ABD'de başkanlığa Barack Obama'nın seçilmesi, beklendiği gibi, dünyanın dört bir tarafında farklı heyecanlara sebep oldu. 'Obama fırtınası' kolayca dineceğe de benzemiyor. Tartışmalardan nasibini alan ülkeler arasında Türkiye de var ve seçimin ne anlama geldiği, Türkiye'nin çıkaracağı sonuçların neler olduğu üzerine daha şimdiden tonlarla mürekkep tüketildi ülkemizde...
Hiç kuşkusuz, sağlıklı bir durum bu...
İşin Türkiye'ye bakan yüzünün en ilginç tarafı şu: ABD'deki son siyasi gelişme Türkiye'de hemen bütün çevrelerin çenesini ve kalemini yordu da, sonuçtan kendilerine ders çıkartması, hatta fırtınadan esas yararlanması beklenen kişi ve çevreler tartışmanın neredeyse bütünüyle dışında kaldı.
Barack Obama Demokrat Parti'nin adayı olarak halkından oy talep etti. Amerika'daki Demokrat Parti'nin başka ülkelerdeki 'sosyal demokrat' partilerle ilkesel ve teorik birlikteliği var. Muhafazakârlarla aristokratların birlikteliğini temsil eden Cumhuriyetçi Parti'den farklı olarak, Demokrat Parti, devleti sosyalleştirme yanlısıdır. Nitekim seçim kampanyası sırasında, Obama ve seçmen önüne çıkıp oy isteyen Demokrat Parti'nin diğer adayları, sürekli ekonomik konuları işlediler.
Seçim sonuçları Obama'nin savunduğu 'sosyal devlet' anlayışına destek anlamı da taşıyor.
Peki de, neden Türkiye'de sosyal demokrat iddialı CHP ve onun lideri Deniz Baykal ABD'de başarıya ulaşmış kişi ve programı hakkında bu denli sus-pus kalıyor? Bütün dünyayı etkisi altına alan ABD'deki seçim tartışmaları, bizde muhafazakâr kesimleri bile hareketlendirebildiği halde, CHP'de en ufak bir etki yapmadı, yapamadı? Baykal'ın Obama'dan bütün beklentisi 'lâiklik' konusunda daha fazla hassasiyetten ibaret...
Ülkemizdeki etkin bazı çıkar odakları hükümeti İMF ile anlaşmaya zorluyor. 200 milyar doların üzerinde dış borcu olan özel sektörün temsilcilerinin böyle bir taleple hükümet karşısına çıkması ve bunu sağlamak için bütün imkânlarını seferber etmesi doğal. İyi de 'sosyal demokrat' iddialı anamuhalefet partisinin bu konudaki görüşü, hükümete tavsiyesi ne?
Bu sorunun cevabı yok. Bilinen tek şey, CHP lideri Deniz Baykal'ın hükümetin aksine bir görüntü vermesine rağmen İMF'nin kapısına gitmekten başka bir yolu olmadığını söyleyegelmesi... Bu durumu tasvip ediyor mu CHP; gelişmeyi kaçınılmaz görüyor ve onaylıyor mu; yoksa İMF'nin kapısına gidilmesine karşı mı? Hiçbir fikrimiz yok.
Oysa ABD'deki seçim kampanyası sırasında konuşulanlar halkın tam da bu gibi konularda adaylardan tavır beklediğini ortaya koydu. Obama seçimden başarılı çıkabildiyse, bunda, ülkesindeki ekonomik krizin kısa sürede hakkından gelebileceğine halkı ikna etmesinin büyük payı var. Bunu hangi takvime bağlı olarak nasıl yapabileceğini her çıktığı platformda anlattı Barack Obama...
Ekonomik sıkıntılar için çözüm önerisi yok da CHP'nin, Türkiye'nin önünü kesen 'Kürt sorunu' konusunda bir diyeceği var mı? Geçmişte solcular ve sosyal demokratlar bu alanda sözü başkalarına bırakmaz, komisyonlar kurar, birbiri ardına raporlar yayımlardı. Deniz Baykal veya partinin yetkili ağızlarından bu konuda sadra şifa bir görüş işitilmedi.
Son zamanlarda kamuoyuyla paylaşılan bazı siyasi araştırmalarda CHP'nin oylarının düştüğü/arttığı yolunda haberler alınıyor da, bu nokta oradan aklıma geldi. Toplumun gündemiyle ilgisiz bir siyasi partinin, o toplumun ilgisi içerisinde olduğu nasıl düşünülebilir?
Obama'yı gündemine almayan CHP, Türkiye gündeminin de dışında kalır. Kalıyor da...