Nükleer silaha sahip İsrail, silahsız Filistin istiyor

xxx135

İsrail ile anlaşmanın, barış yapmanın onların tüm isteklerini kabul etmedikçe mümkün olmadığını, çünkü İsrail'in kesinlikle anlaşmadan ve barıştan yana olmadığını her fırsatta dile getiriyoruz. Buna rağmen güya İsrail'in barıştan yanaymış gibi bir görüntü verilmesine yardımcı olan ABD ve diğer Batılı ülkeler başta olmak üzere Türkiye'yi yönetenler zaman zaman arabuluculuğa soyunuyor, güya tarafları bir araya getiriyorlar. Netice sıfıra sıfır elde var sıfır..

Sanıyorum Benyamin Netanyahu'nun son olarak bir üniversitede yaptığı konuşmada Filistin'i tanıma şartlarını açıklaması İsrail'in Filistin ile adil bir barıştan yana olduğuna inananları biraz olsun uyarmış, yanlış kanaatlerini düzeltme imkanı vermiştir.

Netanyahu silahsız, yani silahtan arındırılmış bir Filistin Devleti'ni tanıyabileceklerini söylüyor. İnsanın "Alında kaçan mı.." diyesi geliyor. Kendileri nükleer ve biyolojik silahlara sahipken "İran atom bombası yapıyor, bu da benim güvenliğimi tehdit ediyor. Ya ABD doğrudan müdahale ederek bunu engellemeli ya da biz söz konusu tesisleri vururuz" şeklindeki Netanyahu ve diğer İsrailli yetkililerin açıklamaları hafızalardaki tazeliğini korurken Netanyahu'nun sadece silahsız Filistin'i tanıyabileceklerini söylemesi dünya ile dalga geçmek değilse nedir?

Sormazlar mı adama senin elindeki 200'ün üzerinde nükleer silah var. Bu silahlar çevren için tehlike teşkil etmiyor mu? Silahsız bir Filistin devleti sadece İsrail'in sığıntısı olmaktan öte bir anlam ifade eder mi?

Netanyahu'nun saçmalığı sadece silahsız Filistin devleti istemekten ibaret değil. Sürgündeki Filistinlilerin ülkelerine dönmelerini engelleyecek şekilde bir Filistin devleti oluşmasını istiyor. Yani yurtlarını terk etmek zorunda kalmış milyonlarca Filistinli'nin ülkelerine dönmesinin kesinlikle engellenmesini istiyor. O toprakların asıl sahibi Filistinliler sürgün hayatına devam ederken İsrail dünyanın çeşitli köşelerindeki Yahudileri İsrail'e taşımaya ve yeni yerleşim alanları oluşturmaya devam edecek.

Ve son şart.. Silahsız bir Filistin, sürgündeki Filistinliler ülkelerine dönemeyecek ama dünyaya dağılmış Yahudiler eğer isterlerse İsrail'e göç edebilecek ve bu şartlarda bir de Kudüs'ün kontrolü İsrail'in elinde olacak.

Elbette bunu ne Filistinlilerin ne de İslam Dünyasının kabulü mümkün değildir. Netanyahu da bu gerçeği bilmesine rağmen başta ABD olmak üzere arkasına aldığı Hristiyan dünyasının desteğine dayanarak her şeyin kendi istekleri doğrultusunda olmasında ısrar edebiliyor.

Netanyahu'nun bu taleplerinin sadece Filistinlileri ilgilendirmediğini sanıyorum hatırlatmaya bile gerek yok. Bu talepler İslam Dünyası'nın tümüne meydan okumak anlamına geliyor. Bu meydan okuyuşa karşı İslam Dünyası'nın ne yapacağını ya da yapmayacağını elbette göreceğiz. Ancak, Filistin sorunu sadece Filistinlilerin sorunu değildir. Hepimizin, tüm İslam Dünyası'nın sorunudur. İsrail'in kontrolündeki bir Kudüs'e Müslümanların ziyaretleri Yahudilerin insafına terk edilecek demektir. Bu ise Kudüs'ün Müslümanlara yasaklanması anlamına gelir. Şimdiden Kudüs'ü ziyaret etmek isteyen Müslümanlar bin bir zorlukla karşılaşıyor, çoğu zaman da kutsal mekanların ziyaretine izin vermiyorlar. Bunun da ötesinde Kudüs sadece Yahudiler için değil Müslümanlar ve Hristiyanlar için de kutsaldır. Buna rağmen Netanyahu'nun kontrol bizim elimizde olacak demesi sadece İslam Dünyası'na değil, Hristiyanlara da meydan okumak anlamına gelir. Elbette Yahudiler ile Hristiyanlar arasında İsrail'in kontrolündeki Kudüs'ü ziyaret konusunda bir gizli anlaşma yapılmamışsa.

Bütün bunlar gösteriyor ki, Filistin sorununun İsrail ile barış yoluyla çözülmesi mümkün değildir. Netanyahu'nun şartlarının kabul edilmesi ile kurulacak bir Filistin devletinin ne bağımsız olması ne de devlet kimliği kazanması mümkündür. Bu gerçek bilinerek barış sağlayacağız diye arabuluculuk yapmaya soyunmanın anlamı yoktur.. Çünkü, bu tür girişimler sadece İsrail'e zaman kazandırıyor. Tam barış geliyor denildiğinde İsrail saldırıya geçerek Filistinleri katlediyor. Son Gazze katliamı bunun açık örneğidir.

Kaynak: Milli Gazete