkezi değil.
Elbette "öldürenler"in katilliğini, saldırısını, şiddetini unutan, unutturan her "tartışma"; kasıtlı olmadığında dahi, eksik, yanlış, ayıp ve sorunlu.
Ancak, Genelkurmay makamı, "Herkesi dikkatli olmaya ve doğru yerde bulunmaya davet" makamı değil. Topyekûn esas duruşa geçirme makamı değil.
Burası cumhuriyet; "Doğru" ve "doğru yer" in tanımı, tarifi, mutlak hükmü kimsenin tekelinde değil.
Burası demokrasi; "Tartışma" zaten "doğrular" arayabilmek, "doğru yer" zannedilenleri sorgulayabilmek için.
Burası hukuk devleti; "geçici" emanet makamlarda bulunan, Meclis'e ve millete hesap vermesi gerekenlerden, ne Başbakan'ın, ne Genelkurmay Başkanı'nın "son sözü" tehdit olabilir. Hele hele "Silahlı kuvvet cevabı" vurgusuyla!
Neden, niye ki
Tabii ki, mesleğini ve işini yürütürken herkes dikkatli, özenli olmalı.
Gazeteci de, siyasetçi de...
Ama "asker" de; "komuta" heyeti de "dikkatli olmak" zorunda.
Bir saldırı olmadan hemen önce, yetkilerin, yetkililerin, komuta kademelerinin, tedbirin, bilginin, silahın, araç gerecin, düşünce ve eylemin "doğru yerde" olup olmadığını da "tartışma"lı.
"Karakol taşınacaktı da taşınamadı, mali ödenek..." açıklaması mı tartışılmayacak?
"Hava Kuvvetleri Komutanı'nın şu kadar saat haberi olmadı da golf oynadı..." açıklaması mı tartışılmayacak?
"Altı lider konumundaki personelden biri şehit oldu, dördü yaralandı" açıklamasının aslında "Karakolda 21 yaşındaki erlerin komutanı 21 yaşındaki şehit astsubaydı" diyememek olduğu mu tartışılmayacak? "Astsubay Meslek Yüksek Okulu" nda bile, uç karakolda lider olup hayatta küme düşen astsubaylara bunu izah edemeyen bir gelenek niçin tartışılmayacak?
"Onca istihbarata, görüntüye, uyarıya rağmen" bir "intihar saldırısı" olmuş, 17 can almışsa, niye tartışılmayacak?
Bu astsubay, uzman ve erler "terör ve terörle mücadele" başladığında daha doğmamışsa, arkadaki kanlı çeyrek asır neden tartışılmayacak?
Meclis'e kaçıncı kez "terörle mücadele paketi" gelmişse, o Millet Meclisi'nin milleti paketleri nasıl tartışmayacak?
Tabii ki... "Hakikat" diyenlerin bir kısmı birkaç kuş peşine düşmüşse, bu da tartışılacak!
Başbakan çıkıp "şunu şunu okuma" diyor.
Genelkurmay Başkanı kızıp "şunu şunu tartışma" diyor.
Tepesi atan, sorgulanan, tartışılan "sansür" istiyor, sindirmek istiyor.
Yok öyle şey.
Hem "okuma" yapacağız, hem "tartışma".
Akıl bunun için, vicdan bunun için.
"Cumhuriyet ve demokrasi" bunun için!
Ülke bölünmesin, evlatlar ölmesin, analar ağlamasın, yüzler gülebilsin, hakikat bilinebilsin, hakikatli olunabilsin, güneş her haneye ufuktan doğabilsin diye... Okuyacağız, tartışacağız!
Genelkurmay Başkanı kızıp "şunu şunu tartışma" diyor.
Tepesi atan, sorgulanan, tartışılan "sansür" istiyor, sindirmek istiyor.
Yok öyle şey.
Hem "okuma" yapacağız, hem "tartışma".
Akıl bunun için, vicdan bunun için.
"Cumhuriyet ve demokrasi" bunun için!
Ülke bölünmesin, evlatlar ölmesin, analar ağlamasın, yüzler gülebilsin, hakikat bilinebilsin, hakikatli olunabilsin, güneş her haneye ufuktan doğabilsin diye... Okuyacağız, tartışacağız!