Yargıtay'ın eski başsavcısı Sabih Kanadoğlu, İzmir'de düzenlenen bir panelde, " Bir hâkimin laiklik ilkesinin karşısında ' tarafsızım ' deme hakkı ve lüksü yoktur " demiş.
Hukukun temel, vazgeçilmez, olmazsa olmaz ilkelerinden biri, adaleti sağlamak için hâkimin tarafsız davranması değil midir?
Hâkim taraflı davranacaksa, o makamda ne işi var? Savcı hem suçlayarak, hem de cezayı keserek; hâkimin görevini de yapar.
Niye savcılık yetmiyor? Niye hâkimlik diye ayrı pozisyon var? Hâkimlere niye maaş ödüyoruz?
Elbette... Suçlamayı ve savunmayı dinlesin... Kimin haklı, kimin hatalı olduğunu belirlesin... Böylece adaleti sağlasın diye... Bunu da ancak her konuda tarafsız kalarak ve nesnel davranarak başarabilir.
Halbuki Yargıtay Başsavcılığı'na kadar yükselmiş bir hukuk insanı, hâkimin taraflı olması gerektiğini savunabiliyor. Acınacak bir durum.
Not: Şunu da kayda geçirelim ki hakimin laiklik konusunda taraf olmasını isteyenler, bir kere dahi " hâkim demokrasiden yana taraf olmalıdır " demedi. Manidar değil mi?
1930 model Önder Sav
Biliyorsunuz CHP Genel Sekreteri Önder Sav, hacca gitmek isteyen yaşlı bir adamı " Boş ver, Araplara para kaptırma " diye vazgeçirmeye çalıştı.
Adam ısrarını sürdürünce de " Belki Muhammed bırakmaz seni, buralara göndermez " dedi.
Bu diyalog dini açıdan eleştirildi. Önder Sav'ın İslam ve Hz. Muhammed hakkında saygısızca konuştuğu söylendi.
Bunlar doğru elbette.
Ama işin diğer boyutları da ilginç değil mi? Önder Sav, Türkiye ekonomisinin hâlâ 1980 öncesi ithal ikameci bir rejimle yönetildiğini sanıyor ki "Araplara para kaptırma" diyebiliyor. Yani yurtdışına çıkmak, birilerine para kaptırmak anlamına gelmekte.
Öte yandan bu lafı elbette ulusalcı/ırkçı bir tonla da söylemekte. Her yıl, mesela Fransa'ya, ABD'ye, İtalya'ya, Rusya'ya, Uzak Doğu'ya gidip gelen 35 milyon dış hat yolcusu iyi yapıyor ama hac için Suudi Arabistan'a uçanlar "Araplara kaptırmış" oluyor!
Buradaki 1930 model zihniyeti titizlikle korumamız gerek. Çünkü antika mertebesine ulaşmış durumda.