OFKENIN SON BAHARI
Mısır'ın bugün bu duruma gelmesini doğru anlayabilmek için Cemal Abduh Nasır'dan Hüsnü Mübarek'in başa gelmesine kadar olan sürece bir göz atmakta fayda var. Cemal Abduh Nasır, uyguladığı politika ile sosyalizmi Mısır'a getirdi. Mısır'ı batı dünyasından kopararak Rusya'nın kucağına düşürdü. Rus askeri ve teknik yadımlarına kapılarını açtı. Nasır, Süveyş Kanalını millileştirince, İngiltere, Fransa ve İsrail, Mısır'a saldırmış, fakat ABD ve Rusya'nın ikazları ile saldırı durmuştu.
İsrail sınırına ve Akabe Körfezine BM gücü yerleştirilmişti. Nasır, 1967'de bu kuvvetleri geri çektirdi. Kanalı İsrail gemilerine kapattı. Bunun üzerine İsrail, Mısır'a taarruz ederek, Mısır Hava Kuvvetlerini imha etti. Altı gün süren muharebelerden sonra İsrail, Sina bölgesini işgal etti.
Enver Sedat dönemine baktığımızda ise daha çok barışçı ve ekonomik kalkınmaya dönük bir politika takip edilmiştir. Bunun neticesi ABD aracılığıyla gerçekleştirilen Camp David Barış Antlaşması ile İsrail'le barış sağlanmıştır. Ayrıca ekonomik kalkınma gerçekleştirilmiş ve nükleer santraller yapılmıştır. Bu dönemde Mısır, Rus tesirinden ve sosyalizmden ayrıldı. İsrail'le barış yaparak, ABD'ye yanaştı. Enver Sedat Cumhurbaşkanı olduğunda ilk olarak İsrail ve Amerika ile dayanışmasını ilan etti. Nasır politikasının tersine, Mısır'ı liberal ve hür dünya sistemine getirdi; fakat Arap dünyasındaki liderliği sarsıldı ve ordu desteği zayıfladı ve Enver Sedat 6 Ocak 1981'de bir suikast neticesi öldürüldü. Yerine eski Hava Kuvvetleri Komutanı Hüsnü Mübarek geçerek liberal iktisad sistemi, özel teşebbüs, basın hürriyeti, çok partili demokrasi hayatı olan Enver Sedat modelinde bir değişiklik yapmadı.
Mısır Devlet Başkanlığına ve Ulusal Demokratik Parti'nin liderliğine seçilen Mübarek, 1987, 1993, 1999 ve 2005 yıllarında yapılan ve muhalefetin katılımının kısıtlandığı seçimlerde arka arkaya dört kez göreve seçildi. Emperyalizmin Ortadoğudaki baş işbirlikçisi Mısır Firavunu Hüsnü Mübarek başkan olduktan sonra Ocak 1991 Körfez harekatında müttefik kuvvetler yanında yer aldı dış borçlardan kurtulmak için çeşitli yollara başvurdu. İktidara geldiğinden beri Müslümanlara ve İslami Hareketlere kan kusturdu. Filistin davasına ihanette meydanı kimseye bırakmadı. Amerikan’ın Arap dünyasındaki bekçilik görev ve payesini büyük bir gururla taşıdı. Ve Siyonistlerle kol kola bir vaziyette Ortadoğu’ya şekil vermede üstüne düşen görevi yapmaktan çekinmedi. Bugün eğer Gazze’de muhasara varsa, Filistinlilerin en temel ihtiyaçları uluslar arası camianın vereceği yardımlara muhtaç kılınıyorsa bunun İsrail’den ziyade başlıca sebebi Mısır ihanet yönetiminin sergilediği işbirlikçi tavırdan dolayıdır.
Mısır’ın Amerika ve İsrail için ne önem arz ettiği dillere pelesenk bir husus. Her üçünün de birbirlerine sarsılmaz muhtaçlıkları söz konusu. İsrail için Mübarek veya onun gibilerin ne anlam ifade ettiği de aslında fazla söze gerek bıraktırmayan bir şeffaflıkta. Son yaşananlar ile Mübarek' in saltanatı yerle bir olunca Amerikalı yetkililer de Mısır’ın ahvali için senaryolar hazırlamanın derdine düştüler. Çünkü Amerika'nın tüm operasyonel çalışmaları Ortadoğu bölgesinde yoğunlaştığı için en ufak bir gevşeklik hali onu büyük sıkıntılara maruz bırakabilir. İşte bu sebepten dolayı Mübarek’in sadakatine melul bir halde onu uğurlamanın endişesi ve yerine ondaki sadakatin yükünü omuzlayacak bir adayı Mısır idaresine getirmenin çabası içindeler. İstihbarat yetkililerine bu yönde hazırlık yapmalarını salık veren yetkililer, yılları bulan dostluğun Mübarek'in gücünün son bulmaması için elden gelen her gayreti gösterip gerektiğinde kumpaslar kurmaktan da çekinmeyecekler gibi gözükse de Mısır halkı, İslami teceddüd ve İslami mücadele tarihinde önemli iftiharlara sahiptir. Bu millet onuruna düşkün bir millettir. Bu milletin başındaki kişilerin ihanetlerine sürekli tahammül etmeyeceği ve onlarla mücadele edeceği kesindir.
Şüphesiz ki Mısır halkına vazifesini öğretecek olan da biz değiliz. Kendileri ne yapılması gerektiğini iyi biliyorlar ve Mısırlı gençler bunu anladıklarından dolayı İslam ve İslam ülkelerinin kaderine ihanet eden bir rejimin karşısında duruyorlar.