Her yıl ilköğretim haftasında, bireyi okul duvarları içine hapsetmeyen, çevresiyle bütünleştiren, bilim, sanat ve teknolojide çağın yakaladığı seviyeye çıkartan, çevresinin doğal güzelliklerini koruyan, onu güzelleştiren, sorumluluk sahibi, demokratik, çağdaş, farklı görüşlere açık bir eğitim anlayışının devreye sokulması gerektiğine dair bir yığın görüş/temenni ortaya atılır. Bunun yanı sıra okulların derslik, finansman ve öğretmen yetersizliği gibi sorunları alabildiğine tartışılır. Eğitim sendikaları en önemli sorunun fiziki alt yapı yetersizliği, ulaşım, sınıf mevcutları, öğretmen yetersizliği ve maş sorunu vs. olduğunu dillendirir. Eğitim bakanlığı ise yaptığı yeniliklerle övünür, açtığı dersliklerle ve şu kadar yerleştirdiği öğretmen kadrosuyla gururlanır. Bunun yanı sıra eğitim sisteminin mevcut kusurlarının eğitim sendikaların, basın kuruluşlarının ve kamuoyunun destek ve gayretleriyle giderilebilmesi gerektiğini ifade eder. Bu minvaldeki demeçlerini kamuoyuyla paylaşır yetkililer. Ancak kimsenin üzerinde pek durmadığı, eğitim sendikaların dillendirmediği, bakanlığın ise sürekli görmezden geldiği bir mesele var; nöbetçi öğrenci uygulaması… Hiç değilse bu sene bu uygulama hakkında bir adım atılmalıdır.
Nöbetçi öğrenci uygulaması
Eğitimde sürekli yeniliklerin konuşulduğu, Toplam Kalite ve AB standartlarından bahsedildiği devlet okullarında çocuklara nöbet tutturma bir gelenek halini almış gözüküyor.
İlköğretim Kurumları Yönetmeliği “Öğrencilerin Nöbet Hizmetleri” ile ilgili 138.maddesi şöyledir; “Küçük yaşlardan itibaren görev ve sorumluluk duygularını geliştirmek, okulun yönetim işlerinde görev almalarını sağlamak amacıyla 5.6.7 ve 8 inci sınıf öğrencileri, okul yerleşim alanı içinde nöbet görevlerini yürütürler. Öğrencisi yeterli olmayan okullarda 4 üncü sınıf öğrencilerine de nöbet görevi verilebilir.” “Beş bin nüfuslu bir okulun kapısının önünde nöbet tutturulan 5 inci sınıf öğrencisinin omzuna bindirilen bu görev ve sorumluluk duygusu biraz ağır olmuyor mu? 12–13 yaşlarında bir çocuğun, koskoca okulun bekçiliğini yaparak güvenliğini sağlama girişimi gerçekten vahim bir durumdur. Birde okul çevresinde var olan tehlikeler dikkate alınacak olursa bu durum gerçekten yönetmeliği de aşan ciddi bir sorundur. Ve bu ciddi sorun; militer bir eğitim sisteminin hâkim olduğu bu ülkede oldukça kanıksanmış olduğundan maalesef Milli Eğitim’in gündeminde de yok!
Çay getir-götür sorumluluğu!
Diğer taraftan “nöbetçi öğrenci” tanımlamasıyla öğrencilerden okul idarecilerin -ki bunlar aynı zamanda birer eğitimci ve en az bir sivil toplum örgütüne üyedirler odalarını silip süpürmek ve bir de onlara çay servisinde bulunmakla da görev ve sorumluluk duygularının gelişeceği bekleniyor! Yani hizmetçilik yaptırarak çocukların görev ve sorumluluk duygularının gelişeceği umuluyor. Vahim olan birer eğitimci ve hatta sivilci olan bu sendikalı okul idarecilerinin nöbetçi öğrenci uygulamalarını olumlu bulmalarıdır. Bugüne kadar nöbetçi öğrenci uygulamasını eleştiren bir tek okul idarecisine maalesef rastlanılmadı! Derste olması gereken öğrencisinin kendisine çay servisinde bulunmasına “görev ve sorumluluk bilinci gelişiyor” gerekçesiyle ses çıkarmamaları eğitim adına üzücü bir tablo değil midir? Yönetmelik bir kez daha okunduğunda (madde 138) şu ayrıntı gözden kaçmayacaktır.
“Öğrencisi yeterli olmayan okullarda 4. sınıf öğrencilerine de nöbet görevi verilebilir” deniliyor. Burada “öğrencisi yeterli olmayan” ifadesi ise bir hayli düşündürücüdür. Eğer gerçekten görev ve sorumluluk duygusu verilmek isteniyorsa yeterli öğrenci şartı aranmamalıdır. Belli ki burada “hizmet” kastedilmektedir. Devletin belirlediği müfredatlarla eğitim-öğretim faaliyetlerini sürdüren özel okullarda böylesi bir nöbetçi öğrenci uygulamasına rastlanılmamaktadır. Yani bu durumda özel okullar çocukların görev ve sorumluluk duygularının gelişmelerinin önünde engel mi oluyorlar?
UNİCEF: Çocuklar çalıştırılamaz!
UNİCEF Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin 32/1 maddesi: “Taraf devletler, çocuğun ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkını kabul eder” der. Uluslararası çocuk hakları sözleşmelerine de aykırı olan bu nöbetçi öğrenci uygulamasının bir şekilde çözüme kavuşturulması gerekmektedir. En önemlisi de bu çocukların derslerine devamı sağlanmalıdır. Çünkü çocuklar okulu koruyamazlar, idarecilere hizmet edemezler, odalarını silip-süpürüp üstüne bir de çay servisinde bulunamazlar… Özgür bir toplumun ilim, irfan, ahlak ve vicdan sahibi kaliteli yurttaşlarını yetiştirmenin yolu elbette ki eğitim kurumlarından geçer/geçmelidir de. Bu yüzden eğitim kurumları söz konusu olduğunda yenilikçi, modern, AB standartları ölçeğinde, bilimsel uygulamalara ve yönetmeliklere gerek olduğu bilinmelidir. Ve bu bilinç ve sorumlulukla hâlihazırda uygulanan bu türden yönetmelikler mutlaka gözden geçirilmelidir.
Yönetmelik gözden geçirilmeli
Okulları; idarecileri donanımlı (otoriter değil) daha modern, daha özgür ve bilim üreten ortamlar haline getirmek elbette mümkündür. Yeter ki yenilikçi, özgürlükçü ve bilimsel bir kafa yapısına sahip olunsun. Bu tip yönetmelikler eğitimcilerin kılık kıyafet yönetmeliği de dâhil, demokrat, özgürlükçü bir zihin yapısıyla yeniden değerlendirilmelidir. Eğitimcilere yönelik nöbet yönetmeliğinin de içeriği kesinlikle eğitimle doldurulmalıdır. Eğitimciler sadece belirlenen gün ve saatte okul koridorlarında çocukların birbirlerine çarpmaması için gayret göstermekten başka bir işe yaramamaktadırlar.
Çocuklarımızın psikolojik ve sosyal gelişimleri ve okulundan edineceği sorumluluk duygusu sadece nöbetçi öğrenci uygulamalarıyla sağlanamaz. Onları hayata hazırlarken, sorumluluk sahibi birer yurttaş haline getirirken çok dikkatli olmak zorundayız. “En iyi hizmeti veren, sorumluluğunu en iyi bilendir” gibi eğitimle alakası olmayan aldatmacalarla vakit kaybetmemeliyiz. Akademik, sosyal, siyasal, entelektüel ve ahlâkî birikimlerini ortaya koyarak insanlık adına büyük bir sorumluluk üstlenen bireylere her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğu bir gerçek ancak bunun için öncelikle adımlar atılması gerekir. Bu anlamda hiç değilse bu sene çocuklara nöbet tutturulmamalı. Bu konuda bakanlığa göreve davet ediyoruz.