Kendinize karşı dürüst olun lütfen… Sorumlu musunuz, sorunlu musunuz?
Sorumluluk bilincini bilirsiniz. Olgunluk, çalışma, kararlılık ve vazgeçmeme dürtüsü gerektirir. Kimi bu işi çok iyi yaparken bazıları da işi savsaklamaya, ertelemeye, kendi işini başkasına yaptırmaya meyillidir. Dünya yansa umurunda olmayan insanlara acıyorum. Nasıl duruyorlar çalışmadan? İşte onlar sorumluluk bilinci olmayan sorunlular…
“Erteleyenler/yarıncılar helak olmuşlardır” diyor Hadis-i Şerif.
"Adamın biri yol kenarına diken ekmiş. Önceleri zararsız gibi görünen bu dikenler, zamanla gelip geçenleri rahatsız etmeye başlayınca, şikâyetler çoğalmış. Fakat adam bu şikâyetleri duymazlıktan gelmiş. Derken, Allah Teâlâ’nın bir veli kulu gelip adama dikenleri sökmesini söylemiş. Adam da: 'Bir hayli gün var babacığım. Bugün olmazsa yarın; bir gün mutlaka o dikenleri sökeceğim.' demiş. Bunun üzerine Allah dostu, adama şöyle demiş: 'Hep yarın diyerek bu işi erteliyorsun. Fakat bil ki günler geçtikçe o dikenler büyüyüp güçleniyor, sense güç kaybediyorsun. Dikenler gençleşiyor, sense giderek ihtiyarlıyorsun...'"
Gerçekten de öyle. Takip edin göreceksiniz. Bugünün işini yarına bırakmayı hiç sevmem; eğer vakitsizlikten ve yorgunluktan kaynaklanan sebeplerim varsa onda bile önceliklerim vardır.
Dualarınızda “Allah’ım beni utandırma, işimi başarıyla tamamlamama yardım et,” diyorsunuz ya, bu sizin ne kadar sorumluluk duygusu yaşadığınızın bir örneği.
Okullar açıldı; veli de öğretmen de öğrencisi de sorumluluğunu bilecek. Bilmiyorsa işler aksar, eğitim kalitesi de düşer, insan kalitesi de. Evde hanım da eş de çocuk da hatta komşu da sorumluluğunu bilecek. Bilmiyorsa ailede başlayan toplumsal sorun çember gibi büyüyerek topluma zarar verir. Fırıncı siz uyanana kadar açıp sıcacık ekmeği hazırlamasa, belediye gece olunca sokak lambalarını yakmasa endişeleniriz değil mi? Ha keza bakanından, mahalle temizlik görevlisine kadar herkes işinin ve rolünün sorumluluğunu bilirse inanın dünya güllük gülistanlık olacak.
“Yarın yapalım, bakalım, hallederiz, devletin işi yürür,” gibi basit ve aşağılayıcı söylemler yerine “İlk fırsatta yapalım, hallettik o işi,” gibi cümleler daha güzel değil mi?
Bunları yapan kişiler hem etrafa örnek olur hem de vicdanen rahat olur.
İşte bu devrede kul hakkı dediğimiz o ipince nokta çarpar gözümüzün önüne. Kim bilir kaç kişiye “Aldığı para haram olsun, hiç hak etmiyor, başka yerden çıkar,” dediniz. Çünkü çalışmadan kazanılan, emek sarf etmeden harcanan paradan ne size ne ailenize fayda gelir.
Asıl mesleğim dışında benim yayınevleri ile de çalışmalarım olduğunu biliyorsunuz. Kaç yayınevine güvenip kaç kez kandırıldığımın sayısını bilmiyorum inanın. Uyarabildiğimiz kadar etrafımızı uyarsak da yetişemediğimiz kişiler oluyor aynı tuzaklara düşürülmüş. Bazıları arayıp sorduğu için şanslılar. Soruyorum, mezarda dahi yatacak yerleri olmayan bu insanlar imtihanı şimdiden kaybetmiş olabilir mi?
Sorumluluk duygusunu önce aile verir, çocuğa yaptırılan yaşına uygun basit işlere teşekkür ederek ona iş yapmayı ve bu duyguyu sevdirebilirsiniz. Böylece hem onun hayatı için hem toplum için büyük işlere imza atmış olursunuz. Eğer her işi ben yapayım, aman çocuğum yorulmasın derseniz ortalık böyle sorumsuzlarla dolar taşar. Çocuğa kul hakkını da siz öğretirsiniz. Arkadaşının leblebisinden bir tane izinsiz alsa ne olur demeyin, o leblebi o kadar büyür ki zamanla tahmin bile edemezsiniz.
Allah bizi ve sevdiklerimizi bu insanlardan korusun.